Getting your Trinity Audio player ready... |
Dış politikada yükselen tansiyon Ankara’yı yeni arayışlara iterken iktidar içinde farklı mevzilenmelerin ortaya çıktığı yönünde tartışmalar yaşanıyor.
Karadeniz’deki savaşın ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Ne Rusya’dan ne Ukrayna’dan vazgeçeriz” açıklaması denge politikasını bir süre daha sürdürmek istediğini gösterse de bunun kolay olmadığı görüldü. Bölgede artan gerilim, tavrını netleştirmesi için Saray iktidarına yönelik baskıyı artırdı.
İktidarın hamleleri genel olarak ABD ve NATO’ya göre şekilleniyor. Ancak iktidar içinde yer alan kimi gruplar, krizlerle ilgili farklı tutumlar alıyor. Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere, Pakistan krizi ve Suriye meselesinde yandaş medyaya yansıyan tartışmalar, iktidar içerisinde de gerilim yaşandığı yönünde değerlendirmelere de yol açıyor.
SEKTÖR BAZLI KAYGILAR VAR
BirGün’den Mehmet Emin Kurnaz’ın haberine göre, yaşanan tartışmaların ve farklı tavır alışların daha çok sektör bazlı olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Hakan Güneş, “Birçok sektör savaşla birlikte ilan edilen yaptırımlardan zarar görecek. Ukrayna’yla ilişkilerin kesilmesinden de zarar görecek bir kesim var. Birçok kişinin de Batı’yla ilişkilerin bozulmasından zarar görme endişesi var. Turizmciler, tekstilciler, inşaatçılar, ihracatçılar diye gider” diyor. Çıkar çatışmalarının olduğu yerde bu tarz klik kavgalarının her iktidarda yaşanabileceğine dikkat çeken Güneş, şu değerlendirmeyi yapıyor: “Ama şu andaki durum herhangi bir grubun aşırı bir şekilde reaksiyon göstermesini gerektirmiyor. Çünkü iki tarafla da ilişkileri iyi götürme çabası sonucu bu süreçten kârlı çıkmaya çalışan bir AKP yaklaşımı var. Ben bir çatışma olasılığı görmüyorum. Tabii ki farklı kesimlere seslenen yaklaşımlar oluyor. Böyle zamanlarda daha çoğulcu davranabiliyor AKP basını. Diğer zamanlarda ise tek çizgide ilerliyor. Şu anda her iki tarafa da çeşitli mesajlar verilmesine müsaade ediliyor” dedi.
BATI İLE OTOKRATİK PAZARLIK TEHLİKESİ
Prof. Dr. Murat Somer ise “Türkiye’nin Rusya ile iyi ilişkiler içinde olması doğal ve doğru bir politika ama NATO’yla ilişkilerini bozacak düzeyde ve Rusya’ya bağımlılığını artıran ölçüde yakınlaşması, sağlam ve gerçekçi bir dış politika değerlendirmesinin veya analizinin değil iç siyasetin ürünüydü” dedi. “Dünyadaki gelişmeler ve Rusya’nın yalnızlaşması, Türkiye’de ekonomik buhran, Batı ile ilişkilerin tamir edilmesini gerektiriyor ve Rusya ile yakınlığı zorlaştırıyor. Bu durum mutlaka iç siyasette de değişimler getirecektir.
Cumhur İttifakı ve AKP içinde ve çevresinde ideolojik nedenlerle veya Rusya’yla kurduğu özel çıkara dayalı ilişkiler nedeniyle buna karşı çıkanlar olacaktır” yorumunu yapan Somer, “Buradaki bir diğer soru şu: AKP, Batı ile ilişkilerin yeniden tahkimini demokratik bir pazarlıkla mı yoksa otokratik bir pazarlıkla mı yapabilir? Batı’yla içeride demokratikleşmeyi içeren bir yakınlaşma aynı zamanda AKP’nin iktidardan vazgeçmesini gerektirebilir. Çünkü gerçekten demokratik bir ortamda AKP seçimleri kazanamaz” dedi.
Türkiye için en kötüsünün iktidarın Batı’yla otoriter bir pazarlık kotarması olduğuna değinen Somer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yani geçmişte Rusya’nın bugün Mısır’ın Batı’yla yaptığı gibi ülkedeki hukuksuzlukların göz ardı edilmesi ve destek karşılığında Batı’ya güvenlik, mülteciler konusunda menfaatler sağlanması olur. Buna demokratik toplumun açık ve net bir şekilde karşı çıkması gerekir.”
NE RUSYA’YI NE DE NATO’YU KARŞISINA ALIYOR
İktidarın denge siyasetini devam ettirmek istediğine vurgu yapan Gazeteci Murat Yetkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye’nin bir dönem NATO’dan koptuğu, ekseninin Rusya’ya kaydığı şeklindeki iddiaların, iş ciddiye bindiğinde fantezi olduğu görüldü. 15 Temmuz’dan itibaren ekonomik krizin de etkisiyle Rusya’ya karşı farklı tutumlar gelişti ama bu o tarafa mutlak yönelim değildi.
Türkiye, NATO içinde özerk bir hat izliyor. Doğu Akdeniz, Libya, Suriye gibi konularda birtakım farklılıkları olsa da iş savaş noktasına gelince Ankara’nın NATO konusunda bir tereddüt içinde olmadığını söyleyebiliriz. Denge siyasetini devam ettirmek istiyor, savaşan taraflar arasında kolaylaştırıcı bir rol üstleniyor. Öte yandan Rusya’yı da hiçbir zaman karşısına almak istemeyen bir Türkiye söz konusu. Bu yaşananlar iktidarın denge siyasetinin bir parçası.”
FARKLI TUTUMLAR DİKKAT ÇEKİYOR
Son dönem iktidar kanadında dış politikada farklı tutumları ortaya koyan çıkışlar:
- Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, geçen hafta Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Gürcistan ve Karadeniz’e kıyısı olmayan Polonya ile altılı videokonferans toplantısı düzenledi. Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili olarak Karadeniz’de işbirliği konularının ele alındığı açıklanan toplantıda Rusya’nın yer almaması dikkat çekti. Uzmanlar, toplantının ABD-İngiltere stratejisiyle uyumuna dikkat çekti.
- Ukrayna’ya satılan Bayraktar SİHA’larını üreten Baykar şirketinin CEO’su ve Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın ağabeyi Haluk Bayraktar ise sosyal medya hesabından Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski ile fotoğrafını paylaşarak, “İyi ki senin gibi cesur bir adamı tanıdım… Zafer, haksızca işgale karşı ülkesini savunan yürekli insanlarla olsun” ifadelerini kullandı.
- Bir dönem AKP Merkez Karar Yönetim Kurulu’nda yer alan ve Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Ethem Sancak, Rus kanalı RBK’ye verdiği söyleşide Ukrayna’daki krizde ana suçlunun NATO olduğunu söyledi. Sancak, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde düzenlenen “Türkiye’nin güvenliği ve NATO” sempozyumunda da “Biz Amerika’nın desteğiyle iktidara geldik” dedi. Sancak, kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edilmesinin ardından istifa ettiğini duyurdu. Sancak’a destek Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Sancak’ın “açık yürekli davrandığını” söyleyerek, “Çatır çatır fikirlerini söyledi” dedi.
- Yeni Şafak’ın bağlı olduğu Albayrak Grubu, 2011 yılından bu yana Pakistan’da ticari faaliyet yürütüyor. Gazetenin yazarı İbrahim Karagül’ün Pakistan’da yaşananlara ilişkin yazısı gazete yönetimi tarafından yayımlanmadı, Karagül Yeni Şafak’taki yazılarına son verdi. Yeni Şafak gazetesi, ABD’nin devirmek istediği Pakistan Başbakan’ı İmran Han’ı hedef almıştı. Karagül yazısında ABD’nin Pakistan’da “siyasi darbe girişimi” yaptığını söylemişti. Yeni Şafak’ın sahibi olduğu Albayrak Grubu’nun Pakistan’da çeşitli sektörlerde faaliyet yürüttüğü biliniyor.