Getting your Trinity Audio player ready... |
Bu ülkede yaşayan birisi, eğer azıcık da sorgulayan bir akla sahip ise, satın alınmış, tarafsızlıkları ve vicdanları, namusları, üç kuruşun ardına bağlanmış o televizyon kanallarının, gazeteci ve yorumcu geçinen madrabazların, hayatta çıkar ve iktidar hırsından başka bilmeyen ikiyüzlü politikacıların dümen suyunda kendini yitirmemişse, yaşanılan gerçeğin ekonomik-politik arka planını duruca görme şansına da sahip olmuş demektir.
15 Temmuz, her şeyden önce EMPERYALİZM demektir… Dünyanın egemeni, tüyü bitmedik yetimlerin hakkını, tekelleri, tröstleri aracılığıyla soyup sömüren, yer yüzünün dört bir tarafındaki zenginliklere konmaya çalışan, bu uğurda savaşlar çıkaran, kardeşi kardeşi kırdıran, aynı dinden insanları “Allah ve din uğruna” birbirine kan davalısı kılan bir puşt zulasıdır bu emperyalizm… Dikkat edilmezse, ne olduğu bilinmezse şeytana pabucunu ters giydirir… Tarihte bir mazlum milletin emperyalizme karşı ilk büyük başkaldırısı demek olan Kurtuluş Savaşı’nı başarmış, Mustafa Kemal gibi, rütbelerini, kendisine verilmiş bütün payeleri bir kenara atıp, işbirlikçi Hilafet ve Saltanat sahiplerinin hakkında verdikleri ölüm hükmüne de aldırmayıp Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinde milletinin namuslu güçlerini örgütlemiş, Kuvayımilliye ile başladığı o kutsal savaşın Eğitmen Kursları ve Köy Enstitüleri ile taçlanmasına olanak sağlamış bir kahramandan miras kalmış ordunun bir kısmını en ince din bezirgânlıkları ile kendi meclisini, kendi insanlarını bombalattıracak kadar gözü dönmüş duruma getiren, kendine kul köle etmeyi başaran bir hinoğlu hinlik ve soygun sistemidir EMPERYALİZM…
15 Temmuz aynı zamanda kendi yurdunu, kendi insanını üç kuruşluk çıkar için emperyalist emellere peşkeş çeken İŞBİRLİKÇİ İHANET’in iğrenç yüzünü aydınlatır… O ihanet ki, kendi ordusunun içindeki yurtsever subayları Balyoz ve Ergenekon gibi kumpas davalarıyla zindanlara attırıp, intiharlara kadar sürüklettirerek ordunun ve devletin kilit noktalarını emperyalizmin ajanlarına ve ona hizmet eden cemaat ve tarikat mensuplarına bir paye gibi sunan, bu arada 15 Temmuz günü, kendi emir kulu askerlerinin kafalarını kestirtecek kadar gözü dönmüş gizli hain çetelerinin de örgütlenmesine ve silahlandırılmasına olanak sağlayan, hiç utanmadan da her şey olup bittikten sonra o emperyalizmin maden arama şirketlerine kendi kutsal Kaz Dağları ormanlarını tıraşlattırıp, Fırat sularını zehirlettiren, kendi çiftçisini tarım yapamaz duruma getirecek mazot zamları ile bunaltıp ülkesinden topladığı tüm vergileri, kamu olanaklarını bir kısmı da hiç gereksiz köprü ve otoyolları yaptırıp ortağı olduğu müteahhit çetelerine döviz garantili anlaşmalarla devredecek kadar utanmazdır, arlanmazdır, kendini paraya pula satıp insanlığından çıkıp gitmiş olandır…
15 Temmuz, aynı zamanda dindarlık kisvesi altında kendi ülkesinin kadınlarını karanlık örtülerin altına kapatarak, kendine alınıp satılacak bir hizmet ve haz nesnesi durumuna getirmeye, çocuklarının kafasını karanlık kurslarda şartlandırıp kendisine hizmet edecek kullar kılmaya çalışırken, onları cinsel istismara da uğratan, bir ucundan emperyalizmin gizli servisleriyle irtibatlı CEMAAT-TARİKAT ağlarının ne işe yaradığını, emperyalizm tarafından neden bu kadar arkalandıklarını, neden liderlerinin Pansilvanya’da yaşatıldıklarını, neden o cemaat ve tarikatlar aracılığıyla büyümüş ve yine din kisvesi altında iş gören bazı vakıfların, ülkede ateş pahasına satılan doğalgazdan elektriğe, garip halk soğuktan titrerken kazanılmış paralardan kaptıklarıyla, merhamet duygusu sömürülerek insanca yapılmış bağışlardan aldıklarıyla, nasıl gidip emperyalist başkentlerde gökdelenler yaptırdıklarını da kör gözüne batırır gibi gösterir…
15 Temmuz, emperyalizmin açıktan açığa desteklediği din bezirgânı politikacılarla aynı kaba işerken, kendi okudukları görece laik ve demokrat okullara da ihanet edip “yetmez ama evet” gibi politikalarla, karşı tarafın, yargı, yasama ve yürütmeyi tek elde toplamaya çalıştığı o kadar belliyken, birileri tarafından ölüler bile oy vermeye çağrılı iken, yapılan referandumları boykotlarla ülkenin geleceğini bu çirkin politikalara peşkeş çekenlerin foyasını da meydana çıkardı… Yine de, utanmadılar, sıkılmadılar, “biz yanlış yaptık” da demediler…
15 Temmuz, ders almasını bilenler için çok büyük bir derstir… 15 Temmuz’da hem vurdular, hem vurdurdular, hem de “Ne vuruyorsun be!” diye bağırdılar, 15 Temmuz’un sorumluları, 15 Temmuz’un pâye toplayanları da oldu…
Ders almasını bilemediğimiz ve onca dökülen kana, çekilen sıkıntılara rağmen emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı önlem alamadığımız için, ekmek kapısı fabrikalarımızın emperyalizmin ve işbirlikçilerinin isteği üzre kapatılmasına, satılmasına izin verdiğimiz için, üreticilerimizin bezirgân soygunu altında can çekişmesi sonucu, üstüne altı yıl geçmiş olmasına karşın, ve hayat pahalılığı, işsizlik, iyice canımıza tak dedikten sonradır ki, bir kısmımız ancak uyanmaya başladı…
Bu soygun, yalan, talan çarkının daha fazla bizi canımızdan etmemesi, yeni 15 Temmuzlar yaşanmaması için yeniden altı yıllar geçmesin; yurt ve insan sevgisi taşıyan herkes bir an önce dayanışmak, örgütlenmek ve birlikte karşı koşmak zorundadır…
Emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine, onların işlerini kolaylaştırmak için kullandıkları din üzerine dayandırılmış cemaat ve tarikatlar egemenliğine son verebilmek için bir örgütlenme seferberliğine gitmek zorundayız. Köylerde kooperatiflerden derneklere, şehirlerde yerel yönetimlerin, mahallelerin halk meclislerine bir araya gelip bu ülkeyi aydınlığa, hak ettiği bereketli günlerde çıkarmak zorundayız…
15 Temmuzlar bitsin, çektiğimiz yetsin artık…
Gününüz aydın olsun…
15 Temmuz 2022, Alper Akçam