Getting your Trinity Audio player ready... |
AYSEL YENİDOĞANAY
-Bu yazı bir isyan bayrağıdır aslında
Gelincik tarlasında akan kanın çığlığı-
Ah Mahsa ah! Örümün neresine koyayım seni? Kanayan yüreğimin yarası oldun. Kor ateşlerde yaktın bağrımı. Senin için gözyaşı dökerken, bir tek saç teline kurban olduğum kızımdan farkın olmadığını anladım.
Bir anne kendi ömrünü tarar kızlarının saçlarında. Acıları örgü yapar, iç denizlerine sarkıtır uçlarını. Sevinçleri dalgalandırır rüzgarla, yeryüzü aydınlansın diye.
Saçların, ah o saçların Mahsa; Hazar denizinin dalgası gibi salınmalıydı rüzgarda. Ve gençliğinin deli kanıyla, çırılçıplak kulaç atmalıydın enginlere…
Sahilsiz bıraktılar seni Mahsa. “Cennet anaların ayağı altındadır” diyen peygamberi yok saydılar ahlak polisleri, kendilerini de bir ananın doğurduğunu unutarak.
Özgürlüğün bir bedeli vardır Mahsa. Sen canınla ödedin o bedeli. Canın can oldu kadınlara. “Mutluluğa o kadar açtık ki, özgür olmadığımızı unutmuştuk.” dediler.
Ve yeryüzünün kadınları, kara gözlerinden saçlarına yayılan ışığı gördüler Mahsa. Yeryüzü kadınları beden işgalcilerine karşı direnişe geçtiler.
Şimdi saçların bayrak olup dalgalanıyor rüzgarda. Ve dünyanın bütün kadınları, o bayrağı, özgürlüğün parlayan yıldızı gibi taşıyorlar ellerinde.
Ve senin saçların hep dalgalansın diye saçlarını kesiyor kadınlar…
Ve bunu egemen erk bilecek: Kadının namusu ne erkeğe bağlıdır ne de saç teline…
Ve karanlık nerede başlar bilir misin Mahsa?
Karanlık, örümcek kafalıların beyninde başlar. Karanlık virüs gibi sarınca beyni, çalışmaz olur.
Her şey bir saç teline bağlı Mahsa; karanlığı aydınlığa çevirecek olan o saç telidir. Yüreği aydınlık kadınlar, o saç teline tutunup, özgürlük adına dünyayı ayağa kaldırdılar. Ve hep bir ağızdan haykırdılar: Hiç bir kadının hayatı; bir tek saç teline eşit olmamalı!
“Kestim kara saçlarımı n’olacak şimdi.” diyor ya Gülten Akın. Ne mi olacak? Kadınlar karanlık rejimleri tarihin derinliklerine gömecek Mahsa.
***
Ve yıllar önce yazmış olduğum bir şiirimi İranlı kadınların yanında yer alan yeryüzü kadınlarına ithaf ediyorum…
DOGMA
henüz kesilmeden göbek bağımız
görünmez tanrılara emanet ettiler bizi
düşe kalka öğrendik yürümeği
değmedi elimize tanrının eli
diz kapaklarımızdan akan kan
anamızın gül dudaklarında çağladı
günahla tanıştık
sevgilinin yanağına kondururken ilk öpücüğü
ve ilk o zaman çalmıştık
komşunun bahçesinden erikleri
açlığın rengi yoktu
ve bilmiyorduk
yoksulluğun kader diye öğretildiğini
başörtü demek, ak yazmasıydı anamızın
çiçekli dalları baharı anımsatan
oyalı çemberdi gümüş saçları
rüzgarla salınan
büyüdükçe öğrendik
kandan kına yakıldığını
dinlerin afyon olduğunu
ve maddeye bağımlı yaşamanın yan etkilerini
şişme kadınlar gibi ruhsuzdu kılıçtan geçirilmiş öğretiler
en çok sevilenden öğrendik
dokunarak hissetmenin güzelliğini
sevişerek ibadet etmenin özgürlüğünü
ve yüreğimizin tek tanrı olduğunu