Getting your Trinity Audio player ready... |
“HİPOKRAT YEMİNİ ETMİŞ BİR HEKİM OLARAK ÜLKEMDEKİ KADIN KATLİAMLARINI YAZMAKTAN UTANIYORUM “
Sosyalist toplum düzeni ile kadın sorununun tam çözümü için vazgeçilmez toplumsal ön koşulları yaratabilecek olan ve yaratmak zorunda olan tek devrimci sınıf proletaryadır. Burjuva kadın hakları savunuculuğunun, proleter kadınların toplumsal kurtuluşunu ne mücadele ile elde etme isteğinde ve ne de bu yetenekte olmadığını bir yana bırakırsak, onun, kapitalist toplum düzeni içinde, cinsiyetlerin toplumsal ve hukuksal eşitliği zemini üzerinde yeşermek zorunda olan yeni zorlu çelişkileri çözmekte de aciz olduğu ortaya çıkmıştır. Bu çelişkiler ancak, insanın insan tarafından sömürülmesi ile birlikte bununla koşullu olan çelişkiler de aşıldığında ortadan kalkacaktır.
KARL MARX
Kadın cinayetleri Mayıs 2022 Mayıs ayında da maalesef durmayarak,adeta katliama dönüştü. İşte sayılar.Noktasına virgülüne dokunmadan aktarayım.Sözün ve yazının bir anlamının kalmadığı günlerdeyiz.Gazeteci arkadaşım kardeşim Aziz Muhammet Ulubaş’a bu konuya desteklerinden ve yardımlarından dolayı ne kadar teşekkür etsem azdır.
*
Katliam, tek seferde veya çok kısa sürede çok sayıda kişinin öldürülmesi eylemidir
*
Yazılarımda ağırlıklı olarak bir gazeteci ve sağlık yazarı olmanın yanı sıra bir hekim olarak sağlık sorunlarına dikkat çekmeye çalışıyorum. Ama Türkiye’de sadece sağlıkta sorunlar yaşanmıyor. Birçok alanda birden fazla sorunla her birimiz her gün ya gazetelerde, internette, sosyal medyada ya da televizyonlarda veya görüntülü alanlarda izliyoruz. Kabul edelim ki bu sorunların başında da üretim biçiminin getirdiği bölüşümün emekten yana olmaması, bu alt yapıya bağlı olarak bunun üst yapısı olan Hukuk sistemi ile Adalet geliyor. İşte ekonomide yaşanan sorunlar, hukukun geldiği nokta Türkiye’de her geçen gün daha fazla kadının şiddet görmesine neden oluyor. Temelinde feodalizm’in tam tasfiye edilmeden taşeron komprador anamalcı sistem gelmektedir.Mesela geride bıraktığımız Mayıs ayı içerisinde 51 kadın öldürüldü. Bunu ben değil, bugün hakkında kapatma davası açılan, kapatılması için çaba gösterilen “Kadın Cinayetlerini Durduracağız” platformu verileri söylüyor.
Platformun verilerine göre sadece bir ay içerisinde 15 kadın kendi hayatına dair karar almak istediği için öldürüldü ve 51 kadın cinayetinden 16’sı şüpheli şekilde öldürülürken; 15’nin de neden öldürüldüğü, kim öldürdüğü, nasıl öldürdüğü daha tespit edilebilmiş değil. Tespit edilenler arasında 15 tanesi boşanmak istemesinden dolayı, 2 kadın ekonomik sebeplerden dolayı öldürüldü.
*
Anadolu Coğrafyası’nın adı, sanı konulduğundan berri gelinen süreçte “Erkek Egemen” bir toplumun olması ya da bilinen klasik adıyla ataerkil bir toplum yapısı bunda etkili mi? İlla ki… Ama salt bu sebeple yani ataerkil bir toplum var ve kadınlar bu yüzden öldürülüyor demek hem doğru değil hem de bugün Türkiye’de yapılan birçok hukuksuzluk örneğine resmen madalya takmak olur. Daha yeni görülen Pınar Gültekin davasında yaşananlar aslında durumun ne kadar vahim olduğunu gözler önüne seriyor. İsmini kendi şehrinizden alan bir sözleşmeden çeşitli bahaneler göstererek çıkıp, “biz düzeltiriz” demekle düzelmeyeceği belli.
Hukuksuzlukların içerisinde bu kadar fazla dolanırken, kimileri kendilerine yeni yasalar yaratırken kadın cinayetlerinde bir çözüm bulunması pek de mümkün değil. İşte bunca hukuksuzluğun içerisinde, bunca sorunların içerisinde kadınları en zayıf halka olarak görenler, kendilerine bırakın erkek demeyi, insan demekten utanç duyduğumuz insanlar hiç acımadan, hem de her gün kadınları öldürebiliyor. Üstelik öyle bir hal aldı ki bu durum kadınları en güvenli yerde, evlerinde yakalıyor. Sadece bir ay içerisinde öldürülen 51 kadının 22’sinin kendi evinde öldürülmesi de dediklerimi doğrular nitelikte. 22 kadının kendi evinde öldürülmesinin yanı sıra 5’i sokak ortasında, 3’ü iş yerinde ve 1’er kadın da parkta, site bahçesinde, yol kenarında öldürüldü. Ayrıca 2 kadının da nerede öldürdüğü de tespit edilebilmiş değil.
Kadınların ölüm şekilleri arasında da birinci sırada ateşli silahlar geliyor. Bakınız sadece bir ayda 51 kadından 18’i ateşli silahla öldürüldü ve hal böyle olunca da insanın aklına gelen soru şu: bu silahlar nereden bulunuyor, nasıl bu kadar alınabiliyor? Platformun verilerini gördükçe açıkçası ürpertici sonuçlar görüyorum 9 kadının kesici aletle öldürülmesi, 2 kişinin boğulması, 2’sinin yüksekten itilmesinin yanı sıra 2’sinin de tespit edilememesi yetmezmiş gibi 1 kadının diri diri yakılması vahşetin ta kendisi.
“ Sevgili dostlar ben hekimim,ben sanatçıyım,ben bürokratım ben bilim insanıyım benim neyime siyaset deme hakkımız yok. Ülke yangın yerinde ise hepimizin bu yangını söndürmek için elimizden geleni yapmamız şart. Sözlerimi yine güzel bir türkümüz İle bitirelim. Nazmi Zülfikar Ustamızdan alınan bu acıklı ezgimizin öyküsünü varın siz araştırın. Ben bu kadın katliamlarına bir hekim olarak ağır bir sağlık sorunu olarak görüyorum. Çözümü de siyasi.
Bitlis’te Beş Minare (Beri Gel Oğlan Beri Gel),
Yüreğim Dolu Yare (Beri Gel Oğlan Beri Gel).
İsterem Yanan Gelem (Beri Gel Oğlan Beri Gel),
Cebimde Yok Beş Pare (Beri Gel Oğlan Beri Gel).
Sevgilerimle…