Getting your Trinity Audio player ready... |
Aramızdaki adı “Jolo’nun oğlu Ahmet” idi. Yoksul bir köylü çocuğuydu…
Kimilerinin “tembel, miskin, kirli, uyuşuk” bulduğu, kimilerinin kendi başına bir sınıf bile saymadığı, kimilerinin “öldürülmeleri” için şiirle fetvalar verdiği, kandaş gelenekten, barbarlık ve yerleşik topluma, binlerce yıllık toplumsal değişimleri bağrında taşıyarak yüzlerce yıldır farklı kültürler olarak bir arada yaşamış, bu coğrafyanın üst kültüründe varlıkları ancak 20. Yüzyıl başlarında farkına varılmış, “köye doğru” bir hareketle anılmaya başlanmış, Sina çöllerinden Yemen’e, Kafkaslardan Çanakkale’ye, omuz omuza çarpıştıkları “Gazi Mustafa Kemal” gibi, Saffet Arıkan gibi genç komutanlar tarafından değer verilmiş, hatta “milletin efendisi” olarak adlandırılmış ama bu efendilikleri bir türlü gerçekleştirilememiş, zaten kendileri de pek “efendilik” ardında olmayan, yüzlerce yıldır, binlerce yıldır ve bugün hâlâ daha emekleri gerici siyasetin de taşra dayanağı olan Tefeci-Bezirgân zümre tarafından sömürülmüş köylülük içinde mücadelesiyle öne çıkacak, adını Ölçek Köyü’nün de, Ardahan’ın da dışına taşırıp bütün ülkeye yayacak bir mücadele insanıydı Ahmet Çakmak…
Gâzi Mustafa Kemal’in Çanakkale’den cephe arkadaşı, Kerevizdere’de Binbaşı olmuş, Kurtuluş Savaşı’na ön saflarda katılmış, 1921 yılında Sovyetlerden gelen altınlarla Almanya’ya giderek peşin para silah almış, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra birçok farklı görev dışında Mustafa Kemal’in isteğiyle Maarif Vekâleti’ne de atanmış ve çok sevdiği Atatürk yaşamdan ayrılana kadar o görevde kalmış Saffet Arıkan, çok büyük bir sürpriz yaparak, itirazlara aldırmayarak, İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne İsmail Hakkı Tonguç adlı, Tatar Atmaca köyü kökenli bir köylü çocuğunu, bir müzik-elişi dersleri öğretmeni ve Milli Eğitim Vekâleti ve Gâzi Eğitim Enstitüsü ilgili işlikleri kurucusunu İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne “vekâleten” atamıştı… Köy Enstitülü öğrencilerin Baba Tonguç dediği, sonradan Tonguç soyadını alacak o kişinin “Bir Eğitim Devrimcisi” olarak adını eğitim tarihine geçireceğini, UNESCO’nun da onun mimarı olduğu okulları tüm dünyaya örnek eğitim modeli olarak önereceğini, o okulların ülkenin tarihini temelden etkileyeceğini ve bir avuç arkadaşı ile birlikte bir “Anadolu Rönesansı”nın önderi olacağını kim bilebilirdi ki…
İşte o Tonguç Baba’nın o “özgürleşme eylemi” (Mehmet Başaran) diye tanımlanmış hareketi içinde çeliğe su vermeyi öğrenen, adını ansiklopedilere geçirtmiş, Mahmut Makal, Fakir Baykurt, Dursun Akçam, Talip Apaydın, Mehmet Başaran, Ümit Kaftancıoğlu gibi adları izleyerek başka köylü çocukları da girdi ülkenin yazgısını değiştirme eyleminin içine…
Ahmet Çakmak öğretmenimi, her yaz ve kış bavul dolusu ilaç, kitap ve devrimci dergilerle gittiğim Ardahan Ölçek Köyü’nde tanıdım. Aramızdaki adı “Jolo’nun oğlu Ahmet” idi. Jolo, yöremizde ahududu meyvesine verilen addır; mevsimi geldiğinde, yörenin tüm vadilerinde al valalar gibi serilir. Birlikte çıktığımız gezmelerde “Hele benim babamdan yeyiz”der, bizleri güldürürdü. Akşamları Sultan bibimin tahta sekilerle kaplı o alt odasında toplanır, Âşık Mahsuni dinler, kitap okur, devrimci heyecanımızı çoğaltırdık…
Ahmet Çakmak benim köyde olmadığım zamanlarda da hem öğretmen oldu, hem köyünün toprak ve otlak mücadelesinde onların önünde yer aldı… Ardahan TÖB-DER başkanlığı yaptı… 12 Eylül faşist generaller darbesinden sonra gözaltına alındı, işkenceler uygulandı, tutuklandı, açığa alındı, sürüldü… Tüm yaşamı mücadeleler içinde geçti. Yaşamımızda çok derin ve örnek bir iz bıraktı…
Ahmet Çakmak, Köy Enstitülü öğretmenlerin açtığı yoldan yürümüş bir köylü ve halk önderiydi, bir öğretmen önderiydi. Onun anısını şimdi Dursun Akçam Kültürevi’nin duvarında yaşatıyoruz. O duvar, bir onur duvarıdır ayrı zamanda… Halkına, insanına kendini adamış, iyilik, güzellik, doğruluk için çile çekmiş insanların fotoğrafı orada gelenleri karşılar. Hemen yanında köylüsü, akrabası, köylü önderi Kerim Çakmak’ın fotoğrafı da yer alır (Geçmiş Bir Zamandı’nın kahramanı Kor Kerim).
Dünyanın gerçekten de çok önemli bir bölgesinde yer alan Türkiye, insanlık tarihinin çok önemli kültür sorunlarını yaşıyor bugün… Farkına varılmalarından sonra ülkenin yazgısını değiştirecek kadar değerli devrimci önderler yetiştirmiş üretici Türkiye köylüsü, bir yüz yıl içinde emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin ihanetiyle neredeyse tamamen yok edildi. Üretim etkinlikleri bitirilme aşamasına getirildi. Köyler, okulları da kapatılıp öğretmenler yerine kadrolu çifter çifter imamlara emanet edildikten sonra hızla boşaldı, büyük şehirlere inanılmaz bir savrulma başlandı. Şehir çevrelerinde emperyalist gizli güçlerle onların temsilcisi siyasi partilerle dirsek teması ve işbirliği içinde olan cemaat-tarikat ağları sardı şehre göçen köylülüğün etrafını…
Köy Enstitüleri Batı’ya karşı “komünizm tehlikesi” olarak gösterilmişti yerli işbirlikçiler ve ihanet erbabı tarafından. Şimdi de emperyalizmin Orta Doğu ve Yakın Asya politikalarında yer alınarak ülke bir sığınmacı akınına uğratıldı. Şimdiki pazarlıklar sığınmacılar üzerinden yapılıyor.
Mücadele de sürüyor bir taraftan… Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini Canan Kaftancıoğlu’nun İstanbul kenar semtlerindeki büyük destekçileri de Doğu’dan gelen köylü çocuklarıdır… Soyadı Akçam olan, Sarıçam olan, Çakmak olan, Koç olan, Karataş olan, Demirbaş olan, Şentürk olan, Bilgin olan, Aktaş olan gencecik halk önderleri var şimdi Darıca’da, Gebze’de, Enenyurt’ta…
Türkiye aydını, üretici köylüsünün devrimci geleneğiyle kooperatiflerden başlayarak siyası partilere, halk için, halkla birlikte, halk tarafından verilecek o mücadelenin bir parçası olmayı iyice öğrendiğinde Türkiye’nin de yazgısı bu kez temelden değişecek, Gâzi Mustafa Kemal’in, Saffet Arıkan’ın, Tonguç Babaların, onların eğitmen kurslarında görev almış köylü çavuş ve onbaşıların, Köy Enstitüleri’nden ve daha sonra aynı geleneği koruyarak öğretmen okullarından yetişmiş devrimci önderlerin anısı yaşadıkça, mücadele de gelişecek, güçlenecek…
Umudumuz, inadımız ve heyecanımız onların anısıyla var olacak…
Selam olsun “Jolo’nun oğlu” Ahmet Çakmak’a, selam olsun dünden bugüne onuruyla, insanlığıyla kalana…
Gününüz aydın olsun…
28 Kasım 2022, Alper Akçam