Çocuklar mahkeme salonlarında bir kez daha mağdur ediliyor

Getting your Trinity Audio player ready...

Çocuk istismarı Türkiye’nin yıllardır yüzleşemediği ve bu konuda köktenci çözümler üretemediği bir sorun olarak kaldı. Kamusal ve özel alanlarda çocuğun cinsel istismarlarıyla ilgili çokça haberlere tanıklık ediyoruz. Yakın tarihte Pozantı Cezaevinde yaşanan cinsel istismar, Ensar Vakfı’nda 45 çocuğa cinsel istismarda bulunulması, ardından Sakarya’daki Tarikat Şeyhi ve Erzurum’da bulunan Kuran kursunda gerçekleşen cinsel istismarlar ve özel alanda yaşanılan istismarlarla karşılaşıyoruz. Basına yansıyan verilere göre 2021 yılının ilk 10 ayında 160 çocuğun cinsel istismar şiddetine maruz kaldı. TÜİK’in 2021 yılında yayınlandığı ve 2020 yılını kapsayan istatistiklere göre cinsel istismar suçlarında bir önceki yıla göre yüzde 21’lik bir azalma olduğu belirtildi. Ancak pandemi döneminden kaynaklı vakaların adli mercilere iletilmediği görüşü yaygın.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin, 2020 yılı ‘İnsan Hakları İhlalleri Raporu’nda 217 çocuğun cinsel istismara uğradığı, 2021 raporunda ise bu sayının 34 olduğu belirtildi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkan Vekili Sezgin Tanrıkulu, 23 Nisan öncesinde “23 Nisan 2022 Çocuk Raporu” başlıklı bir çalışma yayımladı. Bu rapora göre 2022 yılının ilk üç ayında en az 6 çocuk işçi hayatını kaybetti, 8 çocuk erkekler tarafından katledildi ve 65 çocuk istismara uğradı.

‘SOMUT DELİL CEZASIZLIK POLİTİKASIDIR’

Çocuk istismarı ile ilgili yapılan yasal değişikliklerle ilgili Diyarbakır Barosu Çocuk Komisyonu’ndan Avukat Burcu Korkmaz Beştaş ile konuştuk.
Geçen sene gündemde olan ve Meclis’te kabul edilen 5. Yargı Paketi’ne değinen Beştaş, “Öncelikle bu torba yasanın çıkış şeklinde büyük bir hata mevcut. Zira hiçbir uzmanın, alanda çalışan meslek gruplarının görüş ve önerileri alınmadan, bir alt çalışma yürütülmeden çıkarılmıştır. Tutuklama koşullarında getirirken yeni düzenlemeyle artık katolog suçlarda somut delilin varlığına da bakılmaktadır” dedi.
Kimsenin olmadığı yerde somut delil istenmesinin cezasızlıkla sonuçlanacağını aktaran Beştaş, şöyle konuştu: “Cinsel istismar suçlarında, suçun işleniş şekli nedeniyle somut delil bulunması neredeyse imkansız. Zira failler çoğu zaman kimsenin olmadığı ortamlarda istismar suçunu işlemektedir. Bu nedenle zaten ispatı zor olan istismar suçunda somut delil şartı aranarak bu suçların büyük oranının cezasızlıkla sonuçlanmasına sebebiyet vermektedir.”

Avukat Burcu Korkmaz Beştaş
‘DAVALARA MÜDAHİLLİĞİMİZ KABUL EDİLMİYOR’

Mahkemelerin ve hakimlerin tutumlarına değinen Avukat Beştaş, “Çocuk istismarı dosyalarında günden güne yürüttüğümüz mücadele ile b durumun iyiye gittiğini görebiliyoruz. Hatta ülke genelinde deneyim aktarımı yaptığımız avukat arkadaşlarımızla yapılması gereken birçok şeyin diğer illerde hala yapılmadığını görüyoruz. Ancak tabi zaman zaman Diyarbakır’da yapılan yargılamalarda hala hukuka ve kanuna aykırı uygulamalara denk geliyoruz. Örneğin takibini yaptığımız her dosyaya Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak katılma talebinde bulunuyoruz. Ancak çok büyük oranda katılma taleplerimiz reddedilmekte” diye konuştu.

‘FAİL DEVLET MEMURU İSE GENELLİKLE TUTUKLAMA YAPILMIYOR’

Yargı sisteminin faile göre değişkenlik gösterdiğini belirten Burcu Korkmaz Beştaş, “Diyarbakır’da takip ettiğimiz dosyaların bir kısmında maalesef şunu da görüyoruz; eğer şüpheli veya sanık toplumda yer etmiş memur, öğretmense soruşturma aşamasında tutuklama kararı genellikle verilmiyor. Daha sonra bu şüpheli ve sanıklar tarafından ailelere, tanıklara baskı yapılarak yargılamanın seyrini değiştirmeye çalıştıklarını deneyimledik” dedi.

‘ÇOCUKLARA 2’NCİ KEZ TRAVMA YAŞATILIYOR’

Yine yargılama sırasında Adli Görüşme Odalarında (AGO) dinlenen çocuklara soruları ileten sosyal hizmet görevlilerinin de zaman zaman yetersiz olduğunu vurgulayan Diyarbakır Barosu Çocuk Komisyonu’ndan Avukat Beştaş, şöyle devam etti: “Zira çocuk psikolojisi çok derin ve uzmanlık gerektiren bir alan. Bu nedenle çocuklara alanında gerçekten eğitim almış ve uzmanlaşmış kişiler tarafından soru sorulması gerekiyor. Biz birçok kez savcı veya hakimin sorusunu çocuğun psikolojisine indirmeden, direkt olduğu gibi sorduğuna şahit olduk. Bu da yine mağdur çocuklar açısından yargılamadaki sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca avukat olmadan kolluk tarafından çocukların ön görüşme adı altında ifadesinin alındığına da çok sık denk geliyoruz.”

‘YARGILAMA SÜRECİ HAK ARAMA SÜRECİNE KET VURUYOR’

Beştaş, yanlış yöntemlerle çocuklara yaklaşıldığı için, çocukların korkup şikayetlerini geri çektiğine dikkat çekti: “Cinsel istismar mağduru çocuklar yargılama sırasında birçok kez beden muayenesine maruz kalıyor. Ve birçok kez ifadesi alınarak olayı sürekli hatırlamasına sebep olunuyor. Bunlar gerçekten ciddi sorunlar. Zira yargılama esnasında çocuğun nesneleştirilmesi nedeniyle bu süreç mağdurlar için zaten çok zorken daha da zorlaşıp hak arama mücadelesine engel olmaktadır. Aslında çok da gerekli olmayan işlemler birçok mağdurun ve ailesinin şikayetten vazgeçmesine de sebep oluyor.”

‘İSTİSMAR DURUŞMALARI HERKESE AÇIK SALONLARDA YAPILIYOR’

Travmanın mahkeme salonlarında da devam ettiğine değinen Beştaş, bu durumu da şöyle özetledi: “Zaman zaman AGO’da dinlenmesi gereken mağdur çocukların duruşma salonuna getirildiğini görüyoruz. Bunlar yargılamanın çocuk üzerindeki travmatik etkilerini çok ciddi anlamda arttırıyor.

Yine mücadele ettiğimiz diğer bir alan ise mağduru çocuk olan dosyaların, Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen istismar dosyalarının kapalı yapılmaması. Birçok kişinin duruşma alanında olması da yine çocuk psikolojisi açısından kötü sonuçlar doğuruyor.

Hem Diyarbakır’da hem de ülke genelinde çocuk alanında adli makamlar çok yetersiz. Çocuk yargılamasında görevli olan hakimlerin ve memurların çocuk alanında yeterli eğitim almamışlar. Bu durum çocuklar için onarılması çok güç olan sorunları, travmaları doğuruyor. Bu nedenle öncelikle çocuklarla sağlıklı iletişimin nasıl olması gerektiğine ilişkin ciddi eğitimlerin verilmesi gerekmekte. Ayrıca yapılan kanuni düzenlemelerin, şekli birkaç değişiklikle çocuğun üstün yararının sağlanamayacağının anlaşılması gerekiyor. Çocuğun üstün yararını gerçekten gözeten, uygulamadaki sorunların tespit edilerek çözümüne odaklı düzenlemeler yapılması gerekiyor.”

 

Exit mobile version