Tolga Şardan’dan gündemi sarsacak iddia: İstiklal Caddesi eylemcisi takipte miydi?

Getting your Trinity Audio player ready...

T24 yazarı Tolga Şardan, İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırıyı gerçekleştiren Ahlam Albashır’in daha önce takipte olduğunu söyledi. Şardan’ın aktardığına göre Albashır, saldırıdan bir süre önce takipten kaybedildi.

Tolga Şardan’ın bugünkü köşe yazısının ilgili kısmı şöyle:

İstanbul’un kalbi Beyoğlu’nda yaşanan terör eyleminin zanlıları dün adliyeye çıkartıldı.

İçinde patlayıcı madde bulunan çantayı İstiklâl Caddesi’ne getirip bankın altına yerleştiren kadın eylemci Ahlam Albashir’in yanı sıra gözaltına alınan 48 şüphelinin ifadelerinin alınmasıyla yargılama başlatıldı.

Gerek baş şüphelinin etnik kimliği, gerekse diğer şüphelilerin içinde yer aldığı eylem hücresinin yapılanmasına bakıldığında son yılların en ilginç terör eylemi ile karşılaşıldı.

Eldeki ilk verilerin PKK’yı işaret etmesine karşın, masum altı yurttaşımızın yaşamını yitirdiği, 81 yurttaşın yaralandığı eylemin örgüt tarafından da üstlenilmemesi, eylemin sonuçlarının “siyaset” ekseninde tartışılmasının başlıca nedeni.

Eylemin akabinde yapılan resmi açıklamalardaki bazı çelişkili değerlendirmeleri de hesaba kattığımızda kafaların karışması elbette kaçınılmaz oldu.

Uzun yıllardır benzer süreçleri takip eden gazeteci olarak bu kez geçmişe göre daha temkinli ve mesafeli yaklaşma gereği duydum.

Özellikle Mersin Polisevi’ne yönelik canlı bomba eyleminde yaşananların yarattığı sis perdesinin henüz tam olarak ortadan kalkmaması ve son eylemde yakalanan zanlıların konumları, mesafeli yaklaşımda etkili oldu kuşkusuz.

* * *

Saldırının ardından Suriyeli göçmenlerin durumundan tutun da, eylemin yarattığı / yaratacağı olası iç siyasi ve diplomatik gelişmelere kadar yapılan analizler, eylemin artçı etkilerini yaratıyor.

Öncelikle, bombalı çantanın olay yerine getirilmesinde görevlendirilen kadının seçimi ile eylemin yöntemi sürecin bilinenlerden farklı duruma işaret ediyor kanımca.

Şöyle ki, görüştüğüm bir kaynak, eylemin gerçekleştirilme şeklini “acemice” olarak değerlendirdi. Aynı kaynak, “eğer Güvenpark, Merasim Sokak veya Mersin eylemindeki gibi canlı bomba eylemi olsaydı, eylem talimatının adresi yerine oturabilirdi. Doğrudan PKK demek mümkün olabilirdi. Ancak, kadın eylemcinin olay öncesi ve sonrasındaki hareketleri ile etnik kökenine bakıldığında eylemi doğrudan PKK olarak tanımlamak perde arkasının net görülmesine engel olabilir” değerlendirmesini yaptı.

Bir başka kaynak ise, Türkiye’nin son dönemde Suriye’deki cihatçı gruplar üzerindeki etkinliğini biraz olsun geri çekmesine dikkati çekti.

Bu kaynak; “cihatçı gruplar bu geri çekilmeyi kabullenmeyip Türkiye’yi yeniden sürecin içine çekmek isteyebilir. Burada etnik kimliği farklı olan bir hücrenin görevlendirilmesi olası. Kamuoyuna yansıdığı üzere gerçekten PKK’nın eğitiminden geçmiş olabilir. Ancak bir nokta daha var. Terör örgütleri böylesi eylemlerin ardından kamuoyu havasını yoklar. Bu havaya göre eylemin sahiplenilmesinde tavır belirlenir. Örgüt yönetimi içinden saldırının üstlenilmesine ‘hayır’ denilmesi halinde örgüt sessiz kalır. Fakat son eylemde PKK’ya dayanan açıklamalarda eylem kesin dille kabullenilmedi. Bu ayrıntıya dikkat etmek gerekir” dedi.

Aynı kaynak, “Eylemi PKK yaptı mı? Yapmadı mı? sorusunu tartışmak yerine “Saldırıyı kim yaptı?” sorusunun yanıtını net ve doğru olarak ortaya çıkarmak bu aşamada çok daha önemli. Bu yaklaşım PKK’yı aklamak değil, tam tersi tablonun net olarak ortaya konulmasıdır. Zira Türkiye’nin önümüzdeki dönemde sürece yönelik yaklaşımının kaynağı bu sorunun yanıtı olacaktır” değerlendirmesini yaptı.

Ayrıca İstanbul Emniyeti’nce dün akşam saatlerinde yapılan bir açıklama da dikkat çekici.

Emniyet açıklamasında, yapılan soruşturmayla Albashır’in ifadesinde ileri sürdüğü şekliyle zanlının eylem sırasında fotoğrafını çeken herhangi bir kişinin bulunmadığı kaydedildi.

Bu arada olayla ilgili; “eylemci kadına yönelik istihbarat takibi bulunduğu” bilgisine ulaştım. Olayın baş faillerinden Ahlam Albashır’in daha önce takipte olduğu ancak bir süre önce takipten kaybedildiği iddiası var.

Zanlının olaydan kısa süre sonra yakalanması bu iddiayı güçlendiren bir durum.

Her ne kadar istihbarat birimlerinin elinde yapay zekâ ürünü özel yazılımlar bulunsa da zanlının Taksim’den çok kısa süre içinde Küçükçekmece’ye kadar gitmesine rağmen yer tespiti yapılarak kısa sürede gözaltına alınmasını unutmamak gerek.

Bu bilgiler ile verilerin doğruluğu yargılama başladıktan sonra daha net anlaşılacak elbette.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Exit mobile version