Getting your Trinity Audio player ready... |
Yeni sol, eski soldan demokrasi ve insan hakları konusunda ayrılsa da özellikle 2000’lerin “pembe dalga” döneminde kontrolsüz ekonomik büyümeyi ilerlemeyle eşitledi. Latin Amerika’da yeşil partiler hiç kazanamadı. Yerine, ilericiler geleneksel olan iki yoldan birini takip ettiler.
Gustavo Petro’nun, Kolombiya’nın yeni seçilen başkanı, en sarsıcı açıklaması fosil yakıtları yerin altında tutma konusunda söz vermesi oldu. Petro, hidrokarbon araştırmalarına hibe vermeyeceğini, gaz çıkarma projelerini durduracağını ve açıklardaki sondaj çalışmalarının ilerlemesini bitireceğini belirtti.
Gustavo Petro’nun, Kolombiya’nın yeni seçilen başkanı, en sarsıcı açıklaması fosil yakıtları yerin altında tutma konusunda söz vermesi oldu. Petro, hidrokarbon araştırmalarına hibe vermeyeceğini, gaz çıkarma projelerini durduracağını ve açıklardaki sondaj çalışmalarının ilerlemesini bitireceğini belirtti.
Petro “ölü bir ekonomiden canlı bir ekonomiye geçiş” çağrısını yaparken “Kolombiya’nın mal varlığı ve döviz rezervlerinin insanlığı zehirleyen üç maddenin ihracatından geldiğini -petrol, kömür, kokain- kabul edemeyiz” dedi. Petrol ve kömürün Kolombiya’nın en önemli ihracat geliri olmasından ötürü –ayrıca ülke dünyanın en büyük kokain üreticisi konumunda- Kolombiyalı politikacıların bu değişimi uygulaması ve halka kabul ettirmesi kolay olmayacak.
Ancak Gustavo Petro alışılagelmiş bir politikacı değil. Siyasi kariyerine 17 yaşında bir şehir gerillası olarak, devrimci bir grup olan M-19’a katılarak başlamıştı. Hiçbir zaman merkezin bir parçası değildi ama örgüte karışması sebebiyle bir süre hapiste yattı. İlerleyen zamanlarda, ekonomist olduktan sonra, Kolombiya Meclisi’nde ve Bogota Belediye Başkanı olarak hizmet verdi.
Petro, bir politikacı olarak korkusuzdu ve kendini tekrar tekrar eleştirilere maruz bırakıyordu. 2009’da yeni bir parti kurmak için birlikte hareket ettiği gruptan ayrıldı. Meclis üyesi olarak milletvekili arkadaşları arasındaki bozulmuş anlaşmaları ve çeşitli cinayetleri ortaya çıkardı. Sonrasında muhafazakâr Uribe hükümeti ve ülkedeki casusluk büroları arasındaki ilişkiyi açığa çıkardı.
Petro, milletvekili ve akabinde 2010 ve 2018 yıllarında başkan adayı olarak sayısız ölüm tehditleri aldı. Bu sebeple korumalar ve güvenlik ekipleriyle önlemler aldı. Hatta 2007’de Letelier-Moffitt İnsan Hakları Ödülünü almak için Washington DC’ye geldiğinde bile çeşitli tedbirler alınmıştı.
Bu yıl üçüncü kez başkanlık yarışına giren Petro daha da tedbirliydi. Bir kampanyada Washington Post’un dediğine göre, “Petro yürürken kalabalık neredeyse onu göremiyordu. Büyük kurşungeçirmez kalkanlar taşıyan dört adamın arkasında saklanmıştı. Konuşmasını yaparken iki yanında, plazadakilere Güney Amerikalı bir ülkenin makamında görev yaptığını anımsatan zırhlar vardı.” Son 35 yılda, üç tanesi sol taraftan olmak üzere dört başkan adayına suikast düzenlendi.
Başkan yardımcısı Francia Márquez de aynı oranda cesurdu. Goldman Çevre ödüllü bir çevreci olarak Kolombiya’daki gayrimeşru altın madenciliğine karşı savaştı. Başka ülkelerde baş etmesi kolay görünen işler, geçen yıl 138 insan hakları savunucusunun öldürüldüğü bir ülke olan Kolombiya’da oldukça zor.
Zaman zaman şiddet uygulayan sağ kanada karşı durmak Kolombiya’da da Latin Amerika’nın çeşitli yerlerinde de eş zorlukta. Yolsuzlukla uğraşmak da maalesef bir rutin.
Ama Petro ve Márquez gibi politikacılar, -Şili’deki Gabriel Boric de yeni ortaya çıkanlardan biri- Latin Amerika’nın solunun çeşitli katmanlarında kendi yollarını çizmeliler. Bunu yaparak eski soldan (Castro ve Küba) ve yeni soldan (Lula ve Brezilya) oldukça farklı ve yeni bir ilerici hareketin oluşmasına katkı sağlamış olurlar. Sosyal hareketler tarafından değiştirilen Latin Amerika’nın “yeni yeni solu”, tüm dünyaya iklim değişikliği ve politik kutuplaşma çağında ilericilerin nasıl gücü adil ve mantıklı bir şekilde kullanacağını gösteriyor.
İlericiliğin doğuşuna baktığımızda solun her zaman ekonomik eşitlik meselesiyle meşgul olduğu görülüyor. Sol partiler iktidara geldiklerinde refah ve gücün daha eşit dağıtılması ve bu anlamda ekonominin daha hızlı büyümesi konusunda fikir birliğine vardılar. Sovyetler Birliği bu konuda ağırlıklı olarak tarımla uğraşan toplumu bir endüstri devi yapma konusundaki Beş Yıllık Planlar’ını emsal gösterdi.