Arkası Yarın…

Getting your Trinity Audio player ready...

ÜLKENİN hali tarumar…

Adamın biri “Emekliler tarihin en rahat dönemini yaşıyor” diyor.

Bir başkası “Ülkemizde adalete güven artıyor” diyor.

Yine bir başkası çıkıp “Amerikalıların Türkiye’ye ilgisi arttı” diyor.

İBB seçimlerinde rant kapıları suratlarına kapanınca usulsüz şekilde seçimleri yenileyip daha büyük darbe yediler.

Bir mantık dâhisi “Hiçbir şey olmasa da bir şey olmuştur” diyor.

Aynı zamanda İngiliz vatandaşı olan birisi Arap aslımıza dönmeliyiz demişti.

Neredeyse dediği gibi oldu.

Kaynak yaratan kurumlar Araplara peşkeş çekildi.

Ekmeğimize aşımıza asalak Suriyeliler ortak edildi.

Bunların hepsi sözde devlet adamı ve bu adamlar ülkeyi yönetiyorlar.

***

ÜLKENİN tarumar edilişinin temel nedeni bundan daha güzel özetlenenebilir mi?

Neredeyse gün geçmiyor ki insanların en zorunlu gereksinim maddelerine zam gelmesin…

Enerjiye, yakıta, gıdaya zam geliyor ve artık herkes biliyor ki bir iki gün geçmeden yenisi gelecek.

Piyasada ne varsa hepsi zam kuyruğuna abone…

Her günümüz bir “arkası yarın” tefrikası…

Bir yanda açlık ve giderek yoksullaşan bir toplum…

Diz boyu işsizlik…

Bir yanda devlet bütçesini tamtakır bırakan soygunlar…

Yağmalanan tesisler, tarım arazileri, talan edilen ormanlar…

Çeşit çeşit savurganlıklarla sürüp giden saray saltanatı…

Kuyruklar… Kuyruklar…

Asalak Suriyelilere maaş kuyruğu…

Yoksullara, asgari ücretlilere askıda ekmek kuyrukları…

Oysa ne diyordu eşsiz önderimiz Atatürk?

“Türkiye’nin ve yeni Türkiye halkının, artık, kendi hayat ve saadetinden başka düşünecek bir şeyi yoktur… Başkalarına verebilecek bir zerresi kalmamıştır”  

Bir yandan katledilen hukuk, demokrasi, çağdaşlık değerleri…

Giderek yaygınlaşan istibdat, cehalet ortamı…

**

BİRAZ geriye gidelim ve ülkenin tarumar edilişinin serüvenini hatırlayalım:

Çöken bir imparatorlukta yaşanmış sefalet ve yine tarumar edilmiş bir ülke…

Yine saray sefahati…

Ekonomi faizleri bile ödenemeyen bir dış borç sarmalında çökmüş halde…

Ne tarım kalmış ne de sanayi var…

Demiryolu ve benzeri az sayıdaki altyapı kurumlarının tamamı yabancıların mülkiyetinde Soygun aracı olarak kullanılmakta…

Yine yoksulluk, hem içerdeki hainlerin eseri olan, hem dış emperyalizmden beslenen talan ve yağma ortamı…

Elde kalan üç beş kuruş gayrimüslim tefecilere kaptırılmış…

Yine rüşvetçilik…

Yine istibdat yönetimi…

Yine kapkara bir cehalet…

Türk ulusunun onuru “Etrak-ı idrak” -aptal Türkler- diye ayaklar altına atılmış…

***

BÖYLESİ bir ortamda yaşamının önemli bir bölümünü savaş meydanlarında geçirip zafer üstüne zafer kazanan dünyaya bir eşi kolay kolay gelmeyecek olan ve insanlık tarihine bir destan yazdıran kahraman…

Türk’ün eşsiz önderi Atatürk…

Emperyalizme, istibdata, yoksulluğa, zulme esir düşmüş köhne imparatorluğun küllerinden dipdiri bir ülke yaratıyor.

Tarım ürünleri karşılığında Ruslara beş kuruş ödemeden akıllı farikalar kurduruyorHem sanayileşme hamlesi başlıyor hem tarım ayağa kalkıyor.

Kırk paranın üstüne kırk para konarak uygulanan akıllı maliye yönetimiyle gerçekleştirilen bir ekonomi mucizesidir başlayan…

Hem de Osmanlıdan miras kalan dış borçlar ödenirken…

Pek çok ülkede olmayan kadınlara tanınan seçme, seçilme hakları gibi insan hakları ve demokrasi alanında insanlığa örnek olunuyor.

Batının yüzyıllar içinde gerçekleştirebildiği “Rönesans”, “Dinde reform”, “Sanayi” ve “Fransız devrimleri” topluca 15 yıla sığdırılarak gerçekleştirilen Kemalist devrimle “Avrupa’nın Hasta Adamı”ndan bütün dünyayı hayran saygın bir ülke doğuyor.

Kurtuluş Savaşı sömürgeleştirilmiş uluslara emperyalizmin yenilmez olmadığını öğrettiği gibi Kemalist devrim de ezilen ve geri kalmış ülkeler için sadece bir destan öyküsü değil, özgürlük reçetesidir de artık…

Aynı zamanda bütün dünyada barışın, insana saygının, insanlık kardeşliğinin yol haritasıdır da…

***

YA bugün…

Tarih “hasta adam” Osmanlı modeliyle tekerrür ediyor.

Ülkemiz ufkun ötesini gören dahi önderimiz Atatürk’ün “istiklâl ve Cumhuriyete kasteden düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir”  sözleriyle tanımladığı koşulları bire bir yaşıyor bugün…

Bir ülke silahlı saldırıya uğrasaydı bu kadar zarar görmezdi.

Yine dünyaya bir eşi kolay kolay gelmeyecek başka biri..

Birden bire zuhur edip ABD’deki siyonist Yahudi lobilerinin, emperyalizmin yerli işbirlikçilerinin desteğiyle şehit kanlarıyla, Atatürk’ün büyük emekleriyle kurulmuş ülkenin başına bela olan kişi…

Kimdir bizim göremediğimizi gören Fransızların Le Point dergisinde kapak resmi yapıp altına Türkçe karşılığı “yok edici”-“yıkıcı”- “Kökünü kazıyıcı” anlamında “L’éradicateur” diye adlandırdıkları, şerikleri ile birlikte ülkenin can damarlarının kökünü kazıyarak açlık sınırının altına düşürülmüş büyük kitlelerin çöp konteynırlarındaki gıda artıklarına muhtaç hale gelmelerine neden olan kişi…

Kimdir bu içimize karışıp, “Türk, Türk olduğu için asildir. Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağımdır… Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir ”diyen Atatürk’ün kurucusu olduğu ülkeyi tarumar eden, damarlarında Türk kanının zerresi olmayan Türklük düşmanı kişi…

Türk sözcüğünü, ülkenin kurucusunun adını anmaktan köşe bucak kaçıp “Türk milliyetçiliğini ayaklar altına attım” diyen

Ulusal bayramların kutlanmasını, “Ne mutlu Türküm diyene” sözünden rahatsız olup andımızın okunmasını, kamu kurumları levhalarındaki T.C. ibaresini yasaklayan biri…

Siciline bakıyorsunuz:

Eşek etinden sucuk üretip piyasaya sürerek polisle başı derde girmişliği var…

Atatürk’ün kendi maaşından yaptığı birikimlerle kurup ulusa emanet ettiği Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerine kendisi için kaçak sefahat sarayı yaptırdığı gibi daha önce de kaçak gecekondu yaptığı için polis tarafından gözaltına alınıp bir süre tutuklu kalan…

İBB Başkanlığı döneminde hakkında açılıp dava konusu olan sumen altı edilmiş 2 tane yolsuzluk dosyası olan…

Askerlikten kaçması için sahte testis raporu alan oğlunun ehliyetsiz araba kullanırken karşılaştığı trafik polisinden kaçarken yaya geçidinden geçmekte olan sanatçı Sevim Tanürek’e çarpıp ölümüne neden olduğu olaya ilişkin davada uyduruk bir bilirkişi kurulu oluşturarak öldürenin değil, ölenin daha çok uçlu olduğu kararını çıkartan…

Parmağındaki yüzüğü gösterip “Bütün servetim bu, eğer zengin olursam yolsuzluk yapmışımdır” diyerek hesabı tutuklamaz bir servetin Sahibi olan…

Avroları, dolarları zulaya saklaması için mahdumuna verdiği “sıfırla oğlum sıfırla oğlum” talimatı yaptığı yolsuzluklarının belgesi olan…

Kaçak sarayda “itibardan tasarruf olmaz” diyerek ejder meyveli smoothie, starex meyvesi eşliğinde aloevera ve efuli gibi lüks meyve ve içecekler yenilir içilirken, enflasyonun altında ezilen asgari ücretliler için emekliler için “aramızda şükürsüzler var” diyen…

1150 odalı saraya sığmayıp Marmaris’e yazlık, Bitlis’te Van gölü manzaralı kışlık saray…

Çamlıca Kısıklı’da beş villa…

Çatalca’da da bir başka bir villa…

Aralarında biri uçan “uçan saray” diye anılan olmak üzere uçak filoları katar katar makam arabaları…

Saray müttehitlerine yaptırılan araç sayısı garantili yollar…

Hasta sayısı garantili hastahneler… 

Bütün bu savurganlıkların kaynağı alın teriyle çalışıp kazananların çocuklarının nafakasından kesilen vergiler…

Aldıkları ücretle ayın sonunu getiremeyenler buna şükretsinler öyle mi?

Yalan üstüne yalan…

1982 yılında kurulmuş üniversiteden 1981 yılında alınmış üniversite diploması(!)…

Neyse ki dili sürçtü “Çocuklarımın kursağından helal lokma geçirmedim” dedi de bir kereliğine de olsa doğru söylediğini duyduk.

Bir sözü bir sözünü tutmuyor

Bir gün “Elhamdülillah şeriatçıyım” diyor.

Bir başka gün dört dörtlük laik olduğunu söylüyor,

Arazi rantçılarına orman alanların tarım alanlarını bile bile talan ettirip “Çevrecinin daniskasıyım” diyor.

Ne yasa tanır ne ahlak kuralları ne akıl vicdan değerlerini… …

Cahil halkı Allah ile kandırıp bütün dinlerin yasakladığı her ne varsa her şeyi kendine mubah sayan…

Atatürk’ün tanımlamasıyla “Bizi yanlış yola sevk eden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir  Dinden maddî menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir” tanımının rol modeli…

Meydanlara çıkar elinde kuran nutuk da atar.

amaçlarıma ulaşmak için gerekirse papaz elbisesi giyerim” der.

***

ULUSUN neredeyse yarısı nasıl ıslatıldıklarının farkına varmadan beraber ıslandık bu yollarda teranesine kapılanlar…

İlahlaştıranlar…

Tanrı hata yapar Tayyip yapmaz” diyenler…

İstesin haremi olurum” diyen sıkma başlılar…

Anamı, kızımı, karımı veririm” diyenler var.

**

BU akıl ve vicdan katastrofisi salt cahillikle açıklanamaz.

Ülkenin 20 yılda nereden nereye geldiği ortada…

Bunu görmezden gelmek gaflettir, dalalet ve ihanettir.

Vatan, ulus hainliğidir

Bu aymazlık ülkemiz için, ulusumuz için “yıkıcı”nın diktatörlüğünden, yasa tanımazlığından, kurduğu soygun düzeninden de daha büyük bir tehlike…

Bunu aşmak için mutlaka cahil kitleleri olabildiğince cehaletin pençesinden kurtarmak gerekiyor.

Dileyelim ki gaflet uykusunda uyuyanlar uyansınlar da , “yıkıcı” ülkemizi daha fazla yıkıma uğratmadan 2023 Haziranında güzel yarınlara kavuşalım artık…

Bu da ezilenlerin soyulanların kutlu yarınları olsun.

Soyanların ezenlerin müstahak oldukları bedeli ödeyecekleri yarınlar olsun.

Exit mobile version