Getting your Trinity Audio player ready...
|
İçişleri Bakanlığınca 81 il valiliğine, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 2022 Faaliyet Planı”nı içeren genelge gönderildi. Genelgede 5 milyon erkeğe eğitim verilmesi, elektronik kelepçe sayısının 1500’e çıkarılması, 5 milyon KADES uygulaması indirme sayısına ulaşılması, kadın konukevi sayısının arttırılması, 110 bin kolluk personeline eğitim verilmesi hedefleri öne çıkıyor.
Peki hukukçular ve kadın dernekleri genelgeyi nasıl yorumluyor?
‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLDİK, ŞİMDİ AYNI YÜKÜMLÜLÜKLERİ UYGULAMAYA ÇALIŞIYORUZ’
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Şükran Eroğlu, ‘’İstanbul Sözleşmesi’nde şiddetle mücadele ve şiddetin önlenmesi konusunda son derece detaylı hükümler varken bir gece yarısı kararıyla sözleşmeden çekildik ve şimdi sözleşmede yer alan yükümlülükleri yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu nasıl bir çelişkidir?’’ sözleri ile eleştirisini dile getirdi.
Eroğlu, ‘’Genelgede birtakım çalışmalar yapılması planlanmış, ancak eğitimin sadece belirli yaştaki erkeklere verilmesi yetersiz olacaktır. Kişiliği oturmuş, dünyaya bakışı ve algıları oluşmuş, yetişkin kişilerde farkındalık yaratmak son derece zor olup, bunun tek bir eğitimle gerçekleştirilmesi de mümkün değildir. Onun içindir ki İstanbul Sözleşmesi okul öncesinden başlayan kesintisiz bir toplumsal cinsiyet eşitliği eğitiminin yapılmasını öngörmüştür’’ dedi.
Türkiye’nin, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunu eğitim müfredatından çıkarmış, çocuklarda bu konuda farkındalık ve duyarlılık yaratılmasının önünün kesmiş olduğuna dikkat çeken Eroğlu, ‘’Göstermelik bir eğitimin hiçbir faydasının olmayacağı son derece açıktır. Asıl yapılması gereken okul öncesinden başlayarak kesintisiz olarak bu eğitimlerin verilmesidir’’ dedi.
’1500 ELEKTRONİK KELEPÇE AÇIKLAMASI TATMİN EDİCİ DEĞİLDİR’
Eroğlu, elektronik kelepçe sayısının çok daha fazla artırılması gerektiğini belirtiyor ve ekliyor; ‘’2021 yılında 280 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü, ev içi şiddetin yüzde 92-95 oranında olduğu, kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin her geçen gün arttığı gerçeği ortadayken elektronik kelepçe sayısının 1500 olarak açıklanması tatmin edici değildir. Mahkemelerce çok daha fazla sayıda bu tedbir kararları verilmeli ve uygulanmalıdır.’’
’KADES ÖNEMLİ, KONUM AÇIK TUTULMALI’
‘’Kolluğa eğitim verilmesinin yanı sıra yasayı uygulamayan, kadınları karakollardan geri çeviren ya da karakolda ikincil mağduriyet yaşamalarına sebep olan kolluk hakkında da disiplin cezaları uygulanmalı, ayrıca da re’sen suç duyurusunda bulunularak ceza almaları sağlanmalıdır. Her karakola ‘aile içi şiddetle mücadele bürosu’ kurulmalı ve burada eğitim almış, yasayı bilen ve uygulayan polis ve jandarmalar görev yapmalıdır’’ diyen Eroğlu KADES uygulamasının yaygınlaştırılmasının önemini vurguluyor.
‘’Biz bütün eğitimlerimizde kadınlara telefonlarına KADES uygulamasını indirmelerini ve konumlarını açık tutmalarını söylüyoruz zira birçok kadın bu detayı bilmemektedir.’’
‘YAPILANLAR GÖSTERMELİK, FAYDA SAĞLAMAYACAK’
Sadece genelge ile hedefe ulaşılmasının mümkün olmadığının altını çizen Eroğlu, genelgede birçok hususun yetersiz ve amaçlanan hedefe ulaşmayı sağlayacak şekilde düzenlenmediğini söylüyor ve ekliyor:
‘’İstanbul Sözleşmesi’nde de belirtildiği gibi devletin bu alanda çalışan tüm kurum, kuruluş, barolar, kadın örgütleri, STK’lar, özel sektör, medya, üniversiteler ile koordine içinde çalışması, eğitimlerde özellikle baroların ve kadın örgütlerinin de olması çok önemlidir. Zira alanda çalışan, uygulamadaki aksaklıkları bilen yapılar bunlardır. Maalesef devlet bu işbirliğinden kaçınmakta, her şeyi kendisi yapmaya çalışmakta, bu nedenle de yapılanlar yetersiz kalmaktadır. Genelgeye baktığımızda yine aynı eğilimin olduğunu, hazırlanırken bu alanda çalışan baroların ve kadın örgütlerinin fikirlerinin alınmadığı ortadadır. Bu nedenle de bu defa da yapılanların göstermelik olduğunu ve fayda sağlamayacağını düşünüyorum. Yapılması gereken bir an önce İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönmek ve sözleşmenin çizdiği yolda gerekenleri yapmaktır.”
‘BU KAÇINCI GENELGE, HAYATA GEÇECEĞİNE İNANMIYORUM’
Genelgedeki maddelere tek tek değinen Avukat Selin Nakıpoğlu da genelgenin hayata geçeceğine inanmadığını vurguluyor.
Genelgede yer alan kadın konukevi sayısının arttırılacak olmasına ilişkin, ‘’Kadın konukevi tanımlaması erkek şiddetini yok sayan bir tanımlamadır. Kadın şiddet gördüğü evden “konuk olmak” icin mi can havliyle kaçıp çıkıp sığınmaktadır? Sığınma sebebi de onu şiddetten koruyamayan devlettir. Sığınakların sayısının arttılması gerekmektedir ancak bunun için önce Belediye Kanunu’ndaki sayısı 100 bin üzerinde olan belediyelerde sığınak açma maddesi eski hale getirilmelidir. Zira daha önce sayı 50 binin üzerinde olan belediyelerin sığınak açmasını hüküm altına alan maddeyi değiştiren AKP hükümetidir. Önce bu eski hale getirilmelidir’’ dedi.
Nakıpoğlu, riskli vakaların takip edilecek olmasına ilişkin, ‘’Demek ki riskli durumda olan kadınları takip etmiyorlar. Yani senelerdir söylediğimiz gibi şiddetle mücadelede sıfır tolerans sloganı pratikte yokmuş. 2020 Mart’ında İnfaz Kanunu’nda yapılan değişiklikle kadınlar kendilerine şiddet gösteren ve hükümlü olan erkeklerin salınmasıyla birlikte çok ciddi sıkıntılar yaşadı, kimileri erkeklerce öldürüldü. Genelgedeki bu bildirim o zaman kadınlara yapılmadı. Yapılsa kaç kadın aramızda olacaktı? Bunu bile gündemlerine almadılar. Şimdi bu genelge ile bu zamana kadar yapmadıklarını kabul ediyorlar. Esasen yeni regülasyonlara gerek yok, İstanbul Sözleşmesi’nin çizdiği yolu takip etmeleri yeterli’’ yorumunda bulundu.
Genelgede yer alan bir diğer madde, 5 milyon erkeğe eğitim verilecek olması. ‘’Eğitim ile çözüleceğine inanılıyor demek ki, bunun devlet eliyle beslenen ataerkil sistem ilgisi olduğu yine görülmemiş’’ diyen Nakıpoğlu, ‘’Hangi erkeklere, kimler tarafından eğitim verilecek? Diyanet İşleri Başkanlığı mı verecek eğitim mi? Yoksa bu eğitim `şiddet uygulayıp daha nasıl iyi sıyrılırım` eğitimi mi olacak?’’ sorusunu soruyor.
‘BUNLAR, KAĞIT ÜSTÜNDE MÜCADELE EDİYORUZ GENELGELERİ’
Gizlilik kararlarının anında uygulanacak olmasını da eleştiren Nakıpoğlu, artırılacak olan elektronik kelepçede kapasitesine ilişkin, ‘’ Bu tarihe kadar kadına, çocuklara ve LGBTİ+’lara karşı uygulanan erkek şiddeti sonucu kaç erkeğe elektronik kelepçe takıldı? Sayısını yayınlamalarını rica ediyorum’’ dedi.
Nakıpoğlu sözlerini şu şekilde tamamladı:
‘’Bu genelgedeki maddelerin hayata geçeceğine inanmıyorum. Zira bu kaçıncı genelge? Hemen hemen aynı maddeleri içeren 2 Ocak 2020 tarihli İç İşleri Bakanlığı genelgesi uygulandı mı? Peki uygulandıysa bu genelgeye neden ihtiyaç duyuldu? Uygulanmadı, bu da uygulanmayacak. Kağıt üstünde mücadele ediyoruz genelgeleri bunlar’’
‘DÜZENLEMELER KADINLARIN ŞİDDETE UĞRAMASINDAN SONRA YAPILACAKLARA İLİŞKİNDİR’
Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı ve Önce Kadınlar ve Çocuklar Derneği’nden Avukat Hediye Gökçe Baykal genelgeye ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Maalesef ülkemizde hazırlanan ‘faaliyet ya da eylem planları’ kağıt üstünde kalan bürokratik metinler oluyor çoğu zaman. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 2022 Faaliyet Planı içeriğine bakıldığından elektronik kelepçe sayısının artırılması, KADES uygulama indirme sayısının çoğaltılması, daha fazla kadın konukevi açma gibi düzenlemelerin yapıldığını görüyoruz. Ancak bu düzenlemelerin hepsi kadınların şiddete uğramasından sonra yapılacaklara ilişkin. Devletin öncelikle kadına karşı şiddetin önüne geçmesi gerekiyor. Bizim amacımız daha fazla elektronik kelepçe, daha fazla kadın konukevi değil daha az şiddet daha az önlem olmalı.’’
Türkiye’de yılın ilk çeyreğinde 99 kadının öldürüldüğüne dikkat çeken Baykal, “Önce Kadınlar ve Çocuklar Derneği olarak takip ettiğimiz dosyaların birçoğunda öldürülen kadınların 6284 Sayılı Kanun uyarınca koruma kararları mevcut. Tokat’ta takip ettiğimiz Kadriye Alper dosyasında, Kadriye Alper koruma kararının bittiği günün ertesi günü katledildi. Devletin bu konuda eksik kaldığı ve uygulanan politikaların yetersiz olduğu ortada. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından toplumda oluşan tepkiyi bir nebze azaltmak için hazırlanan genelge, tam anlamıyla uygulanabildiği ölçüde muhakkak yararlı olacaksa da kadına karşı şiddetle mücadelede gerçekten kalıcı ve etkili bir başarı elde edebilmek için İstanbul Sözleşmesi’ne bir an önce tekrar taraf olunması, buna paralel olarak devletin pozitif yükümlülükleri gereği mevzuatın etkin bir şekilde uygulanması gerekmektedir’’ dedi.
‘BU ÜLKEDEN ELEKTRONİK KELEPÇESİNİ BOZUP KARISINI ÖLDÜREN DE OLDU’
Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği Genel Koordinatörü Hilal Gençay, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için düşünülen her türlü politikayı İstanbul Sözleşmesi tartışmaları ile birlikte değerlendirmek gerektiğine dikkat çekiyor.
Gençay ekliyor: ‘’Genelgede 5 milyon erkeğe verilecek eğitimlerden bahsediliyor ancak bu eğitimlerin içeriği ya da kimler tarafından verileceği belirsiz. Ayrıca kadına yönelik şiddeti önlemede kadınları güçlendirmek ve bütünlüklü politikalar uygulamak erkeklere verilen eğitimlere nazaran çok daha iyi sonuçlar veriyor. Bu alanda çalışanların sağladıkları veriler erkeklere eğitim vermek için harcanan bütçenin kadınlara ayrıldığında çok daha iyi sonuçlar alındığını gösteriyor. Elektronik kelepçe sayısının 1500’e çıkarılması düşünülmüş ancak bu ülkede elektronik kelepçesini bozup karısını öldüren de oldu. Tedbir kararlarında olduğu gibi elektronik kelepçede de bu yöntemin işe yaraması için meselenin ciddiye alınması ve çok etkin bir şekilde uygulanması gerekiyor. Genelgede 5 milyon KADES kullanıcısı da hedeflenmiş durumda ancak bu uygulamanın sadece cep telefonundan internete girebilen kadınlar için bir yöntem olduğunu ve ülkede Türkçeden sonra en yaygın şekilde konuşulan dil olan Kürtçe dilinin uygulamada bir seçenek olarak bulunmadığını da söylemek gerekiyor. Çok olumlu gibi görünen başka bir hedef ise “kadın konukevi” sayısının artırılması ancak bu konuda da karar verici olanlar yerel yönetimler olacak, şimdiye kadar açılmamış sığınakların şimdi bu genelge ile nasıl açılabileceğini anlamak biraz zor. Genelgede kolluk kuvvetleri için de eğitimler öngörülmüş, bunların toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri olmayacağı aşikar, bu eğitimlerin içeriğine kimler karar verecek, bu eğitimleri kimler verecek yine en kritik sorular.’’
Gençay, ‘’Genelgenin ardında yatan yaklaşımı anlamak için her ‘şiddet’ dendiğinde aslında hangi şiddetin kastedildiği kendimize sormamız gerekiyor. Burada konu edilen şiddet asıl olarak fiziksel şiddet. Oysa psikolojik şiddeti de en az fiziksel şiddet kadar mesele etmek gerekiyor. Çünkü topyekün bir zihinsel dönüşüm ancak şiddeti bu şekilde ele aldığımızda mümkün’’ diyor.