Getting your Trinity Audio player ready... |
Dün akşamki Balıkesir mitinginde Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinledim. Büyük bir kalabalık karşısında ülkenin önemli sorunlarına parmak bastı… “Yapacağım”, “yapacağız” sözleri de verdi, katılan halktan söz de aldı; ama çözüm olarak en çok “bize katılın”ı yineledi. Birkaç kez de, benim asıl beklediğim, “Birlikte yapacağız” sözünü duydum…
Cumhuriyet kuruluşundan bu güne, bu ülkenin en büyük sorunu “demokrasi”nin bir sandık ve seçim sorunu olarak anlaşılması… “Katılımcı demokrasi” ne yazık ki, bilinmiyor. Siyasi partilerin içinde de tam bir demokrasi yok, liderlerin iki dudağının arasında çözülüyor birçok şey… Bunun için de, halk kendi sorunlarına, kendisi doğrudan “müdahil” ve “denetleyici” olamıyor, kendi geleceği konusunda verilen kararlara katılamıyor, her şey iktidar erkini elinde tutanın “iyiniyet”ine bağlı kalıyor. O iyiniyet ise yetmiyor ne yazık ki…
Kılıçdaroğlu’nun “iyiniyet”inden kuşkumuz yok; ama bu yetmez… Hırsız, uğursuz takımından, rüşvetçi tayfasından olmadığını biliyoruz. Ancak, bu ülkede ivedilikle, özellikle tarım alanında çalışan üreticilerin kooperatifler ve birliklerde örgütlenmesi, üreticinin emeğinin karşılığını alabileceği bir “ekonomik” mücadele aracına sahip olması gerek. Halkın siyasi mücadeleye etkin olarak katılabilmesi için hem siyasi partiler yasasının değişmesi, hem köylerde, hem şehirlerde yerel yönetimleri denetleyen ve yol gösteren derneklere de gereksinim var… Şehirlerde de tüketici örgütlenmeli, üretici örgütleri ile tüketici halk arasında yerel yönetimlerin sağlayacağı doğrudan bir bağ kurularak aracılar, tefeciler ortadan kaldırılmalıdır. Benim önerim, üç beş haneden bile oluşsa, her köye, her mahalleye, belirli kurslardan geçirilmiş, şu anda yüzbinlerce sayıyla atama bekleyen öğretmen “yönder”lerin atanmasıdır! Yeniden İmece’nin yakında yayımlanacak 68. Sayısında ayrıntısıyla işlemeye çalıştım. Ülkemizde hiç zaman yitirilmeden bir “örgütlü üretim” seferberliğine geçilmesi gerekiyor.
CHP mitinginin, hem de Lozan’ın yıldönümünde Kuvayı Milliye alanında yapılması çok anlamlıydı. Ülkemiz ne yazık ki bugün “Lozan” öncesinde ülkede egemen olmuş “mütareke” işbirlikçilerinin “Sevr” yandaşlarının sözünün geçtiği bir ülke durumuna geldi. Emperyalizm ve yerli ortaklarının soygun ve sömürü çarkı altında halkımız geçim sıkıntısı çekiyor, memleketimizin dağı, taşı, denizi, ormanları, kırları yağmalanıyor…
Kılıçdaroğlu, tarım alanında yapılacak yatırımlar için “Ziraat Odaları Birliği” ile işbirliği yapacaklarını söyledi. Kaç üretici var bu Ziraat Odaları’nda? Ziraat Odaları, büyük çiftçi diyebileceğimiz, bir kısmı da küçük üreticinin ürünlerini toplayan varlıklı bir kesimi oluşturur. Bugün onlar da zor durumda ama, öncelik küçük üreticinin, yoksul halkın, on milyonlarca insanımızın olmalıdır…
Türkiye, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra tamamlayamadığı “Demokratik Devrim”in sancılarını çekiyor.,. Attila İlhan’ın inceleme kitapları üzerinden başlattığım bu önemli sorunu yeni kitabımda irdeleyeceğim. Parlamento aracılığıyla az buçuk işlettiğimiz, daha çok varlıklı sınıf temsilcilerinin yer aldığı “temsili demokrasi”yi de yarıda bırakıp tekrar “tek adam” rejimine döndük… Yasama, yargı, yürütme, saltanat döneminde olduğu gibi saraya bağlandı… Öncelikli sorunumuz “Demokratik Devrim”in tamamlanması, bunun için de örgütlü halk gücünün devreye sokulması, demokrasi kazanımlarının sürekli ve kalıcı duruma getirilmesidir. Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri”nde örgütlenmiş yerli burjuvazimizin Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının verdiği o şanlı mücadeleden sonra süreç içinde uluslararası finans kapital yapısı ile bütünleşmesi ve prekapitalist toprak ağalığı, üreticinin sırtına yüz yıllardır kene gibi yapışmış mültezim, tefeci-bezirgân zümresi ile bütünleşerek gericileşmesi ile yarıda bıraktığı “Demokratik Devrim”i ancak halkın örgütlü gücü tamamlayabilir.
Birinci sorunumuz, bugün ülkenin başına çöreklenmiş emperyalist tefeciliğin müteahhitlik temsilcilerinden, soygun ve sömürü ağlarından, emperyalizmin arkaladığı cemaat-tarikat cenderesinden kurtulmak olsa da, ülkenin yeniden benzer durumlara düşmesinin önlenmesi için bu “Demokratik Devrim” mutlaka gerçekleştirilmelidir.
Tamam, halk size katılsın sayın Kılıçdaroğlu ama, siz de halkın ekonomik-demokratik örgütlenmesine katılın. Her şey size ve çevrenizdeki birilerine bağlı kalmasın. İlk olanakta, siyasi partilerde tam demokrasinin yaşama geçmesini sağlayın. Bir an önce tüm ülkede kooperatifleşme, birlikleşme seferberliği başlatılmasına öncülük yapın…
Bu büyük adımlar gerçekleştirildikten sonra gerisi çorap söküğü gibi gelecek; bu ülke, bu halk, güneşin altında hak ettiği yeri alacak, güzel, aydınlık ve bereketli günlere kavuşacaktır…
Evet, yeniden Kuvayı Milliye; ve ancak halkın örgütlü gücüyle…