Advert Advert
  1. Haberler
  2. Sol Şerit
  3. Dr. Hikmet Kıvılcımlı ölümünün 51. yılında anılacak

Dr. Hikmet Kıvılcımlı ölümünün 51. yılında anılacak

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Getting your Trinity Audio player ready...

Türkiye Devrimci Hareketinin önderlerinden Dr. Hikmet Kıvılcımlı, 51. ölüm yıl dönümünde, Sosyalist Dayanışma Platformu tarafından ‘Pahalılık ve İşsizliğe karşı mücadeleyle devrimci demokrasi seçeneğini büyütelim, faşizmi sokakta yenelim’ şiarıyla anılacak.

11 Ekim salı günü saat 11.00’de Topkapı mezarlığında anılacak olan Dr. Hikmet Kıvılcımlı,11 Ekim 1971 yılında yaşamını yitirmişti.1925’ten hayatının sonuna kadar sürekli kovuşturmalara, işkencelere maruz kalan, kürek cezalarına çarptırılan ve toplam 22,5 yıl hapis yatan Kıvılcımlı, aynı zamanda Türkiye ve dünyadaki devrimin, sosyalizmin sorunları ve devrimci mücadeleye ilişkin onlarca kitap yazdı.

Sosyalist Dayanışma Platformu tarafından yapılan çağrıda, tüm devrimci, sosyalist yapılar ile demokratik kitle örgütleri anmaya davet edildi.

Bugünlerde bir “hayalet” dolaşıyor Türkiye’de farkettiniz mi? Ömrü mücadeleyle geçen, bütün zor koşullara rağmen sosyalizmin bayrağını elinden hiç düşürmemiş bir kavga adamının “hayaleti” bu. Türkiye sosyalist hareketinin önderlerinden Dr. Hikmet Kıvılcımlı’dan söz ediyoruz. Bilimsel sosyalist kuramcı ve eylem adamı; özgün, üretken, araştırmacı ve bir polemik ustası… Bu yıl (11 Ekim) aramızdan ayrılışının 51. yılı.

Adını daha sık duyuyor, kitaplarına olan ilgiyi daha fazla görüyoruz. Özellikle sosyalizmle yeni tanışmakta olan gençler büyük bir ilgi ve merak gösteriyor. Kimdir Hikmet Kıvılcımlı?
Kendi tabiriyle “Marksizm-Leninizmi alfabeden cebr’i alâsına dek etüd etmiş” (Günlük Anılar, Sosyal İnsan Yayınları, s. 343) olan, her anı mücadeleyle dolu teorik ve pratik birikiminden süzülen düşün hazinesini, bıraktığı devrimci mirası özellikle de bu dönemde okuyup kavramanın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Tabulaştırmadan, özümseyip çıkarımlarda bulunarak bugüne uyarlamak bir görev olarak duruyor…

KUVAY-I MİLLİYE KOMUTANLIĞI’NDAN TKP’YE

Henüz 17 yaşındayken Köyceğiz Kuvay-ı Milliye Komutanı olarak girdiği mücadeleyi, 1925 yılında Şefik Hüsnü’nün İstanbul Akaretler’deki evinde toplanan TKP’nin 2. Kongresi’nde getirildiği Gençlik Teşkilatı başkanlığı göreviyle devam ettirmiş ve aramızdan ayrıldığı 11 Ekim 1971’e dek işçi sınıfının kurtuluşu savaşımını sürdürmüştür.

22,5 yılını hapiste geçirdiği bu mücadele dolu yaşamdan geriye çok sayıda kitabı, çevirisi, gazete ve makalelerde yayınlanmış yüzlerce makalesi ve yayınlanmamış binlerce sayfa çalışması kaldı. Kıvılcımlı, bizlere bilimsel sosyalizmin ışığında bir düşünce mirası ve eylem kılavuzu bıraktı.

HAPİSHANEYİ ÜNİVERSİTEYE ÇEVİREN KIZIL PROFESÖR

1929 yazında, henüz 27 yaşında bir gençken, İzmir Tevkifatı’yla tutuklanarak, yargılama sonucunda 4,5 yıllık hapse mahkum edilir. Kararı kendisine tebliğ eden hakime büyük bir soğukkanlılıkla verdiği “4,5 yıl iyi bir süre, hepimiz çıkarken Kızıl bir profesör olarak çıkacağız” cevabı deyim yerindeyse bir efsane olmuştur.
Dur durak bilmeyen çalışmasıyla, mücadeleyle geçen on yıllık tecrübesini de arkasına alarak, 1933’te çıktığı Elazığ Cezaevi’ni kendi tabiriyle ‘Elazığ Üniversitesi’ne çevirip, TKP saflarında verdiği on yıllık mücadelede gördüklerini, dersleri ve eleştirilerini “YOL” adlı çalışmasında topladı.

Elazığ Cezaevi’nde birçok eseri Türkçe’ye çevirmiş ve özgün yapıtlar yaratmıştır. Daha sonra Marksizm Bibliyoteği Yayınevi’ni kurmuş ve üretmeye devam etmiştir. Marksizmi etüt eden, Kapital’i çevirme uğraşına giren Kıvılcımlı, Marksist literatürün eserlerini de kendi dillerinden Türkçe’ye çevirmiştir. Kıvılcımlı külliyatını ilmek ilmek dokumuştur…

DURMAKSIZIN ÜRETİR

Elazığ Cezaevi çıkışından itibaren yayın faaliyetlerinin artıran Kıvılcımlı’nın Marksizm Bibliyoteği Yayınları’nı daha sonra ‘Emekçi Kütüphanesi’ ve ‘Günün Meseleleri’ gibi yayınevleri izler.
Doktor’un 4,5 yıl boyunca üniversiteye çevirdiği cezaevinin ürünleri meyvesini bu yayınevlerinde vermeye başlar.

 

“DOKTOR HİKMET İÇİN DELİL Mİ ARAYACAĞIZ”

1938’de Donanmayı isyana teşvikten gözaltına alınır. Kendisine dava açan savcının hakkında hiçbir delil sunmadığını söylediğinde Savcı’nın O’na verdiği cevap oldukça ilginçtir: “Biz Doktor Hikmet için delil arayacak kadar safdil değiliz!”. Mahkeme 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırır Kıvılcımlı’yı. 1950 yılına dek, tam 12 yıl sürer Doktor’un hapishane hayatı.

Kırşehir Cezaevi’nde, tecrit koşullarında bile yine üretmeyi sürdürür, daha evvel başlattığı bazı çalışmalarında derinleşir. 1950 affıyla içeriden çıktığında yine onlarca eser hazırlamıştır. Bu eserler ağırlıklı olarak tarih ve felsefe üzerinedir.

 

VATAN PARTİSİ DENEYİMİ

1938 donanma davasıyla girmiş olduğu cezaevinden 1950 yılındaki afla çıkan Kıvılcımlı, “Kavgaya sürülmeyen, halk katında denenmeyen fikirler sadece bir gönül avunmasıdır” diyerek 29 Ekim 1954’te Vatan Partisi (VP)’ni kurmuştur. Partinin amblemi üzerinde güneş doğan Türkiye haritası yer almıştır. Gerici çevreler ise parti amblemindeki ‘V’ ve ‘P’ harflerinin yazımını orak çekice benzetmiş ve partiye karşı bir kampanya başlatmışlardır.

Kıvılcımlı, 1967 yılında kurduğu İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği’nin kuruluş tarihi olarak da 19 Mayıs tarihini seçmiştir. Türkiye’nin Cumhuriyet ve bağımsızlık tarihi açısından böylesi önemli tarihleri seçmiş olması dikkat çekicidir.

“Tarih Tezi açısından toplumu ele alan bir Vatan Partisi’nin çıkışı, konuyu ansızın aktüalize etmişti” (Osmanlı Tarihinin Maddesi için yazılıp kullanılmamış bir sunuş yazısından alıntı, Tarih Yazıları, Sosyal İnsan Yayınları, s. 240) diyen Kıvılcımlı’nın Türkiye sol hareketindeki bu önemli örgüt girişimi olan bir “İşçi Sınıfı Partisi” niteliğindeki Vatan Partisi, kısa süreli yaşamına ve dar bir kadroyla sınırla kalmasına rağmen programı, tüzüğü ve kapsamı açısından oldukça önemli bir yer teşkil etmektedir.

‘Vatandaş’ isimli bir gazeteyi 1955’te yayınlanmaya başlayan partinin, İstanbul dışında İzmir’de il örgütü açılmış, Konya Ereğli’de de faaliyet yürütülmüştür.

Kıvılcımlı, parti kurulmadan önce, 1 Mayıs 1954’te “Kuvayı Milliyeciliğimiz-Neden Başka Parti Lazım? Gerekçe” başlıklı bir kitapçık hazırlamış ve neden böyle bir siyasi kuruluşa gerek duyulduğunu açıklamıştır. Kıvılcımlı’nın Mustafa Kemal’in Nutuk’ta söylediği ve “Kuvayı Milliyeciliğimiz-Gerekçe” kitapçığının girişinde alıntılamış olduğu, “Vazifeye atılmak için, içinde bulunduğun vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin” sözü yeniden bir kuvayı milliye hareketini başlatma fikrini ortaya koymaktadır.

VP 1957 yılında gerçekleştirilen erken genel seçimlere katılmıştır. Yalnızca iki bölgede seçime giren parti, İstanbul’da 39, İzmir’de 21 adayla seçimlere katılmıştır. 20 adayın ismi aynı zamanda İstanbul adayları listesinde de yer almıştır.

VP, seçim çalışmaları esnasında çeşitli mitingler yapmıştır. Parti seçim çalışmaları sırasında birçok engellemeye maruz kalmış, toplantıları saldırıya uğramış, bazı ilçe seçim kurullarının keyfi uygulamalarına tabi tutulmuştur.

Kıvılcımlı’nın en ünlü konuşması 15 Ekim 1957’deki Eyüp Büyük Camii Meydanı’ndaki miting konuşması olmuştur. Kıvılcımlı’nın İslam dini ve Dört Halife devrini örneklerle anlatıp, 1950’li yıllarla karşılaştırarak yaptığı konuşmada İslamiyetin doğuşundaki mülkiyet ve faize karşı olan özelliğinin Sosyalizmle benzerliklerini ele almaktadır. Bütün meselelere olduğu gibi din meselesine de tarihsel materyalist bir bakış açısıyla yaklaşan Kıvılcımlı için bugün bile kimi çevreler tarafından “Müslüman Komünist” tabiri kullanılmaktadır. Özyaşam öyküsünde kullandığı “Kul ya eyyühel kafirun’ suresinden materyalizme atlayış” ifadesi durumu en iyi şekilde özetlemektedir.

Savcı ‘Eyüp Konuşması’ nedeniyle Kıvılcımlı hakkında önce ‘Dini Siyasete alet etmekten’ dava açmış, daha sonra ise ‘Komünizm propagandası yapmak’ biçimine dönüştürmüştür.

Bugün bile hala ününü sürdürmekte olan ‘Eyüp Konuşması’ benzerine pek rastlanmayan bu yanıyla da tarihe geçmiştir.

Kıvılcımlı, bu konuşma nedeniyle 5 Kasım 1957’de tutuklanmış, parti faaliyetleri, bir süre daha devam etmiştir. 30 Aralık 1957’de ise İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nce partinin faaliyetleri durdurulmuş, Kıvılcımlı dahil 25 üyesi tutuklanmıştır.

Tutukluların soruşturması Harbiye Askeri Cezaevi’nin zindanlarında sürdürülmüştür. 1958’in sonlarına doğru tutuklular sivil Sultanahmet Cezaevi’ne nakledilmiş, “Komünist teşkilatı organize etmek” suçlamasıyla Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkarılmışlardır. Hikmet Kıvılcımlı, 2 Aralık 1959’da VP davasında tahliye olmuştur.

VATAN PARTİSİ TÜZÜK VE PROGRAMI

Hikmet Kıvılcımlı’nın kaleme aldığı Vatan Partisi Tüzük ve Programı Türkiye’nin bir demokratik devrim programıdır. Parti adından amblemine, kuruluş tarihinden programına dek bir bütün olarak incelendiğinde hep bu demokratik devrim programı ve Türkiye’nin orjinalitesine ilişkin rasyonel çözümlemeler görülmektedir.

Partinin kuruluş duyurusunda yer alan “Vatan Partimiz, 1954 yılının kutsal cumhuriyet bayramı gününden beri kurulmuş bulunuyor. Milli yükselişimizi gerçekleştirme ülküsü, şüphesiz, bütün milletimiz gibi, her milli partimizin de baş hedefidir. Bu yükselişte tutunacağımız kanat, usul ve tempo farklarımızın-paylaşıldıkça çoğalan yegâne şeyimizi-vatan aşkımızı, eksiltemeyeceğine, hiçbir siyasi hareket karşısında tecrübelerden faydalanma ve sahici samimiyet gösterme prensiplerini engellemeyeceğine inanıyoruz” ifadeleri de bu durumu somutlamaya yardımcı olmaktadır.

VP’nin fikri zeminini daha yakından anlamak için şu sözlere dikkat çekmek gerekir:

“Korku, hiçbir hastalığa ilaç değildir. Bilakis her illetin başı korkudur. Vatan aşkını söylemekten korkar hale gelmektense, ölmek daha iyidir. Mustafa Kemal diyor ki: ‘İstikbalde dahi seni (İstiklal ve Cumhuriyet) hazinenden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların (kötülük isteyenler) olacaktır…

(…) Ey Türk İstiklalinin Evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır.’ Vatan Partisi, kulaklarında bu öğüt çınlayarak doğdu.”

Kuvayı milliyeci, işçi sınıfının ve ezilenlerin kurtuluşu kavgasının bayrağı Vatan Partisi’nin ana tüzüğünün “Gaye ve Konu” başlıklı ve dört bölümden oluşan 2. maddesinde ise şunlar belirtilmiştir:

“Şahsi nüfuz yerine, mutlak surette kanun yolu ile,

a) Devleti milletten üstün değil, milleti devletten üstün tutan gerçek hürriyeti fiilen kurmak ve antidemokratik kanunları ayıklamak.

b) Müzmin işsizlik ile azgın hayat pahası kanser haline gelmiştir. Bunları köklerinden kazımak için, ikinci bir kuvvayimilliye seferberliği gerektir. Bu iktisadi seferberliğimizi, atom dahil en son sistem ağır sanayi temeline dayandırmak.

c) Milli istihsal (üretim) mücadelemizin, para maddesini, -ne sadakayla, ne zorla- ancak UCUZ DEVLET ve ŞUURLU (bilinçli) TİCARET yolu ile sağlamak.

d) Bu mübarek iktisadi kuvvayimilliye seferberliğimizin gücü ruhunu, -başta işçi sınıfımız gelmek üzere,- cahil, âlim, köylü, şehirli. Bütün değer yaratan iyi niyetli vatandaşların, tamamiyle aşağıdan gelme ve tamamiyle serbest TEŞEBBÜS-TEŞKİLAT-KONTROL’larında bulmak ve bu emelle, bütün organlarda bilfiil müstahsil’leri çoğunlukta görmek, yarımız olan kadını ön safta bulmak, gençliğe sonsuz inanmak.” (Kıvılcımlı, Kuvayı Milliyeciliğimiz ve II. Kuvayı Milliyeciliğimiz, s.15)

“EN ESKİ SOSYALİSTLERDEN”

Kıvılcımlı, meşhur “Devrim Zorlaması-Demokratik Zortlama” isimli kitabında Türkiye’deki sosyalist kuşağı 4 grupta değerlendirmiştir. Bunlardan ilki Şefik Hüsnü Değmer ile birlikte kendisinin de yer aldığı “Eneski Sosyalistler” (1920-25)’dir.

İkinci gruptakiler “Eski Sosyalistler” (1925-1945)’dir. Burada Nazım Hikmet Ran ve Reşat Fuat Baraner yer almaktadır.

Üçüncü grupta ise “Yeni Sosyalistler” (1945-1960) bulunmaktadır. Mihri Belli ve Mehmet Ali Aybar isimleri yer almaktadır.

Dördüncü ve son grubu “En yeni Sosyalistler” (1960 sonrası) oluşturmaktadır. Burada da Vahap Erdoğdu ve Doğu Perinçek yer almaktadır. Şu halde Türkiye’deki sosyalist kuşağın ‘Eneski’lerinden olan Kıvılcımlı, gerek dün, özellikle de 68 kuşağı gençlik hareketi, gerekse de bugünkü kuşağın yetişmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Çalışmalarında uyguladığı metodolojinin, kendisinin de içerisinde yer aldığı toplumun gerçekliğine ulaşmaya çalışmak ve bu gerçekliğe ilişkin çıkarımlarda bulunmaya çalışmak olduğu görülmektedir. En önemli iki eseri ise şüphesiz Tarih Tezi ve Vatan Partisi’dir.

11 Ekim 1971’de aramızdan ayrılan Kıvılcımlı’yı ya da sosyalist hareket içerisindeki bilinen adıyla ‘Doktor’u en yalın haliyle anlatabilecek en uygun cümle, eşi Emine Kıvılcımlı’dan da vasiyet olarak mezar taşına yazmasını istediği, Karl Marks’ın da en sevdiği, Latin şairi Terentius’un ünlü “İnsanım: İnsancıl olan hiçbir şey, bana yabancı kalamaz” sözüdür. Topkapı’da bulunan mezarının başındaki bu söz Kıvılcımlı’nın kendisini insanlığa adayışının bir ifadesidir de diyebiliriz.

Dr. Hikmet Kıvılcımlı ölümünün 51. yılında anılacak
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin