Emekli Büyükelçi Fatih Ceylan, NATO genişlemesini ve Türkiye’nin tavrını değerlendirdi:

Getting your Trinity Audio player ready...

Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgale başlaması, başta Avrupa kıtası olmak üzere uluslararası güvenlik ortamını derinden etkiledi. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Avrupa’da görülen en büyük savaşın kıtanın diğer coğrafyalarına yayılma olasılığı, özellikle NATO üyesi olmayan ülkelerin güvenlik kaygılarını artırdı.

NATO’nun 5. maddesinin yarattığı güvenlik şemsiyesinden yararlanmak isteyen ilk ülke, Rusya ile 1300 kilometre sınır paylaşan Finlandiya oldu. İsveç kamuoyu da Fin komşularını takip etti ve 200 yıllık tarafsızlık politikasına son verdi. Ancak ittifakın iki ülkeyle birlikte genişleme olasılığı Türkiye’nin yoğun itirazları ile karşılaştı. Haziran sonunda Madrid’de yapılacak NATO zirvesi öncesi mevcut durumu, Türkiye’nin eski NATO Daimi Temsilcisi Emekli Büyükelçi Fatih Ceylan Cumhuriyet’e değerlendirdi.

“Rusya’dan algılanan tehdidin tarihte görülmemiş bir seviyeye ulaştığını” belirten Ceylan, savaşın yaratmış olduğu gerilimin özellikle İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik sürecini tetiklediğini söyledi. Ceylan, “Rusya’nın bölgedeki askeri faaliyetlerinden rahatsız olan İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurusu yapmasının sürpriz bir gelişme olmadığını sözlerine ekledi. Müzakerelerde çok az ilerleme kaydedildiği bilgisi üzerinden Ceylan, iki önemli konuya özellikle vurgu yaptı. Birinci olarak, “Görüşmeler daha düşük profildeki diplomatik kanallar kullanılarak sürdürülmeli ve kamuoyu sürece bu derece dahil edilmemeli” ifadelerini kullandı. İkinci önemli nokta olarak ise Ceylan, 13 Mayıs’ta Berlin’de yapılan NATO Dışişleri toplantısının ardından Türkiye’nin tavır değişikliğine değindi ve bu değişikliğin iki ülke yetkililerini büyük ölçüde “şaşırttığını” söyledi. Diğer taraftan Türkiye’nin bu ülkelerden beklentilerinin meşru olduğunu sözlerine ekleyen Ceylan, haziranda Madrid’de yapılacak olan NATO zirvesinin önemine işaret ederken “iki ülkenin üyelikleri hususunun o zamana kadar çözülmesinin Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından faydalı olacağını” ifade etti. Aksi takdirde konunun, “S-400 krizine benzer bir şekilde Türkiye’nin önüne çok ciddi bir sınama olarak çıkacağını” bildirdi. Aynı zamanda zirvede açıklanacak olan “Stratejik Konsept”in önemine vurgu yaparken “Bu konunun gündeme getirilmemesinin ciddi bir eksiklik” olduğunu dile getirdi.

 

Exit mobile version