Getting your Trinity Audio player ready... |
DİLİMİZDE “Sözün bittiği yer” diye bir deyiş var ama özellikle patronlarına “G…kılı olayım” diyecek kadar ar damarları çatlamış AKP yandaşlarına söylenecek çok söz var ama ne söylense nafile…
Sözlerim eserleriyle, insanlığa kazandırdıkları ile bütün dünyayı hayran bırakan eşsiz önderimiz Atatürk’ün, Türk ulusunun kendisine duyduğu minnettarlığın ifadesi olan heykellerine put diye saldıran, putperest Arapların genlerini taşıyanlara değil.
Ne ülkeyi harabeye döndüren, insana özgü, zihinsel, ruhsal, etiksel değerlerin nasibini almamış şahsı “Anam, babam, eşim çocuklarım Erdoğan’a feda olsun” diyerek puta taparcasına kendilerine idol yapanlara…
Ne de dindarlık maskesi altında yaptıkları ne varsa hiç birinin, hiçbir dinle ilintisi olmayan soygun ortaklığı düzenini göremeyen, görmezden gelenlere…
Ne AKP’nin devlet adamı niteliklerinin zerresine sahip olmayan kişilerce siyasi parti örtüsü altında çıkar ortaklığı olarak kurulan ve yegâne amacı insanları sömürerek ülkenin kaynaklarını kurutarak, insanlar çöp yığınlarından kuru ekmek toplamaya mecbur bırakıp sefahat hayatı yaşamak olduğunu göremeyenlere…
Atatürkçü yurtseverlere saldıracak kadar azgınlaşan insanlıktan nasibini almamış yaratıklara da söyleyecek sözüm yok…
***
DİNİ, mezhebi, ırkı ne olursa olsun Atatürk ile ve devrimleriyle kavgası olmayan, kendini yurtsever, Türk ulusunun onurlu bir bireyi olarak gören AKP’lilere ise bazı şeyler sormak isterdim.
Sizlerin hiç AKP iktidarında zirve yapan Atatürk düşmanlığının “Din lüzumlu bir müessesedir. Türk milleti daha dindar olmalıdır” diyen Atatürk’ün dini kendi amaçları için kullanan din sahtekârlarının yalanlarına kapılmayıp kendi anadili ile okuyup doğru olanı öğrenmeleri için Kur’an’ı Türkçeye çevirterek foyalarını ortaya çıkardığı sahtekârların yarattığı aklınızdan geçtiği olmuş mudur acaba?
O sahtekârların başında gelen birinin yoksulluğa övgüler düzüp kendisi Diyanetin başında şatafatlı bir hayat süren kişi olduğunun farkında mısınız?
Bütün dünyada bir eşine rastlanmayacak şekilde 35 ülkede heykeli olan, 120 cadde, 35 meydana ve bir çiçeğe adı verilen tek lider olan insanlığın büyük evladı Atatürk’ün sadece kurtarıp kurduğu kendi ülkesinde heykellerine saldırılması, adının eserlerinin unutturulmaya çalışılması…
Cumhuriyetimizin en yüce makamını sahte diplomasıyla leke düşürerek işgal eden kişinin devletimizin kurucusu ulusumuzun kurtarıcısına “yolumuzun üstündeki ölü inek” diyenle aynı kişi olması sizi hiç rahatsız etmiyor mu?
Seçimler gelip de sandığa gittiğinizde aklınızdan sarayın 13 milyon lira olan bir günlük harcamasının 3060 dolayında asgari ücretlinin bir aylık gelirinin toplamına eşit olduğu geçtiği olacak mı acaba?
Özelleştirme adıyla sermayeye peşkeş çekilen elektrik dağıtımı işi yüzünden günlerinizin karardığı şu günlerde keşke biraz ilgilenseniz de sefahat sarayının elektrik harcamasının günlük ortalama 60 bin lira olduğundan…
Kara kış günlerinde neredeyse her gün gelen zamlar yüzünden ay sonunu zor getiren insanlar tir tir titrerken 1150 odalı sarayın ısınması için faturası halkın cebinden ödenen yıllık 14 milyar lira olduğundan haberiniz olsa keşke…
Bugün samanı bile dış alımla sağlayabilen ülkemizin AKP’den önce dünyadaki kendi kendine yeterli çok az sayıdaki ülkelerden biri olduğunu biliyor musunuz acaba?
Ya hiç düşündünüz meyve, sebze, et fiyatlarının roket gibi fırlamasının nedeninin tarım alanlarının emlak spekülatörlerine yağmalattırılıp Atatürk’ün “milletin efendisi” diye nitelendirdiği, AKP patronunun ise “ananı da al git lannn..” diyerek aşağıladığı köylünün artan girdi maliyetlerini karşılayamadığı için üretim yapmaz hale gelmesi olduğunu…
AKP iktidarı tarafından “sat sat bitmiyor” diyerek yok pahasına yandaşlara yağmalattırılan, yabancılara peşkeş çekilen ve erken cumhuriyet döneminde ulusun büyük fedakârlıkları ile kurulmuş sanayi, tarım ve hizmet sektörlerinde hizmet veren kurum ve kuruluşların altyapı tesislerinin listesini bir araştırın.
Bir de onların nasıl yağmalandığını, yağmalattırıldığını hatırlayın
İşte o zaman neden Türkiye’nin tamamen dışa bağımlı üretmeden tüketen bir ülke haline geldiğini, işsizliğin neden sürekli tırmandığını, devletin iç ve dış borçlarının sürekli arttığını, neden TL değerinin giderek dibe vurduğunu, büyük kitlelerin yoksulluk sınırlarından düşüp açlık sınırlarının dibine vurduğunu artık algılamaya başlayabilirsiniz belki.
Siyasete atılmadan önce kaçak gecekondu yapmaktan dolayı zabıta ile başı derde girmiş bir kişinin siyasete atıldığında parmağındaki yüzüğü gösterip “Bütün servetim bu, eğer zengin olursam yolsuzluk yapmışımdır “dedikten sonra dünyanın en zengin adamlarından biri olması kafanızda hiç mi sorular uyandırmadı?
Yolsuzluk yapmak yoksulun nafakasını gasp etmektir, ulusa vatana devlete karşı suç işlemek demektir. Vatana ulusa ihanettir.
Unutmayın böyle birisine omuz verenler en az onun kadar suçludurlar.
***
KİŞİLERİ ırki kökenlerini, dinlerini bahane ederek aşağılamak insanlık suçudur. Ne var ki yaşadığı, ekmeğini yediği ülkeye, ulusa zarar verenler kim olursa olsun sorgulanır
Bugün ulusça yaşadığımız sorunların baş aktörü olan ve baba tarafından Rum, ana tarafından Musevi olan, damarlarından Türk kanının zerresi akmayan…
Ailesi Pontus çetelerinin Gürcistan’daki Rumlara yaptığı çağrı üzerine o dönemde Rize’deki Rum Yerleşim bölgesi Potamya’ya göç eden…
“Ne mutlu Türküm diyene” sözünden rahatsız olup Andımızı, ulusal bayramlarımızın kutlanmasını, kamu kurumlarının adındaki T.C. ibaresini yasaklamasından…
Burnumuzun ucundaki vatan toprağı Ege adalarının Yunanlılar tarafından el konulmasına nedeni bilinmeyen bir şekilde boyun eğilip sessiz kalınmasından rahatsız olmayanlar size bir sorum var:
Acaba sizler de Türk sözcüğünü, Atatürk adını anmaktan ısrarla kaçınan Potamyalı gibi aslen Türk değil misiniz yoksa?
Ulusa vatana karşı yüreğinizde aklınıza hiç mi aidiyet bağı hissetmiyorsunuz?
Size son bir sorum da şu
Adam kalkacak “Kemal Paşa zamanında çıkarılan dinsiz laik kanunlarla Türkiye dinsiz bir devlet olmuştur” diyerek Türkiye’yi en kısa zamanda şeriat devletin döndüreceğine yemin kasem edecek…
Sonra lafı döndürüp “laiklikten korkmayalım laiklik dinsizlik değildir” diyecek…
Günü geldiğinde “Hem laik hem Müslüman olunmaz. Bu millet isterse Laiklik tabii ki gidecek’’ diyecek.
Yine günü geldiğinde “Dört dörtlük laikim, laikliğin savunucusuyum” diyecek.
İşine öylesi geldiğinde “Elhamdülillah şeriatçıyım” diyecek.
1954 yılında doğup 1950 yılında iktidarı Demokrat Partiye kaptıran CHP döneminde 90 kişilik sınıflarda okuduğunu söyleyecek…
982 yılında kurulan fakülteden 1981 yılında diploma, doğum tarihi 14 Ekim 1983 olan kızından 1980 öncesi mektup aldığını söyleyecek.
Söyler misiniz böyle birinin yönetimi altında iken kendinizi ne kadar güvende hissediyorsunuz?
Anayasa göre Cumhurbaşkanı olabilmenin koşullarından biri Üniversite diplomasına sahip olmaktır.
Bunun bilmeyen olabilir mi?
Oysa devletimizin temsil edildiği en yüce makamı bir yandan sahte diploma ile işgal edilirken, öte yandan ulus egemenliğinin sembolü olan demokratik parlamenter sistem saray zorbalığı marifetiyle çökertilmiş bulunuyor.
Eşsiz önderimiz Atatürk bu günleri görmüşçesine “Sultanlık korku ve tehdide dayalı bir idaredir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık Korku ve tehdide dayandığı için korkak alçak sefil, rezil insanlar yetiştirir aradaki fark budur” diyerek adeta AKP zorbalığını tanımlamıştı.
***
TCK’nın 309. Maddesine göre Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.
Ayrıca bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
TCK. 204/1. Maddeye göre de resmi bir belgenin sahte olarak düzenlenmesi, başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya kullanılması halinde sanığa iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
****
ÇAĞDAŞ demokrasiyi katleden AKP ayrıca yolsuzlukları ile ülkeyi ulusu yoksullaştırarak bir başka ihanetin de faili olmuştur.
Kimi ekonomik çevreler hesabı bilinemeyen servetinin ülkenin cari açığının çok üstünde olan AKP patronunun dünyadaki en zengin on devlet adanı arasında olduğunu ve iktidarın ülkeye kaybettirdiklerinin iki trilyon dolar dolayında olduğunu belirterek, “Çaldıklarını geri verseler ekonominin düzeleceği” vurgusunu sık sık tekrarlarlar
O iki trilyon dolar eğer çalmak yağmalanmak için değil de ulus refahı, ülkenin gelişmesi amacıyla kullanılsaydı ülkemiz bugün Ortadoğu’nun Çin’i, Japonya’sı olabilirdi.
***
GELECEK dönemde ülkemizi yönetecek namuslu devlet adamları tarihin bu şekilde bir daha tekerrür etmemesi için anlamı vatana ihanet olan ulusumuzun kurtarıcısına yapılan hakaretlerin…
Bütün dünyada suç olan demokrasinin, Anayasanın katledilmesinin…
Ülkenin can damarlarının yağmalanarak devletin ulusun yoksullaştırılmasının faillerine verdikleri zararlar yanlarında kâr kalmaması için evrensel hukuk neyi gerektiriyorsa aynen uygulanmalıdır.
…