Getting your Trinity Audio player ready... |
AYSEL YENİDOĞANAY
Bugün 8 Mart: Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Biz kadınlar bugünü bir kutlama olarak ele almıyoruz. 8 Mart 1857 yılında ABD’nin New York kentinde Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşın anma günüdür bugün.
Konfeksiyon ve tekstil fabrikalarında çalışan 40 bin işçinin insanlık dışı çalışma koşullarına ve düşük ücrete karşı başlattığı grevin, polisin saldırısıyla kanlı bitmesine neden olan bir gündür 8 Mart.. Saldırı sırasında çıkan yangında 129 kadın işçinin can verdiği bir gündür.
1910 yılında Danimarka’nın Kopenhag kentinde toplanan 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat Parti önderlerinden Clara Zetkin, bu yangında yaşamını yitiren 129 kadın işçi anısına 8 Mart gününün Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını önerdi. Kadın hakları hareketini, özellikle oy hakkını onurlandırmayı amaçlayan Emekçi Kadınlar Günü önerisi oy birliği ile kabul edildiği gündür.
Bu nedenle, kapitalist sistemin dayattığı “Dünya Kadınlar Günü” önermesini reddediyoruz.
Yaşam mücadelesini onurlu bir şekilde sürdüren emekçi kadınlarımızın önünde saygıyla eğiliyorum…
Kadınız biz! Mucizelerin yaratıcısı. 8 Mart takvimde bir gün olmaktan çıkmalı. Şiddeti, cinsiyet ayrımcılığını, yok sayılmayı reddediyoruz. Sabrımızı sınamayın! Biz her gün her yerde varız. Elinizi, dilinizi ve öfkenizi alın da gidin. Bir günümüz değil her günümüz kutlu bizim…
Buna bağlı olarak şiddet gören, tacize maruz kalan ve öldürülen kadınları da unutmadık. Her gün ama her gün yeni ölümlere tanık oluyoruz. Ne yazık ki faillere ciddi cezai yaptırımlar uygulanmıyor. İyi hal indirimiyle birkaç yılla kurtuluyorlar. Bizler İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’nin yeniden hayata geçmesini istiyoruz. Mücadelemizi sonuç alana kadar sürdüreceğiz.
KADINLAR GÜLDÜKÇE GÜZELLEŞİR DÜNYA başlığıyla devam eden söyleşilerime başlarken okuduğum ve benim kaleme aldığım; “ben artık katilimle yaşamak istemiyorum” başlıklı “kadın” bildirisini sizlerle paylaşmak istiyorum:
Dünya denilen gezegen cehenneme mi döndü yoksa insan denilen canlı mı onu bu hale getirdi? Ya da biz insan olduğumuzu bilmeden hep bir cehennemin içinde mi yaşıyoruz/yaşıyorduk?
Ben, bütün bu yaşananların/yaşadıklarımızın bir illüzyon olduğunu düşünüyorum. Hiçbirinin gerçek olmadığını, gözümü kapatıp açtığımda her şeyin normal akışına döneceğine inanmak istiyorum.
Olmuyor işte, ne yapsam olmuyor; her gün doğumunda yeni acılara tanık oluyorum.
Acı her geçen gün bıçak olup yüreğime saplanıyor. Öldürülen her kadınla bir parçam ölüyor. Özgecan oluyorum, Münevver oluyorum, Emine oluyorum, Fatma oluyorum, Ceren oluyorum, Pınar oluyorum ve öldürülen her kadın ben oluyorum…
Çığlığım kendime yabancı. Sesimi duyan yok.
Kalabalıklar içinde yalnız ve bir o kadar çok.
Suçumuz: Aşık olmak!
Ve biz celladımıza aşık olduğumuzu bilmeden mutluluktan kahkahalar atıyoruz.
“Sevgi şifadır. Sevgi güçtür. Sevgi değişimin mührüdür.” der Mevlana.
Biz şifalandığımızı düşünürken, gücü “iktidar” olarak algılıyor aşık olduğumuz kişi. Egemenliğini ilan ediyor bedenimizin üzerinde. Aşk denilen kavramın içi boşalmaya başlıyor. Uçsuz bucaksız gibi görünen dünyanın bir köşesinde sıkışıp kalıyoruz. “Ölmek istemiyorum!” çığlığı boşlukta yankılanıyor.
Celladımın öldürme şekli fark etmiyor: Boğarak, döverek, yakarak, bıçaklayarak, kurşunlayarak, ezerek, doğrayarak, yükseklerden atarak… Sayayım mı daha? Yüreğiniz kaldırmadı değil mi? İşte ben her gün bu şekilde ölüyorum/öldürülüyorum. Hem de beni sevdiğini haykıran adam tarafından.
“Adam” diyorum; oysa ne adamlıktan ne de insanlıktan nasibini alamamış, varlığı gereksiz bir yaratık. Yenidünya düzeni ile birlikte mantar gibi türeyen ve “hep benim olsun” mantığıyla hareket eden doyumsuz yaratıklar.
Bu yaratıklardan kendini soyutlamış adam gibi adamlara sesleniyorum: Lütfen kadınların çığlığını duyun artık. Sizler birleşirseniz yaratıkların gücü azalır ve kadınların şen kahkahaları geri gelir. Bu dünya, doğanın dengesi gibi kadınıyla, erkeğiyle bir bütün. Denge bozulduğunda döngü değişir.
Ben artık katilimle yaşamak istemiyorum!
Ölmek istemiyorum! Ölmek İstemiyorum! Ölmek istemiyorum!
ÖLMEK İS-TE-Mİ-YO-RUM!