Getting your Trinity Audio player ready... |
ÜLKEMİZDE son 20 yılda yaşananları doğru gözle gözlemleyip, akıl, etik ve vicdan süzgecinden geçirerek değerlendirenler için bu son 20 yıl hâlâ bir tür işkence altındaymış gibi yaşanmaya devam ediyor.
Baba tarafından Gürcistan Rum’u, ana tarafından Yahudi olup, Türk milliyetçiliğini ayaklarının altına attığını söyleyen…
“Türk” sözcüğünü kullanmaktan rahatsız olup her zaman Türk ulusunun bir parçası olmaktan gurur duyduklarını ifade eden gayrimüslim vatandaşlarımıza akıl verir gibi “biz Türkiyeliler” diyen…
“Ne mutlu Türküm diyene” sözünden tiksinip andımızı yasaklayan…
Ulusumuzun kurtarıcısı, cumhuriyetimizin kurucusu, “Atatürk” adı ile anmaktan köşe bucak kaçtığı eşsiz önderimizi “Yolumuzun üstünde bir ölü inek” diye anan…
Türkiye’yi en kısa zamanda din ve şeriat devleti yapacağına and içip irtica yuvalarını azdıran…
İmam Hatip Okulundan Kuran ve Arapça dersleri zayıf olduğu halde kurul kararı ile mezun olup, cahil insanlarımızı elinde kuran sallarken nutuklar atarak Allah ile aldatan…
Parmağındaki yüzüğü gösterip “Bütün servetim bu; Zengin olursam yolsuzluk yapmışımdır” diyerek dünyadaki en zengin politikacıların başında gelen…
Malatya’daki İnönü üniversitesi, İzmir’deki Adnan Menderes Havalimanı gibi ve hatta kendi doğmadan önce var olan çok sayıda eserin kurucusu(!) olup, 1915 yılında Sarıkamış Savaşlarında şehit düşüp, 1935 yılında Soyadı Yasası çıkınca Kemal Mutlu adını alan bir dayısı, 1983 yılında doğup 1980 öncesinde kendine mektup yazan kızı olan…
1954 yılında doğup 1950 öncesi CHP iktidarı döneminde 90 kişilik sınıflarda okumanın sıkıntısını yaşayan…
Daha niceleri…
Böylesi şaka gibi yalanları toparlansa mizah kitabına konu olacak olan ve dünyaya bir başka benzeri kolay kolay gelmez bir adam…
*
SAHTE diploma olayına karşı toplum kesitlerinin duyarsızlığı ülkemizin kanayan yarası…
1982 yılında kurulan Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden 1981 yılında alınmış bir diploma…
Diploma metni Microsoft’un 2005 yılında piyasaya çıkardığı “calibri font” yazı türüyle yazılmış. 1981’de böyle bir yazı türünün henüz kullanılmıyor olması ve üzerindeki uyduruk imzalar diploma sahtekârlığının aksi ispatlanamaz belgesi…
*
SAHTEKÂRLIK denildiğinde biraz geçmişe gidelim:
Yandaşlarının “Asrın Lideri” diye Fransız Le Point dergisinin “L’Éradicateur” yani Türkçe karşılığı -Yok Edici, kökünü kazıyıcı- diye adlandırdığı kişi 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilir.
Seçilir ama nasıl seçilir?
ANAP adayı ilhan Kesici ve SDHP adayı Zülfü Livaneli’ye verilen oyların çöp konteynırlarına atılarak hiç verilmemiş sayılması yöntemiyle…
Aynı yöntem Ankara’da da denenmiş ve Melih Gökçek bu sayede yıllarca Başkente hükümran olmuş kaymağını yemişti.
Yine aynı yöntem ve trafolara kediler girmesi gibi taktikler yıllarca seçim kazanma tekniği olarak uygulanmış ve Asrın Lideri bu sayede zaferden zafere koşmuştu.
1994-1997 yılları arasında İBB başkanlığı yapan Asrın Lideri’nin bu dönemindeki CV’si oldukça zengin…
Daha sonra partisi iktidara geldiğinde kimisini hükümet üyesi yaptığı, kimisini bürokrasinin başına getirdiği suç ortaklarıyla birlikte hakkında açılıp sonra hepsi şu veya bu şekilde sumen altı edilen tam 12 adet yolsuzluk dosyası…
O günün değeriyle güvenilir kaynaklarca büyüklüğü bir milyar dolar olarak öne sürülen bir vurgun…
Şehit ailesine ”Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” deyip de mahdumuna askerlikten kaçması için sahte testis raporu alması ve sahte çürük raporu almanın veba salgını gibi yaygınlaşarak zaman zaman medyada asker kaçağı ünlüler listelerinin yayınlanması…
Aynı mahdum ehliyetsiz araba kullanırken karşılaştığı trafik polisinden kaçarken yaya geçidinden geçmekte olan ses sanatçısı Sevim Tanürek’e çarpıp ölümüne sebep oluşuna ilişkin davada alicengiz oyunu ile öldürenin değil, ölenin daha yüksek oranda suçlu olduğu kararı uyarınca mahdumun mahkemeden elini kolunu sallayarak çıkması…
2004 yılında ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Yahudi asıllı Kissinger’ın “Bizler Amerika olarak içimizdeki vatan hainlerini çabuk etkisiz hâle getiririz… Dünyanın birçok ülkesindeki vatan hainlerini de kahraman yapar, onları ülkelerinde önemli yerlere getiririz” şeklindeki sözlerini anımsatırcasına CIA ajanı yine Yahudi asıllı Abramowitz gibi kişilerin Asrın Lideri’ne siyasette ön plana çıkması için verdikleri destekler…
“American Jewish Committee” ve “Anti-Defamation League” adlı Siyonist-emperyalist Amerikan/Yahudi komitelerinin sadece Yahudi ırkından olan kişilere verilen “üstün cesaret Madalyası” vermesi…
Sahte diploma ve mühürsüz zarflardan çıkan 2,5 milyon geçersiz oyla vasalar çiğnenerek ve Cumhurbaşkanı olmak vaadiyle çocuk gibi kandırılan, halen tekerlekli sandalye ile TBMM’ye gelip hiç vicdan azabı çekmeden milletvekilli maaşı alan bir felç hastası bunağın desteğiyle…
Dikta rejimi kurarak, kendisi ve yandaşlarının yolsuzluklarıyla sanki gerçek bir diploması varmış gibi “ben ekonomistim” diyerek devleti ve ulusu yoksulluğa sürükleyen…
Uluslararası camiada devletin itibarının ayaklar altına düşmesine neden olan…
2004 yılından itibaren ülkede ekonomik çöküş belirgin hale gelirken maaile giderek büyüyen servet birikimi, mahdumların gemicik filoları, yurtiçinde ve dışında kurulan şirketler…
Devlet büyüklerine ait içleri dolar, Avro dolu ayakkabı kutuları…
Medyaya yansıyan “sıfırla oğlum sıfırla…” video görselleri…
*
Sahte diploma konusuna geri dönelim ve o dönemin muammalarından olan, sır perdeleri altında kalmış başka can kayıplarını da hatırlayalım
Ama önce Ergun Poyraz’ın “DİPLOMASIZ” adlı kitabından bir anekdot;
Cumhurbaşkanına hakaret edildi diye muhalefet mensuplarına, basına, çok sayıda kişiye maddi tazminat davaları açıp Asrın Lideri’ne yeni bir kazanç kapısı yaratan saray avukatları Ergun Poyraz hakkında da “Cumhurbaşkanına hakaret” davası açarlar.
Poyraz duruşma salonunda mahkeme heyeti başkanına kısaca şöyle der;
“Cezam neyse çekmeye hazırım. Ancak ben de davacı tarafın heyetinize müvekkillerinin üniversite diplomasını göstermelerini istiyorum…”
Bu sözler üstüne saray avukatları şikâyet dilekçesini derhal geri alırlar ve dosya kapanır.
Sahte diploma konusunu ilk kez 2007 ve 2008 yıllarında Yalçın Küçük ve Banu Avar gündeme getirmişlerdi.
Bir başka isim…
CHP Gökçebey eski İlçe Başkanı Ömer Başoğlu Facebook’ta sahte diplomayla ilgili bir video yayınlamış ve çok geçmeden 6 Mart 2015’te esrarengiz bir şekilde hayatını kaybetmişti.
Aynı yılın temmuz ayında Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nin eski başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, kamuoyuna asrın liderinin diplomasının sahte olduğunu ve cumhurbaşkanlığı görevinin sonlandırılması çağrısı yapmıştı.
“El Tayyib”, “El Tayyip Rüzgârdan Kasırgaya” gibi kitaplarında Asrın Lideri’nin İBB’de adının karıştığı bir düzine yolsuzluk olayını, yolsuzluklarla ilgili müfettiş raporlarını anlatan CHP eski İstanbul il başkanı Mehmet Bölük kısa bir süre sonra 2007’de Ukrayna’da suikast kokulu bir trafik kazasıyla hayatını kaybetti.
Cinayet kuşkulu bir başka ölüm;
25 Haziran 2017 günü Makam arabasında bayılan ve tıp çevrelerine göre uzun yıllardır epilepsi hastası olan Asrın Lideri’ni Ankara Güven Hastahanesinde muayene eden Nöroloji Uzmanı Dr. Fethiye Sümer Gülay’ın hastaya epilepsi teşhisi koyduktan kısa bir süre sonra hiçbir hastalık taşımadığı halde evinde ölü olarak bulunması tıp çevrelerinde çok tartışıldı.
Bir trafik magandası cinayeti ve ayrıca üç şüpheli ölüm…
Kaybettiğimiz değerli sanat ve düşünce insanımız İlhan İrem’in tanımıyla ifade edersek;
“Donanımsızlık ve çırılçıplak olma duygusu onları saldırgan yapıyor. Cüretkârlıkları cehaletlerinden, cesaretleri korkaklıklarından kaynaklanıyor.”
Eradikatör’ün misyon edinmişçesine ülkeye, ulusa verdiği zararlar yetmezmiş gibi, fakir fukaranın nafakasından kesilerek 65 milyar dolar harcanan Suriyelilerin üstüne bir de şimdi Afganistanlı Taliban görüntülü sığınmacı yükü bindi.
Toplumumuzun Kılık kıyafet, davranış, duygu resmi değişti.
Ulus gelenekleri, kültürü erozyon riski altında.
2014 ağustos ayından beri Anayasa çiğnenerek meşru olmayan yoldan devletin en yüce makamını işgal eden bir kişinin aldığı bütün resmi kararların, attığı imzaların doğal olarak geçersiz sayılması gerekir ki bu da önümüzdeki süreçte büyük bir idari kargaşaya neden olacaktır.
Ulusumuzu zor günlerin beklediği açık seçik ortada
20 yıldır yapılan tahribatı onarmak için ulusça bir seferberliğe ve bir tür İstiklal mahkemelerine mutlak gereksinim var.
*
“TÜM dünya kıvranıyor biz doludizgin ilerliyoruz” diyor.
Tam da dizginlere hükmedenin kişilik yapısını gösteren bir tümce…
Mutlak aşılması gereken büyük zorluk işte burada…
Zor olan bu sözlerin analizini doğru yapabilmek…
Ulusça tek bir bütün olarak tüm akıl dışı, çağdışı saplantılardan sıyrılıp aklımızı, duyularımızı, algılarımızı doğru yolda kullanabilmek…
Doğru yol ise eşsiz önderimiz Atatürk’ün gösterdiği, bizlere öğrettiği yoldur başkası değil…
Yalman Özgüner’a yaz