1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Sağlığımızı sermaye sınıfına bile bile nasıl teslim ettik?

Sağlığımızı sermaye sınıfına bile bile nasıl teslim ettik?

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Getting your Trinity Audio player ready...

AH NUSRET HOCAM AH!
İLKELERİNİZİ YERİNE GETİREMEDİK. BiZİ BAĞIŞLAYIN NE OLURSUNUZ!

Dr.Mustafa Torun

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı
mtorun3@gmail.com

3 KASIM 1990 SEVGİLİ NUSRET HOCAMIZI SONSUZLUĞA UĞURLAMAMIZIN TARİHİ. IŞIKLAR İÇİNDE UYUSUN SAYGIDEĞER HOCAM. DAHA ÖNCE SİZİNLE DERTLEŞMİŞTİM.
MAALESEF OLUMLU ANLAMDA FAZLA DEĞİŞİM OLMADI SEVGİLİ HOCAM. NE OLURSUNUZ KIZMAYIN BİZE!..
***

“Türkiye’de Toplum Hekimliği yani sonradan değiştirilen ismi ile Halk Sağlığı bölümünün kurucusu ve toplumsallaştırılmış sağlık hizmetlerinin öncüsüdür. 1952’de doktorasını tamamlayan Fişek Hocamız,Tıp Bilimleri Felsefe Doktoru olan ilk Türk’tür. 224 Sayılı Sağlığın Sosyalizasyonu Yasasının mimarıdır.”

▪️Sevgili Hocam;
Bu dertleşmeyi çoktandır düşündüğüm halde, bir türlü cesaret edemedim. Belki de mahcup olma endişesinden, ya da yanlış anlaşılma korkusundan. Bilemiyorum belki de başka nedenlerden olabilir. Sevgili Hocam mektubumu içimden geldiği gibi ve hiçbir oto sansür yapmadan yazmaya çalıştım. Umarım beni anlarsınız.
Canım Hocam, bu yıl 21 Kasım´da sizin yüz beşinci doğum yıl dönümünüz olacak. Maalesef sizi 3 Kasım 1990´da sonsuzluğa uğurladık. Sizi çok erken kaybettiğimiz için üzüntümüz tarif edilemez. Çoğu ilkenizi ve öğütlerinizi yaşama geçiremediğimiz için sizi anmamız ne kadar çabalasak da buruk olmaktadır. Biliyoruz suçluyuz. Yaşasaydınız bu günkü sağlık tablosunun akıl almaz durumuna, tıp fakültelerinin ödeneksizlikten ve kalitelerinin düşürülerek sayılarının arttırılmasına, sağlıkta şiddete ve doktor kıyımlarına,şiddete, sağlık çalışanların uğradığı haksızlıklara ve işsiz bırakılmalarına hayretler içinde isyan eder, gür sesinizle ?Ben sizlere böyle mi öğrettim, niçin dur demediniz, niçin bu kötü gidişe direnmediniz? ?Diye bizlere kızardınız.
Sevgili Hocam, sizlerle 1975 yılı Hacettepe Tıp Fakültesi Dönem- 1 (Hazırlık sonu 1. sınıf)´de “Toplum Hekimliğine Giriş ve Devrim Tarihi Ders Kurulunda” tanışmıştık. Sınıfımızda Anadolu´nun çeşitli liselerinden gelen başarılı, orta direk tabir edilen ekonomik gruptan olan öğrenciler çoğunluktaydı. Genellikle bunların tek amacı iyi bir Tıp Doktor’u olup yurduna hizmet etmekti. Yukarıda da belirttiğim gibi arkadaşlarımızın birçoğu okulunu derece ile bitirmiş, üniversite yerleştirme sınavında ilk bine girmiş öğrencilerdi. İlk dersimize girdiğinizde aklımızda kalan izlenimimiz neşeli, esprili aynı zamanda kararlı, fişek gibi bir hoca olmanızdı. Davasında dik duruşlu, cesur ve tutarlı olmanız bizleri adeta size hayran bırakmıştı.
***
Anımsadığım kadarı ile sizin dersleriniz tıklım tıklım dolar, başka sınıflardan gelen öğrencilere yer kalmazdı. “Korunma; Tedaviden her zaman üstün olup, daha ucuzdur bunu unutmayın! “Sözünüzü hiçbir zaman unutmadık ve unutmamız olanaksızdır.
“Sağlık doğuştan kazanılmış bir haktır, alınıp satılan bir meta(mal) olamaz! “ Derdiniz. Ama maalesef bugün bunun tam tersi oldu. Sağlık büyük çapta özelleştirilerek sermaye gruplarının eline geçti. Hekimler ve sağlık çalışanları bu grupların adeta kölesi oldu. Halkımız büyük bedeller ödeyerek özel sağlık gruplarına muhtaç edildi. Tıp Fakültelerinin Toplum Hekimliği Bölümleri’nin isimleri değiştirilerek işlevleri azaltıldı ya da yok edildi. Toplum Hekimliğine Giriş ve Devrim Tarihi Ders Kurulu Program Çizelgesinde isimlerinizin önünde sadece Dr. Ünvanı olup, diğer unvanları (Doçent, Profesör) yazmamanızın nedenini sorduğumuzda, bu ünvanlar sadece akademik yazışmalarda kullanılır, başka şekillerde kullanılması doğru ve etik değil demiştiniz.
***
Derslere sadece tıp fakültesi öğretim üyeleri değil, diğer alanlardan hocalar gelirdi. Örneğin sosyolojide çok sevdiğimiz değerli bilim insanı Prof.Dr. Emre Kongar, Sosyal Antropolojide ise yine sevilen ve alanında çok yetkin olan Prof.Dr. Ali Rıza Balaman gibi çok değerli hocalarımız derslerimize girerek, bizlere sağlık kavramının her yönü ile yani Toplumsal, Ruhsal, Fiziksel açılardan bilinmesi gerektiğini adeta beynimize sokmuşlardı. Bunları hiçbir zaman unutmadık ve asla unutmayacağız.
***
Sevgili Hocam, 1960 sonrası sağlık bakanlığında müsteşar iken ünlü “224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasasınının” çıkarılmasına ön ayak olarak bu alanda örnek oldunuz. Birçok ülke bu yasayı benimseyerek, sağlık yapılanmalarında önemli atılımlar gerçekleştirdiler. Sağlığın doğuştan kazanılan bir hak olması ülkemizde ve dünyada önemli bir yankı yaptı. Bu kavram 1978 yılında “Alma Ata” bildirgesinde Dünya Sağlık Örgütü´nün (WHO) gündemine girerek, “Temel Sağlık Hizmetleri kavramı ile siyasi bir terminoloji oluşturdu.
***
Sevgili Hocam, sizin Sosyalizasyon sözcüğünü bile sakıncalı bularak, Sosyalleştirme sözcüğünü kullanmalarına bile aldırış etmeden, yolunuza devam ettiniz. Dönem-5 Toplum Hekimliği Stajında ilk defa gruplar halinde köylere dağılarak, “Sağlık Ocağı ve Hekimliğinin“ ne kadar önemli bir sağlık devrimi olduğunu bizzat uygulayarak öğrendik. Bu uygulama koruyucu hekimliğin temeli olup, devam etseydi, tedavi hekimliği bu kadar pahalı ve cazip ol(a)mazdı. Bu gün maalesef bu sistem kaldırılıp, birinci basamak koruyucu hekimlik özelleştirilerek ne yarar sağladığı tartışmalı Aile Hekimliği uygulamasına dönüştürülmüş, böylece sağlık sermayedarlarının iştahı kesilmemiştir.
***
Eğer “224 Sayılı Yasa “ günümüz koşullarına uyarlanarak uygulanabilseydi; Sağlık Evleri ve Sağlık Ocakları (5-10 bin nüfusa bir sağlık ocağı düşecek şekilde) birinci basamak başvuru merkezleri, 2. ve 3. basamak merkezler (hastaneler) olacak şekilde çalışmalarına devam edecek, böylece bu günkü hastaneler önündeki yığılmalar ve sağlık bunalımı azalacaktı. Sevgili Hocam bu örgütlenmeyi tam gün esasına göre ve ekip anlayışına (sağlık sadece doktorların işi değil diyordunuz) göre olması gerektiğini üstüne basa basa bize öğretmiştiniz.
***
“Toplum Hekimliği olgusu ön planda olup, sağlıkta çağdaşlaşma sağlanacaktır” ilkenizi şu anda yazmamıza bile birçok hocamız gülüp, bırakın bu eski lafları, hastane gelirlerini nasıl arttırabiliriz onu araştırın diye bizi eleştirdiklerini duyar gibiyim.
***
İnsanı sadece fiziksel çevresi değil, sosyal ve biyolojik çevresi ile değerlendirip, önce hastalıklardan koruyun, bu olmaz ise sağaltın (tedavi edin), bu da olmaz ise onları rehabilte edin derdiniz de anlamazdık. Şimdi içimiz yanarak ne demek istediğinizi daha iyi anlıyoruz. Sevgili Hocam bir derste size ;Hangi hastalıklara öncelik vereceğiz, bunu bize söyler misiniz? Diye sormuş, siz de bize net bir ifade ile tabii ki “En çok öldüren, En çok sakat bırakan ve En sık görülen hastalıklara” öncelik vereceksiniz demiştiniz. Bizlere kızmayın ama şimdi en çok para getiren hastalıklara öncelik veriliyor.
***
Sıtma, tüberküloz, KKKA (Keneden geçen kanamalı hastalık) gibi önlenebilir enfeksiyonlardan hastalar ölebiliyor. Meslek hastalıkları, iş kazaları ve işle ilgili hastalıklar giderek artmakta, yoksul işçiler çoğu önlenebilir bu sorunlar nedeni ile yaşamlarını kaybetmekte, hastalar her birimde(Özel Hastaneler , Şehir Hastaneleri ve Eczanelerde) ezilmektedir.
***
En ücra köşede oturan yurttaşın bile sağlık hizmetinden eşit pay alması sağlanmalı, sağlık hizmeti ayağına götürülmeli, sağlık ocakları (şimdi adı bile unutuldu) birer kırsal kalkınma merkezleri olmalı sözünüz hala kulağımızda yankılanmaktadır. Özeleştirimizi ne kadar yapsak ta bizi affetmeyeceksiniz. Bizlere devamlı hastaları küçümsemeyip, onların “Yerel Değerlerine ve Kültürüne” saygılı olarak, hastalığı değil hastayı sağaltın derdiniz. İlk defa “Nüfus planlaması Kavramını” sağlıkta kullandığınız zaman çok eleştirildiğinizi söylemiştiniz. Şimdi bu anlayışın ne kadar önemli olduğunu anladık; ama iş işten geçti. Giderek çok doğum ve göç alarak çoğalıyoruz. Anneliğin ve en az 3 çocuk doğurmanın kariyer sahibi olmanın önemli bir nedeni olduğu, aynı zamanda babalığın da annelik kariyerinden geri olmadığı bize anlatılmakta, kadının yerinin evi olduğu dayatılmaktadır. Giderek artan “Hekimlere ve Sağlık Çalışanlarına, Meslek Örgütlerine” yapılan şiddeti? görüp yaşasaydınız, kıyameti kopartır bu anlayışı yerin dibine sokardınız. Suçlarımız çok!..Yazmak ile bitmez sevgili hocam! Ah sevgili Hocam kızmayın bize suçumuz çok!..▪️
***
Ülkemizin yetiştirdiği çağdaş,aydın, yurtsever ve hocaların hocasını, değerini bilemeden, yaptıklarını ve yapacaklarını anlamadan, maalesef elim bir hastalıktan 3 kasım 1990´da Ankara´da sonsuzluğa uğurladık. Işıklar içinde uyusun sevgili hocamız.

“HASTALIKLARDAN KORUNMA TEDAVİ ETMEKTEN ÜSTÜNDÜR sözünüzü hiçbir zaman unutmayacağız sevgili hocam.”

Sevgilerimle…

Sağlığımızı sermaye sınıfına bile bile nasıl teslim ettik?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin