Getting your Trinity Audio player ready...
|
Sesli mesajı gönderilen ve dinlediğim Melih Uysal adlı kişi ile her hangi bir kan bağım ve tanışıklığım yoktur.
İyi ki yok!
Melih Uysal: “Öğrenciler, İngiltere’de 71 bin, Japonya’da 40 bin, İtalya’da 30 bin kelime ile öğrenim görürlerken, ATATÜRK’ün kurduğu ülkede Latin harfleri ile sürdürülen eğitimde öğrencilerin 7 ilâ 10 bin kelime ile öğrenim gördüklerini …” anlatıp, Cumhuriyet yönetimine ve dolayısı ile ATATÜRK’e saldırıyor.
ATATÜRK; ümmetten, ahaliden bir ulus yarattı.
Atatürk Türk milletini Arap harflerinden,
1928 yılında büyük bir HARF devrimi gerçekleştirerek, kurtarabildi.
İngilizce ve Japonca, ülkeleri var olduğu günden bu yana, binlerce yıl ülke halkları milli dillerinde düşünüp, konuşup yazdılar.
Türkçe alfabe harfleri ve yazısı , henüz yüz yaşını dahi doldurmadı.
Art niyetli olduğu her halinden, konuşurken, dudak kıvrımlarında da belli olan, Meral Uysal’a bu açıklamasını bana gönderen arkadaşın, bu yorumumu da kendisine göndermesini dilerdim.
Büyük Selçuklu İmparatorluğu (1040-1157),
1095 yılında Merv’de yaptığı kurultayda, Türkçe yazı dilini terk edip, Pers -Arap kültürü ve harflerine yönelmiştir.
Karamanoğlu Mehmet bey 1277 yılında, topraklarında Türkçe dilini zorunlu konuşma dili olarak gerçekleştirmek istedi ise de, Anadolu yüzeyinde başarılı olması zaten düşünülemezdi.
Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluk dönemlerinde 900 yılın üzerinde Arap harfleri yazı dili olarak kullanıldığı halde, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, Osmanlı’dan kalan 12 milyon nüfusun okur yazar oranı, erkeklerde %7, kadınlarda ise %2 dahi değildi.
Atatürk ve Harf devrimine saldıranlar, çok iyi bilmeliler ki; Osmanlı döneminde, 1850 yıllarında Latin harflerine geçme düşüncesi başlamıştı.
Tarihini bilmeyenler şunu da bizden öğrenmelerinde yarar vardır.
2. ABDÜLHAMİD Han, 1879 yılında Latin Harflerine geçmeyi düşünmüş ise de, gerçekleştirememiştir.
Ve işte 2. Abdülhamid’in Latin Harflere geçme rüyasını, Mustafa Kemal Atatürk 1928 yılında gerçekleştirmiştir.
1923 yılında Cumhuriyet yönetimine geçildiğinde, ülke genelinde okur yazar olanların çoğunluğu da, ordu subayları, azınlıklar ve bürokratlar idi.
Osmanlı döneminin son yıllarında, ümmet denen Türk halkı, cepheden gelen ve subaylarının yazdığı oğullarının mektuplarını okutmak için, köylerinde olmayan bir camii imamı bulup okutmak için, 3-4 köyün içinden geçip bir imama okuturlardı.
Türkçe alfabe ve yazı devrimine düşman olanlara, karşılaştığımız her yerde, bunları kendilerine anlatıp, kafalarına sokmak gerek.
Bilmezler mi sanıyorsunuz?
Bilirler, bilirler de; ATATÜRK Devrim ve İnkilâpları’nı, Cumhuriyetimiz’in 100’üncü yılı yaklaşırken, nasıl saldırıp, ucundan kenarından yıpratacaklarını bilemediklerinin çılgın telaşı içinde olup, her iğrenç yolu ve söylevi denemekteler ve de denemeye devam edeceklerdir.
Hevesleriniz kursaklarınızda kalacak.
Başaramayacaksınız!!!!!
Atatürk’ü seven yüreklere sağlık dileklerimizle, sevgi ve selâmlarımızı iletiyorum.
Remzi Uysal
Lübeck, 12 Kasım 2022