Getting your Trinity Audio player ready... |
Dr.Mustafa torun
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı
mtorun3@gmail.com
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
NAZIM HİKMET RAN
Sosyal medya ve bunun getirdiği yoğun bilgi paylaşımı beraberinde doğal olarak bilgi kirlenmesini de getirmiştir. Hangi bilginin doğru olduğunu anlayabilmek için biraz vakit ayırıp araştırmanız gerekmektedir. Geçenlerde sosyal medyada gezinirken, yeni kurulan muhafazakâr düşüncede olduğunu düşündüğüm bir partinin genel başkanına ait olduğunu öğrendiğim bir paylaşım gözüme çarptı. İlerici olarak bildiğim birçok arkadaş bu yazıyı sayfalarında paylaşınca, bende bu konuda düşüncelerimi güvendiğim demokrat arkadaşlara da danışarak yazmaya karar verdim. Sevgili arkadaşım Özden İlhan’a özellikle teşekkür ederim.
*
Bir mağazaya girerken ister istemez mağazanın vitrinine bakıp öyle içeriye giriyoruz. Biçim mi öz mu tartışmasında bazen biçim özü belirleyip yerini alıyor. Bayan mi? Kadın mı? Tartışmasında KADIN diye haykırmamız özümüzü net olarak belirtmektedir.
*
•Bayan – Kadın• tartışması anlamsız bir şekilde gündemde tutuluyor gibi düşünsem de, bunun bilinçli bir şekilde olduğunu varsayıyorum.
Türkçe olan “Bay ve ‘Bayan” sözcükleri ise cinsiyet belirtmeye gerek duyulmadığı durumlarda, birer hitap şekli olarak kullanıldığı düşünülse de ; Bayan eşittir Kadın olarak ifade edilmektedir.
*
Nutuk’ta Mustafa Kemal ATATÜRK, söze başlarken; ya “Efendiler” ya da “Muhterem efendiler” diyerek başlıyor. “Baylar “diye; başlayan nutuk baskısının olduğunu bizler şimdiye kadar duymadık. Bilenler lütfen yazsınlar. Bizde hatamızdan dönelim. Ama var diyorsan yanlış baskı olup olmadığını araştırmak gerekir.
*
Atatürk ‘ün “Efendi “sözcüğü cinsiyet belirtmeyen söylemdir. Türkçede “beyefendi” ya da “hanımefendi” kullanımları ile cinsiyet eklenmektedir diye düşünüyorum. Yanılıyorsam lütfen düzeltin.
*
Atatürk’ün cumhuriyet ile ilgili söylediği ;
Efendiler! Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!’ sözünün öyküsü 1923 yılına dayanmaktadır.
1935 yılında yürürlüğe giren Soyadı yasası ile “ağa”, “hacı”, “hafız”, “hoca”, “efendi”, “bey”, “beyefendi”, “hanım”, “hanımefendi”, “paşa”, “hazret” gibi feodal kültüre ait unvan ve lakapların kullanılması yasaklanmıştır.Bunun nedeni “Eşit Yurttaş “olduğumuzu, kimsenin kimseden üstün olmadığını belirtmek içindir.
*
Uzunca süre “Beyefendi” ve “Hanımefendi” sözcükleri bir dönem genelde sosyete ve devlet kademelerinde kullanılmıştır. “Hanımefendi” ve “Beyefendi ” sözcüklerinin bir dönem neden geri plana itildiğini böylece anlamış oluyoruz.
*
Peki, “Hanım” sözcüğü nereden gelmiştir? Bir gün Cengiz Han çevredeki hanları toplantıya çağırır. Toplantıya Cengiz Han yanında eşi “Börte” ile gelir. Eşini sağ tarafına oturtur. Gelenek gereği soldan başlayarak hanlar kendilerini tanıtırlar. Son konuk da kendini tanıtınca, sırada Börte Kadın vardır. Burada sözü Cengiz Han alır ve “Ben hepinizin hanı Cengiz Han’ım. Bu da benim Han’ım Börte’dir“ der.
Kadın isimlerinin yanına kullandığımız “Hanım “sözcüğünün günümüze kadar ulaşan tarihi Cengiz Han devrine dayanır.
*
Türkçede kadın sözcüğünün tarihsel izlerini sürdüğümüzde nereye varıyoruz? “Katın” sözcüğüne! Bu sözcüğün tarihî değişimi bize iki farklı sözcüğü miras bırakmış durumda: “Kadın” ve “Hatun”…
*
Hatun, Hunlar’dan itibaren İslâm öncesi Türk devletlerinde hükümdar zevcesinin resmi unvanı olarak kullanılmıştır. Eski Türk devletlerinde hatunlar devlet işlerinde söz sahibi olup, protokolde yerleri vardı. Bunun örneklerini Göktürkler ’de ve Uygurlar ’da görmek mümkündür. Müstakbel hakanların anneleri olmaları sebebiyle ilk hatunun Türk aslından gelmesine dikkat edilirdi.
Günümüze geldiğimiz zaman BAYAN sözcüğü sadece hitap olarak kullanılır. Bunu da giderek çok az kullanma sürecine girdik.
*
Erkek egemen toplumumuzda Kadın demek yerine Bayan demeyi tercih ederek algı yaratmaya çalışıyorlar. Kadın kelimesinden kaçmaya iten algı zihniyettir. Doğrusu Kadın- Erkek olarak söylenmesidir. Küçük yaşta olanlara da Kız ve erkek çocuğu olarak ifade edilir.
Ama ben hala karar veremiyorum diyorsanız ve konuyu iyi anlatamadın hocam diye içinizde şüphe kalmış ise;
“Türkiye Kadınlar Basketbol takımı, 8- Mart Dünya Kadınlar Günü, Ankara Kadın Futbol Takımı, Erkek Giyim Reyonu, Kadın Giyim Reyonu, Kadın WC ,Kadın- Doğum” gibi birçok örnek sayabiliriz. Ayrıca yapılan tıbbi araştırmalarda kadın ve erkek sözcükleri yan yana kullanılır. Örnek vermek gerekirse; Yapılan araştırmalarda akciğer kanseri görülme sıklığı kadınlarda daha az olup, erkeklerde daha çoktur, Kadınlar genellikle erkeklere göre daha uzun yaşarlar deriz.
Şunu genellikle demeyiz; Bayanlar da akciğer kanseri görülme sıklığı daha az, Bayanlar daha uzun yaşarlar demeyiz.
Bunların içinde hiç bayan sözcüğü ile başlayanını duydunuz mu? Duyduysanız ben yanılmış olayım. Sizden özür dileyeyim. Peki, Kadın Avukat, Kadın Doktor, Kadın öğretmen yerine Türkçe de Bayan Avukat, Bayan Doktor, Bayan Öğretmen sözcüklerini duydunuz mu?
*
Bize bu algıyı yaratan “Tutucu olan Teokratik “Erkek Egemen” zihniyettir. Bayan sözcüğünü lanse edinceye kadar fahişe, Kahpe, Kaltak, Yosma…, gibi hakaret ve küfür sözcüklerini ve size yüze yakın sayacağım “Ordu Bozan, Para Düşmanı, Püsküllü Bela, Kaşık Düşmanı, Tavuk Ayaklı “ aşağılayıcı sözler ile “Saçı Uzun Aklı Kısa, Kızını Dövmeyen Dizini Döver” gibi deyimlerin yasaklanmasından konu etsinler, onları en önde ben alkışlarım. Baskın “Eril Argo’nun” olduğu bir ülkede “Kadın” sözcüğü ‘nün bu zihniyete fazla gelmesine kesinlikle şaşırmıyorum. Eksikliklerim varsa tamamlanana, yanlışlarım varsa düzeltile sevgili dostlarım.
*
Çözüm bir an önce yaygın eşitlikçi, özgürlükçü, insan haklarına saygılı demokrasiyi tesis etmektir. Bu olmadığı sürece işimiz giderek zorlaşmaktadır.
*
Ben sanatçıyım, ben akademisyenim, ben bürokratım, ben hekimim, ben ev hanımıyım. Benim neyime siyaset, başımı niye ağrıtayım? Diyenlerdeyseniz elbette sözüm sizlere değil. Siz yolunuza bu şekilde devam edin. Du-Bakali Ne Olacak deyin!..,, İncecikten bir kar yağıyor…
*
Sözümüzü yine güzelim bir türkümüz ile bitirelim.
Karacaoğlan’dan bir dörtlük tam yazımıza uyuyor.
İncecikten Bir Kar Yağar
Tozar Elif Elif Diye
Deli Gönül Abdal Olmuş
Gezer Elif Elif Diye
Sevgiler…