Yeter! Dokunmayın Çocuklara

Getting your Trinity Audio player ready...
AYSEL YENİDOĞANAY

Çocuklarımızın umutlarını, hayallerini çalıyorlar önce ve sonra kör kuyulara atıp, çığlıkları duyulmasın diye üstünü kapatıyorlar.
Henüz 17 yaşında A.E. Kars’ın bir köyünde yaşıyor. 11. Sınıf öğrencisi. Hayalleri, umutları olan bir genç kız. İlk gençliğini şen kahkahalar atarak yaşaması gerekirken, evli ve çocuklu Birdal Doğan tarafından sürekli taciz ediliyor.
Yeni bir olay değil bu; aylar, belki de yıllar önce başlamış taciz. (Haberin ayrıntılarında var bu.) Korkarak gidip geliyor okula. Anlatıyor bu durumu birilerine. İlgilenmiyor kimse. “Sesinizi duyan olmaz” diyorlar; “inanmaz kimse size.”
Hafta içi, ilçede bir pansiyonda kalıyor A.E.
Hafta sonları dönmek istemiyor köye. Yine çıkacaktı karşısına Birdal Doğan, yine sözleriyle taciz edecekti onu.
Ne yaptıysa olmadı. Karşısına her çıktığında kaçmaya çalıştı ondan. O kaçtıkça kovaladı tacizci.
Olay günü, 40 yaşındaki Birdal Doğan yine A. E’nin önünü kesti. “Okuluma gideceğim, bırak yakamı, ben çocuğum, taciz etme, rahatsız etme” diye yalvarmış A.E. Tacizce devam etmiş tacizci. Tartışmışlar. Babasının ruhsatsız silahını çantasından çıkarıp Birdal Doğan’ı vuruyor A.E.
Başka seçenek sunulmamıştır A.E.’ye. Kalem, defter, kitap olması gereken elinde silah tutmak zorunda bırakılmıştır.
Bir insanın canına kastetmeyi elbette ki savunmuyorum; bunun kendini savunma içgüdüsüyle yapılmış bir davranış olduğunu söylüyorum.
A.E. ifadesinde Birdal Doğan’ın “sana tecavüz etsem kimse bir şey yapamaz bana, elimi kolumu sallayarak gezerim. Seni öldürsem üç günde bırakırlar beni” sözleri yer alıyor.
A.E. bir çocuk. Sesini duyan yok, onu dinleyen yok. Adaletin kolları köye kadar uzanamıyor. Çaresizlik ve bir başına olma duygusu, alnına “katil” damgası vurulacağını bilmeden silahı ateşlemek zorunda bırakıyor onu.
Kadınları ve çocukları koruyan bir kanun maddesi yoksa, faillere cezai yaptırımlar uygulanmıyorsa, her mağdur kendi adaletini sağlamak zorunda bırakılacaktır.

anlamını yitirmiş her şey
susarak konuşuyoruz
toprak kokusuna hasret yüreğimiz
bahar gözlü çocukları susuyoruz
yıkımlar üzerine inşa ettiğimiz
parsellenmiş hayalleri susuyoruz
çığlığımız bize yabancı
çürümüş yaşamları susuyoruz

Susmayalım artık. Sahip çıkalım çocuklarımıza. Ses olalım seslerine. Ve hep birlikte haykıralım:
YETER! YETER! YETER!
ÇEKİN O PİS ELLERİNİZİ ÇOCUKLARIN ÜZERİNDEN!

Exit mobile version