1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yeni Kitaplarla İstanbul’a Merhaba!

Yeni Kitaplarla İstanbul’a Merhaba!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Getting your Trinity Audio player ready...

Okumayı-yazmayı olduğu kadar konuşmayı da seviyorum… Boş boş konuşmayı, zamanı laf salatasıyla doldurmayı değil ama… Doğrular, iyiler, güzellikler üstüne konuşmayı, adalet arayışında, özgürlük arayışında, dilimi toplumla aramda bir mökkem köprü kılmak, onun üzerinden geçerek toplumla kucaklaşabilmek için konuşmayı seviyorum.

Bir süredir ara vermiştik toplantılara, sevdiğim konularda konuşmaya… 27 Ekim Perşembe akşamı Kâğıthane Atatürkçü Düşünce Derneği konuğu olarak İstanbul’da olacağım. Cumhuriyet’in kültür ve eğitim politikaları, Anadolu Rönesansı, Köy Enstitüleri ve sonrası üzerine konuşacağım… Sanıyorum bu “Rönesans” meselesine ilk vurgu yapan bir yazar olarak, önemli bir boşluğu doldurmaya, aydınlarımıza da, kendi tarihimize, kendi kültürümüze daha çoğul, daha üretken ve gelecek için ışık tutucu bir bakış açısı oluşturmaya çalışıyorum…

Birileri gibi kopyacı, tekrarcı, istismarcı olmamaya özen gösteriyorum. Cumhuriyet kurucusu Gâzi Mustafa Kemal Atatürk’e bakış açım da her şeye olduğu gibi eleştirel bir içerik taşıyor… Onun önderlik ettiği o kutsal savaşa, ülkemize getirdiği yeniliklere, büyük değişime vurgu yaparken, o günden bugüne eksik kalmış olanlara, yanlış atılmış adımlara da ayrı bir hesap açmaya çalışıyorum.

Karabük’te çok uzun yıllar geceli gündüzlü insanüstü bir tempoda Sigorta Hastanesi’nin genel cerrahı olarak çalıştıktan sonra, Atatürkçü Düşünce Derneği kurucuları arasında yer almış olmam büyük bir şaşkınlık yaratmıştı. Derneğin yaptığı ilk büyük toplantıda, ağzına kadar dolu bir salonda konuşmacı olmuştum… Cumhuriyet tarihi üzerine yaptığım konuşmayı, İslamiyet’in doğuşunda yoksul Bedevi kabilelerini tefeci bezirgân kıskacına almış, topraklarına ipotek koymuş Yahudi tacirlere karşı verilen mücadeleye kadar uzatmış, o günkü İslam Rönesansı’nı, 400 Kayı atlısının, Ertuğrulgâzi öncülüğünde derebeyi Bizans’ sömürdüğü Anadolu ve Urumeli topraklarını “Beytülmâli Müslüman” kılarak, Müslüman olsun olmasın, kullanıcısına miras hakkı olmaksızın verdiği Dirlik Düzeni ile oluşturduğu “Osmanlı Rönesansı”na bağlamış, oradan Cumhuriyet kuruluşuna ve Gâzi Mustafa Kemal Atatürk’e geçmiştim. Kuşkusuz o gün, özellikle Köy Enstitüleri konusunda bugünkü bilgi birikimine sahip değildim ama çok severek okuduğum Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın Tarih Tezi üzerinden yapmaya çalıştığım “Diyalektik Tarih” çözümlemesi toplantıda büyük bir heyecanla izlenmişti. En ön sırada oturan Karabük Emniyet Müdürü’nün bir ara telaşla yerinden kalkıp gittiğini, kısa bir süre sonra koşarak gelip yerine oturduğunu anımsıyorum. Sanıyorum hiç soluksuz bir buçuk saati aşkın bir konuşma yapmıştım ve emniyet müdürü dışında hiç kimse yerinden kıpırdamamıştı. İlk kez tanığı oldukları bir tarih açıklamasıydı yaptığım. İslamiyet, Osmanlı Beyliği kuruluşu ve Cumhuriyet çok farklı bakış açılarıyla ele alınmış, günümüze kadar gelen bir köprü kurulmaya çalışılmıştı.

Yeni Kitaplarla İstanbul’a Merhaba!

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin
Reklam Engelleyicisi Tespit Edildi

Sitemize katkıda bulunmak için lütfen reklam engelleyicinizi devredışı bırakın.