Kentsel Tasarım

Getting your Trinity Audio player ready...

2022 yılına geldiğimizde Rusya- Ukrayna savaşının da tetiklediği tüm dünyadaki enflasyonist piyasalar ile çoğu ülkenin ithalat yaptığı bu ülkelerdeki tarımsal üretim ve ticaretin tehlikeye düşmesi, gelişmiş ülke liderlerinin artık yüksek sesle dile getirdiği küresel gıda krizi, Paris İklim Sözleşmesi ve COP26 ile iklim değişikliği ve sera gazı salımlarının tarımsal üretime olumsuz etkisi ve açlık tehlikesi uyarılarıyla, artık en önemli gündemimiz salgının etkilerinin de azalmasıyla birlikte tarım ve temel gıda ürünleri arz güvenliği ile fiyat artışları oldu.

Ülkemiz son yıllarda nüfus artışına oranla tarımsal üretimde kötü bir sınav vermiş, birçok üründe ithalatçı olmuştur. Döviz bazında da artan ürünler, yaşanan mali ve finansal krizi tetikleyerek, enerji ile birlikte cari açığımızın aşırı yükselmesine neden oldu.

2013’de kabul edilen 6360 sayılı 14 ilde büyükşehir belediyesi ve 27 ilçe kurulmasıyla ilgili kanunla köyler mahalle yapılmış, bir gecede çiftçi/ kırsal nüfusumuz,%23’den %9’a ve 2022 yılı tespitlerine göre %7 seviyesine gerilemiştir.

Köyden kente göçler, kentlerde plansız yapılaşma ve uygunsuz imar izinleri, tarım alanlarının betonlaşmasına neden olmuştur.

Halbuki ileriki sayfalarda okuyacağınız gibi 2010 yılında kabul edilen 2023 Bütünleşik Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem planı KENTGES ile çok daha farklı bir kentsel gelişim modeli öngörülmüş, 2019- 2013 yıllarını kapsayan Onbirinci Kalkınma Planı ile de bu model desteklenmiştir.

Bir kısım siyasetçi ve aydın kesimin zamanında burun kıvırarak izlediği rahmetli Bülent ECEVİT’in Köy- Kent projesine bugün ne kadar ihtiyaç duyulduğu ortadadır. Nitekim “KENTGES EYLEM 15.1.1: Merkez köy, köy kent, tarım kentleri yaygınlaştırılacak” tespiti mevcut iktidarın da ilgi alanıdır. Ancak hemen sonrasında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yerine, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Paris İklim Sözleşmesinin TBMM’de kabul edilmesi sonrasında adına İklim de eklenen bakanlığın uygulamaları ve tarım alanlarının çoğaltılması yerine, imara açılması şeklinde gelişen Şehircilik faaliyetleri yanında, gerileyen Tarımsal üretim alanları ve sektörü ile manidar gelişmeler yaşadık/ yaşıyoruz.

Bu arada Paris İklim Sözleşmesinin TBMM’de 2021 sonunda kabul edilmesi ve hemen akabinde Glaskow’da yapılan COP26 iklim zirvesinde, Dünya sera gazı salımının yaklaşık 1/3’nü oluşturan kurak ve işlenmemiş topraklar ile kuruyan göller ve akarsuların yarattığı çölleşmenin önüne geçilmesine vurgu yapılmıştır. Çözümler içinde dikkat çeken başlıklardan birisi de; Enerjide fosil türü kaynakların terkedilerek, Tarımsal üretim ile birlikte mümkün olduğunca yerinde üretim ve tüketimin öne çıkarılmasıdır.

Kentlerin ihtiyaç duyduğu gıdaların en yakın tarımsal alanlardan sağlanması ve böylelikle uzak mesafelerden taşıma yapan araçların yarattığı hava kirliliği ile olası afetlerde, uzak şehirlerden sağlanan gıdaların temininde yaşanabilecek taşıma/ lojistik sorunların önüne geçilmesinin önemi hatırlatılmıştır.

İşte bu duygu ve düşüncelerle Kentsel Tarım konusunu ele almak ve bir rehber kitap yazmanın tam da zamanı diye düşündüm.

Eğer kitabımda meramımı anlatmayı becerebilirsem, Köy- Kentler olmadı, yerine “Kent Köyleri mi verelim abime!!” düşüncesi hiç aklımdan çıkmıyor.

Çok yakında kitabımda buluşmak üzere sevgiler ve saygılar sunuyorum.

Bilgi paylaşınca güzel
Exit mobile version