Getting your Trinity Audio player ready... |
Son 3 yıldır, sayfadan kopuk olmadığım halde yazıdan kopuk oluşumu, anlamayan kalmamıştır herhalde, aranızda.
Her haftanın bitiminde, ertesi Cumartesi bir yazı yazayım, dediğim çok olmuştur, güncel.
Lakin hep kendime ihanet ederim düşüncesiyle vazgeçtim, arşivden idare ettim ama
En komik yeri de burası.
Yıllar sonra arşive daldığımda; anaaaaa bunları ben mi yazdığım, dediğim çok olmuştur…
‘’Aman, yeter artık! dur face hatırlatma’’
Sağır sultanın bile duyduğu, bir tez hikâyesine daldık, kahretsin!
Öyle bir huyum var ki; bir işi bitirmeden bana zevk veren her türlü meşguliyetten firar ederim.
Bu lisede iken de böyleydi; rahmetli dayımın düğününe sınav var diye gitmemiştim.
Düğüne gidecekler bize geldiklerinde annemlerin çoktan gittiğini söylediğimde
Sen niye gitmedin dediklerinde; sınavım var ona çalışıyorum, dediğimde..
Şaşırmıştı herkes!!!
Zaten vazife edindiğim bir konuya şiddetle bağlanırım
Bıraksam, koparım biliyorum…
Hatta bu tezim boyunca bir manita bile yapmadım.
Çünkü o zaman kendimi veremiyorum, vazife edindiğim realiteye.
Kısaca, süper egom kuvvetli benim…
Ne zaman Ti’ye alsam çalışmamı, sanki keyfi oruç bozmuş gibi hemen kefalet ödemeye hazır hale geçerim.
Mesela ben tezde iken çoğu dostlarımı kaybettim, harbi…
Üzüldüm çok!
Davet edilen hiçbir etkinliğe katılamadım.
Sonrada Pandemi geldi çattı..
Herkes gibi benimde paradigmalarıma uygun ritüellerim oldu.
Her sabah ateş ölçmeler, angin kontrolü, patatesi bile yıkıyordum.
Hâlâ bazen inanamıyorum da.
Kendimi bakım evinde yaşayanlarla özdeşleştirdim…
Haliyet-i ruhum sarsıldı.
Rutinlerim hep ayni; evin kapısının arkasından –en uçtaki odaya kadar biraz ritmik yürümeler,
Şarkı söylemeler, maskesiz camdan bile bakmamalar, neredeyse.
Öyle hikâyeler uyduruldu ki; neymiş covit 19 virüsü 14 gün havada canlı kalırmış,
Daha bir sürü mitolojik, uyduruk öyküler, buğulu camlar, paslı hikâyeler
Yemekte ustalık, hatta fırıncılığı bile denedik, ne ekmekler yaptık
Kendime kızıyorum hâlâ,
“Hayır!” kızma.
Her şeyi yaptık da bir selam veremedik aşka?
Yani, korkudan azizim
Adam der ki; haydi çıkalım, bense korkudan çıkmazdım, dizlerimde kireçlenme oldu, yürümemekten
Covitten korktukça, sıktım kendimi… Sadece teze baktım… arada rölantiye aldım, ya covit olursam, aman boş ver, dediğimde oldu.
Hülasa;
Kafama takılansa her gece Corona hasta sayılarını izlediğimde +,-1-2 oynadı.
Yani hastalıkta bile rabbim eşit davrandı…
Birkaç şiir denemem oldu, o sırada… baktım yaslı gidiyor, hepsi, vazgeçtim
Sonra bir öykü geldi dağarcığıma… ağaçtan her gün bir yaprak düşen, en son yaprakta
Pilimizin bitmiş olacağı 1001 gece masalları gibi Şehrazattan
Hani herkesin bir şekilde okumuş-duymuş olabileceğini hissettiğim
Her gün ağaçtan bir yaprak düşüyor ya
Son yaprağın düşmemesi için doğaya dua ettim..
Evet, son yaprak düşmedi, hâlâ duruyor dalında.
Ömrümü bağladığım o son yaprağı düşleyerek geçiyor, ömrüm.
Söyle ömrüm; -pamuk ipliğinden daha ince bir bağ ile bağlandığım eskortbodrum bu öyküm,
Ah’ Bu gönül şarkıları bitmeyecek olacak mı?
‘’Ömrümce hep, adım, adıım her yerde seni aradıııııııımmm,
Ben kalbimden başka yerde inan seni bulamadım ‘’
Ayla Gürel
22 Nisan 2022/İstanbul