Yılmaz Ateş’ten Emre Kongar’a Mektup

Getting your Trinity Audio player ready...

Sayın Emre Kongar

Cumhuriyet Gazetesi yazarı,

“Atatürkçülük ve Sosyal Demokrasi” başlıklı yazı dizinizi ilgiyle izliyorum. Değerlendirmelerinizin genelden giderek özele evrilip, SHP-CHP’deki başarısızlıkların baş sorumlusu olarak Sayın Deniz Baykal ve birlikte görev yaptığı arkadaşlarını “Baykal hizbi” olarak tanımlayıp bir torbaya doldurup suçlu ilan edince bu mektubu yazmak durumunda kaldım.

Sayın Kongar,

SHP’de İl Sekreterliği, İl Başkanlığı (SHP’nin son il başkanıyım), CHP İl Başkanlığı, PM-MYK üyeliği, genel başkan yardımcılığı, 3 dönem milletvekili, TBMM Başkanvekili görevlerinde bulundum. Aralıksız 20 yıl süren görevlerin verdiği sorumlulukla bu haksız değerlendirmelere, kendime olan saygımdan ve “Bu hükümetten kurtulmak için de geçmişi iyi bilmek ve yeni hatalardan sakınmak gerekiyor” değerlendirmenize katıldığım için suskun kalamadım.

Sayın Kongar,

CHP ve Cumhuriyet Gazetesi, Cumhuriyetin ve Atatürk’ün bugün de önemi giderek artan iki önemli kurumudur. Oy vereni vermeyeni, okuyanı okumayanı CHP’ni ve Cumhuriyet Gazetesi’ni ulusal birliğimizin, demokrasimizin, bağımsızlığımızın güvencesi gördüğünden politikası ve yayını hakkında söz söyleme hakkını kendisinde görür. Görüşlerimi bu çerçevede değerlendirmenizi diliyorum.

İşgalci emperyalizmin bu topraklardan geri püskürtülmesinde, modern Türkiye’nin kurulmasında bu iki kurum önemli görevler yapmıştır. Bu geçmişi ve anti emperyalist ilkeleri, politikaları emperyalizmi hep rahatsız etmiştir. CIA görevlisi Graham Fuller 2014’te yazdığı “Türkiye ve Arap Baharı” kitabında CHP’ni “Basmakalıp ve modası geçmiş Kemalist görüşlü” olarak değerlendirip, bu görüşü terk etmedikçe başarılı olamayacağını, yeni genel başkan Kılıçdaroğlu’nun bu görüşleri değiştirmede istekli olduğunu belirtip takdir etmektedir. (Aytunç Erkin, 12.08.2022, Sözcü)

Türkiye’nin ulusal çıkarlarından, Atatürk ve Cumhuriyet devrimlerinden taviz vermeyen İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, emperyalistlerin ve işbirlikçisi yerli çevrelerin hep hedefi olmuşlardır. Afyon yasağını kaldıran, Kıbrıs halkını özgürlüğüne kavuşturan, Irak işgaline ortak olmayan Ecevit, rafineri ve madenleri devletleştiren, 1 Mart Tezkeresi’ne hayır diyerek Türkiye’nin işgalini önleyen Baykal, CHP tuzaklardan kurtulamamışlardır. Ecevit’in partisi DSP, içine sızdırılan işbirlikçileri eliyle parçalara bölünüp iktidardan düşürülmüştür. 1 Mart Tezkeresi’nden sonra ABD Ankara Büyükelçisi 2008 Nisan ayında Waşhington’a gönderdiği telgrafta, “Baykal’ın liderliği, Türkiye’de çok güçlü ‘derin devletin’ bütün ipleri elinde tuttuğu iddiasını zayıflatıyor. Baykal’ın uzaklaştırılması ve yerine hiç değilse daha münasip bir muhalefet liderinin işbaşına getirilmesi, Erdoğan’ın iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’ne karşı askeri ve adli baskılara nazaran daha etkili bir yol olabilir.”

ABD Dışişleri Bakanlığının 1 Mart 2009 tarihli cevabi telgrafında, “Baykal kendini Kılıçdaroğlu’nun popülaritesine karşı korumak için hangi önlemleri alabilir? Parti liderliği veya Baykal’ın halefliği için başka güvenilir muhtemel adaylar kimlerdir?” WikiLeaks’teki bu belgeleri, Kılıçdaroğlu’na sorulduğunda sessiz kaldığı 2009’un sonundaki Silk Road Raporu tamamlamaktadır:

“Deniz Baykal istifa etmek zorunda bırakılır. Onun yerine Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığa seçilir. Kılıçdaroğlu parti politikalarını değiştirir ve bunun üzerine Avrupa’daki bazı partiler tarafından desteklenir.”  (Onur Öymen, Baskılara Direnirken, s/402-403)

FETÖ Terör Örgütü ve CHP içine sızdırılan işbirlikçileri ortaklığı ile senaryo aynen uygulanmıştır. Güvenlik, Ege, Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Suriye, Irak, bölücü-işgalci terör örgütleri politikaları, program, tüzük ve kurultay kararları çiğnenerek değiştirilmiştir.

CHP sadece emperyalizmin saldırılarına uğramıyor. 2010 komplosu sonucu göreve gelen genel başkanın da saldırılarına karşı ne yazık ki korumasızdır. Şu değerlendirmeler Sayın Kılıçdaroğlu’nundur:

Ak Parti iktidarının bu haksız uygulamaları bana 1920-30’lu yılların tek parti iktidarının zulmünü hatırlatıyor. Başında bulunduğum parti geçmişte toplumda derin yaralar açmıştır. Yaralar kanamaya devam ediyor. Yaşam tarzına saygı konusunda karnemiz kırıklarla doludur.”  Partisine bu kadar ağır eleştiriler yönelten Sayın Kılıçdaroğlu’nun, “Yargıda, poliste FETÖ örgütlenmesi var mı?” sorusu karşısında belge aramıştır: “Elimizde böyle bir veri yok. Ben bir belge görmeden anlatımlardan yola çıkamam. Benim böyle bir şeyi dillendirmem için bir kaynak, bir belge olması lazım.” (Haber Türk, Türkiye’nin Nabzı programı, 21.04.2012)

15 Temmuz’un darbe girişimi de halen belge olarak görülmemiştir.

Partisini kuruluşundan beri suçlu ilan eden, toplumda derin yaralar açtığını iddia eden, 12 yılda kaybettiği On seçimin sorumluluğunu da bizlere yükleyen, sizin deyiminizle sadece “Baykal hizbindekileri” değil, birçok laik, Atatürkçüyü ihraç edip, Atatürk’e hakaret eden Fetöcuları, Atatürk’e kefere diyen, Anıtkabir’i fazla gören Atatürk düşmanlarını partiye dolduran, milletvekili, yönetici, baş danışman yapan, Biden’den Türkiye’ye demokrasi getirmesini isteyen, NATO’yu demokrasinin güvencesi gören Sayın Kılıçdaroğlu’nu nasıl değerlendireceğinizi merak ediyorum. Yoksa Kılıçdaroğlu’nu da mı “Baykal hizbi” kuşattı? Yazınız ne kadar devam eder bilemiyorum ama yukarıda sıraladıklarımı, “Atatürkçülük ve Sosyal Demokrasi” ilkeleriyle açıklamanızı beklersem çok şey mi istemiş olurum!

İç ve dış çevrelerin CHP’ne sundukları başarı reçetesini, helalleşmeyi köşe komşunuz Sayın Barış Doster, kanımca çok doğru teşhis etmiştir:

“Tarihimizle barışalım…Geçmişimizle yüzleşelim… Kemalizm miadını doldurdu… Bağımsızlığın modası geçti… Atatürk ilkeleri ölmüştür… Türkiye ılımlı İslam’la bütünleşmelidir… Atatürk Devrimi tarih kitaplarından çıkarılmalıdır… ABD’den Paul Hanze, Graham Fuller, Samuel Huntington, Henry Barkey… Almanya’dan Heinz Kramer, Udo Steinbach, Karen Fogg gibi uzmanlar, istihbaratçılar, gazeteciler, diplomatlar Türkiye’deki uzantılarıyla birlikte bu görüşleri dolaşıma sokmuşlardır.”

Sayın Kongar,

Emperyalizme teslim olmayanları suçlu ilan ederek, 20 yıllık Ak Parti iktidarının baş sorumlularını kurtarıcı göstererek, Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerini, gerici, modası geçmiş ilan ederek CHP başarıyı yakalayamaz. Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretmek yerine, “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun” a odaklanan altılı masaya hoş görünmek için ilkelerini yok sayan CHP başarılı olamaz. Kaybedilen her seçim öncesi ve sonrasında, “Şimdi yönetimi eleştirmenin zamanı mı, iktidara gelişimizi engellemeyin” popülizmi CHP’ne On seçim kaybettirdi.

      “Yeni hatalardan sakınmak” ve 11.seçimi kaybetmemek için bu satırları kaleme aldım. Köşenizde yer vermeniz dileğiyle sevgi ve saygılarımı sunarım.

(20.08.2022)                                                                                                                        Yılmaz ATEŞ

 

 

Exit mobile version