Getting your Trinity Audio player ready...
|
Orman; ağaçlarla birlikte diğer bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar gibi canlı varlıklarla toprak hava, su , ışık ve sıcaklık gibi fiziksel çevre faktörlerin beraberce oluşturdukları karşılıklı ilişkiler dokusunu simgeleyen bir ekosistemdir. Oksijen kaynakları olan ormanlar; bitkilere ve hayvanlara ev sahipliği de yapar. İnsan sağlığını da besler. Huzurun ve hüznün bir arada olduğu, derinliği ile insanı çeken yerdir.
Orman, sanat anlayışında bilgeliği temsil eder. Orman insana sadece doğa ve temiz havayı değil manevi hissi de verir. Akıllara piknik eğlenceyi de getirir.
Ormanlara para gözüyle bakan anlayış, Ormanların yerinde milyon dolarlık villaların hayalini kurar! Sahilleri otellerle golf sahaları ile kaplar. Fil deyince filin dişleri aklına gelir. Geyiğin boynuzlarını da evinin duvarına uygun görür. Yağmalanan ormanları da büyük ihaleler olarak anlatır. Ülkenin çölleşmesini yaşanamaz hale gelmesini düşünmez. Hatta bunu yapabilmek için “Orman vasfını kaybetmiş arazi” der. Bu sözün gerçek anlamı : Ormanlar yakılsın ki orman niteliğini yitirmiş arazi olsun’dur.
Yakılan ormanlarda sadece ağaçlar yanmıyor. Bir daha geri dönmemek üzere doğal yaşam da gidiyor. Doğanın dengesini ayarlayan düzene sokan canlılar da ölüyor. Yakılan ormanın yerine yenisini koymak kolay değildir.
Ormanlarda sadece bizlerin değil gelecek kuşakların da hakları var . Niteliği yitirilen alanların satışından para kazanmayı düşünmek ormandan yoksun kalan bir ülkenin yaşanamayacağını görememektir. Orman olmazsa yağmur da yağmaz, Dere de su da olmaz. Ağaçlar gülümsemezse, dallarda kuşlar ötmezse hayvanların soyu tükenirse bu dünyadan insanlığa ne kalır? zaten beton yığını kentlerde insanlar boğulmaktadır. Ormanların talan edilmesiyle insanlığın yaşam alanları yok edilmektedir. Ormanlar, insanı insan dünyayı dünya yapan hayata can veren yaşam iksirleridir.
Yazımızı Grup Yorum’un Sıyrılıp Gelen ve Dağlara Doğru bestelerinden dörtlüklerle noktalayalım:
Suların sesini dinle şimdi ormanın fısıldayışlarını yarılıyor dağların göğsü bir aşkı dinlendirmek için ve gözlerin uzak yamaçlarda aranıp dururken bir şeyleri sessiz ve sakin beklemekte bekledikçe bileylenen yürek.
Sesimizde soluklanır rüzgarlar
sevdamızda halay tutar ormanlar
üç etekli ak puşulu kadınlar
karışır gecenin son yıldızına.
Özgür Karakaya