Getting your Trinity Audio player ready... |
İnsan sağlıklı yaşarken sanki ölümsüz gibi davranıp sağlığını korumak için pek de duyarlı davranmaz ya; peki ya sağlığını geri dönüşümsüz kaybettiğinde?
İşte o zaman sağlıklı olmanın ne kadar önemli olduğunu öyle bir kavrar ki. Onu tekrar kazanmak için her türlü bedeli ödemeye hazıdır, ancak:
İş işten geçmiştir. İstediği kadar hassas davransın, istediği kadar geri kazanmaya çalışsın iş işten geçmiştir artık.
Peki ne demek istiyoruz, lafı uzatmadan anlatalım?
Hani Anayasa oylamasında mühürsüz zarfların geçeli sayılıp Anayasa değiştiğinde “hayır” bloğu hiç ses çıkarmadan sonuçları kabullenmişti ya?
Ve bir kaç cılız itiraz gelince dalga geçercesine “Atı alan Üsküdar’ı geçti” denmişti ya?
İşte onu, rejim değişip, ülke tek adam olarak yönetilmeye başlayınca anlayıvermiştik.
Hem de Atatürk’ün iki eseriyle birlikte.
Şimdi istediğin kadar rest çek. İstediğin kadar “ülkeye demokrasi getireceğim” diye kükre kaybettik artık kaybettik.
Peki, Atatürk’ün diğer eseri Cumhuriyet Halk Partisi sahip çıkamadı mı Cumhuriyet’e?
Onu, partiiçi demokrasiyi yok saydığımızda,
Onu, CHP Milletvekiliyim ama CHP’li değilim diyenleri Milletvekili olarak atadığımızda,
Onu, laikliğin ülke için sorun olduğunu düşünmüyoruz dediğimizde,
Onu, anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz dediğimizde,
Onu başörtü yasası teklifi verdiğimizde,
Onu, örgütü yok sayarak, örgütten nemalananları partili olarak gördüğümüzde kaybettik.
O nedenle şimdi değil,
Onu, çıkmam diye rest çektiğimiz saraya, Atatürk Orman Çiftliği talan edildiğinde kaybettik.
Onu, dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet dediğimizde kaybettik.
Onu, türban sorununu biz çözeriz deyip türban anaokuluna girdiğinde kaybettik.
Onu tombaladan milletvekili yaptıklarımız bizi suçlayarak gittiğinde kaybettik.
En önemlisi de toplum karşısında güven kaybettik güven.
Üzgünüm ki şimdi zamanımı dediğinizi duyar gibiyim. Peki hep şimdi zamanı değil diye diye bu günlere gelmedik mi?
Şimdi çekilen restler ancak blöf olarak görülür. Onuda karşındakiler yerse, ya yemezse?
İşte elindeki tüm varlıklarının gittiğinde anlarsın.
Aynı parlamenter sistem yok olduğunda kıymetini anladığımız gibi.
Aynı tek adam rejimini görünce demokrasinin kıymetini anladığımız gibi.
Durun durun, eğer 2023’de de seçimi kaybedip İslam Cumhuriyetin’e geçer istibdat yönetimiyle karşı karşıya kalırsak;
sanırım daha iyi anlayacağız kaybettiklerimizi.
Öyle bir anlayacağız ki kaybettiklerimizi, hemde geri dönüşümsüz olarak.
O zaman yapılması gereken nedir?
Öyle böyle demeden, Atatürk’ün iki eserini de geri kazanmak için durmadan mücadele etmek. Başka da yolu yok bunun. Bir daha kaybedersek tam kaybedeceğiz, hem de geri dönüşümsüz.
O zaman bunu bu gün anımsatanlara değil, umursamayanlara kızalım. O zaman hep beraber dövünelim olur mu? Biz ne yaptık diye.
Ersin Ertürk – Eskişehir – 22 Ekim 2022