Meslek Sendikacılığı Bilerek Emeği Bölmektir!

Getting your Trinity Audio player ready...

 

Dr. Mustafa Torun
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı, TTB Kurultay Delegesi
mtorun3@gmail.com

Hükümdarlar gelip geçer ama dünyanın Her zaman hekimlere ihtiyacı vardır (Noah Gordon)

Bizim gibi üretim biçiminin yeterince gelişmediği, feodalizmin tam tasfiye edil(e)mediği, ulusal burjuvazinin yetkin olmadığı, “Küresel Kapitalizmin Taşeron Ülkelerinde, “emeğin bölünmeden örgütlenme süreci; maalesef çok sancılı ve acıklı seyretmektedir.
Bilenler bilir. Bu durum faşizmi birebir yaşamış Avrupa ülkelerinde ibretlik ve dramatik olmuştur. İçinde yaşadığımız antidemokratik baskıcı otoriter iklimde bu konu birebir benzemese de, Avrupa’nın daha önce yaşadıklarını bize acı bir şekilde hatırlatmaktadır.
*
Pandemi sürecinde hekimlerin ve genelinde sağlık emekçilerinin özverili çalışmaları sürecinde; Hastalanmaları, şiddete maruz kalmaları, ölmeleri ve öldürülmeleri, velhasıl çektiği ıstırapları, neredeyse dağdaki kurtlar kuşlar bile duydu. Tam yazıya yoğunlaşırken, yurdum insanının duygularını dile getiren bir Neşet Ertaş türküsü aklıma geldi. Aşık Keremden alınan bu türküde ayrılığın zorluğu, ayrılmamak gerektiği çok güzel işlenmiş. Birisi veya birileri de sınıfsal yapısı ve konumu gereği biz hekimlerle uğraşmanın zor olduğunu bilerek, bunun yerine BÖL-YÖNET politikasını anımsayıp, biz hekimleri ayırmayı herhalde kafalarına koymuşlar. Bunun için ne kadar çok çalışsalar da, biz SAĞLIKÇILARI bölüp ayıramayacaklar derim. Yanılıyor muyum?
*
Bilirsiniz yazılarımda Anadolu’nun öz be öz güzelim türkülerinin ferasetine inanarak, bunu da her zaman belirtmekteyim. Birilerinin cahillerin ferasetine güvenmelerine inat! Gelelim türkü sözlerine;

Yazımı Kışa Çevirdin
Bak gözümde Yaşa Leyla’m
Mevlâ’m Ayrılık Vermesin
Gökde Uçan Kuşa Leylâ’m
*
Türk Tabipler Birliği’nin(TTB) Pandemi öncesi ve pandemi sırasında, sağlık emekçilerinin halkın sağlığı ve mutluluğu için yaptığı özverili ve onurlu çalışmalar hepimizin hafızasında olup, buna karşı hekim ve diğer hekim dışı sağlık emekçilerini birbirine düşürüp, bölmek için yapılan “Böl-Yönet” politikalarınının, aynı güçler tarafından devreye sokulduğunu, bu dayatmaya karşı maalesef birçok hekimin bu akıma uyduğunu görmekteyiz. Ne acı!
Aynı rüzgâr estirilerek, “Hekim Sendikası” başlığı adı altında kısır örgütlenmelerin gündeme sokulduğunu üzülerek görmeye başladık. Gelin konuyu bugüne geliş sürecini de göz önüne alarak, ayrıntılı bir şekilde ele alalım.
*
Değerli yoldaşım, daha önceki dönemde “DİSK Emekli Sen” Sendikası genel başkanlığı görevinde bulunmuş Sevgili “Veli Baysülen” dostumun katkıları ile konuyu irdelemeye çalıştım. Kendisine buradan teşekkür ediyorum.
*
1600’li yılların ikinci yarısından itibaren buhar enerjisinden yararlanılmaya başlanılmasıyla, “Sanayi Devrimi” kendini göstermeye başlamış, İngiltere’den başlayarak hızla dünyaya yayılmıştır. Böylece buhar enerjisiyle çalışan makineler üretimde kullanılma sürecine girmiştir. Sanayideki makineleşmenin getirdiği dönüşüm, Kapitalist Üretim Sistemi’ne geçişi sağlamıştır. Kapitalist üretim biçimi; çıkarları birbirinin zıddı iki ana sınıfa dayanıyordu. Bunlar üretim araçları sahipliği ve üretilen mallara el koyan, onları pazarda paraya dönüştüren burjuvazi ile, üretim araçlarını kullanmak suretiyle sermaye sahibinin tedarik ettiği hammaddeyi işleyip, mamul mal üreten işçidir.İki sınıf arasında birinin çok kazanmasının, diğerinin az kazanmasına bağlı olan uzlaşmaz bir çelişki vardır. Bu uzlaşmaz çelişki nedeniyle,ağır çalışma koşullarında, uzun süre düşük ücretle çalışmak zorunda kalan işçiler, sorunlarına çözüm bulmak üzere harekete geçerek,çabalarını arttırmışlardır.
*
Harekete geçen işçiler, sanayi devrimi öncesi dönemin örgütlenme biçimi olan kalfa veya arkadaş birliklerinden esinlenerek, ilk etapta yardımlaşma sandıklarını, dernek ve kooperatiflerini oluşturmuşlardır. Zamanla bu örgütlenme biçimlerinin yetersizliğinin farkına varan işçiler sendikalar kurmaya başlamışlardır.
İlk sendikalarının önemli bir bölümü meslek esaslıydı. Her sendika belirli bir meslekten işçileri bünyesinde barındırıyordu .Öylesine katı bir meslek örgütlenmesi vardı ki, vasıfsız işçiler bu sendikalara üye olamıyorlardı. Kuşkusuz sendikaların bu yapısı, başta işyeri özelinde olmak üzere, ülke ve dünya genelinde ortak mücadelenin önünde engel teşkil ediyordu.Nitekim19.yüzyılın ilk yarısından itibaren, bu tip sendikal örgütlenmenin ihtiyaca yanıt vermediği görüldü. Meslek esaslı sendikaların yanı sıra, işçinin genelini bünyesinde barındıran sendikalar kurulmaya başlandı. Böylece vasıflı ve vasıfsız olarak sınıflandırılmadan, ayrımsız tüm işçilerin birlikte örgütlenmelerinin önü açıldı. Sonra ki yıllarda genel örgütlenme biçimi olarak, dünyanın birçok ülkesinin yanı sıra, ülkemizde de uygulanmakta olan işkolu esaslı örgütlenme kendini göstermiştir. Günümüz dünyasında ulusal ölçekte uygulanan işkolu sendikacılığı, birçok ülkenin aynı işkolunda faaliyet yürüten sendikalarının bir araya geldikleri, bölgesel veya evrensel işkolu federasyonları eliyle ortak mücadeleler verdiklerini gözlüyoruz.
*
Görüldüğü gibi, sendikaların tarih sahnesine çıktıkları ilk yıllarda örgütlenme biçimi olarak benimsenen meslek sendikacılığı, ihtiyaca yanıt vermediği için terk edilmiş bir sendikacılık biçimidir. Zira bir bütün olan üretim alanı ile, eklentilerinde çalışanların aynı amaç için emek sarf eden emekçilerdir. Bu bütünün içinde farklı meslek grupları birlikte çalışır. Bir mal veya hizmet; hepsinin emeğinin ortaklaşması ile ortaya çıkar.
Sözgelimi bizim alanımız olan sağlık hizmetini ele alırsak; komplike bir sağlık tesisi (hastane) iki ana hizmet biriminden oluşur. Bunlardan ilki “Poliklinik” dediğimiz birimlerdir. Poliklinik kendisini rahatsız hisseden bireyin veya sevkle gelen hastaların başvurduğu, rahatsızlığının tanısının konulduğu ilk birimdir. Buraya başvuran kişi ,hastane kapısından içeri girdiğinde, ilk karşılaştığı çalışan, kayıt bölümünde kaydını yapan ve ilgili hekime yönlendiren kişidir. Hekim kişinin ön muayenesini yapar. Daha sağlıklı tanı için gerek gördüğünde hastayı çeşitli araştırmalar için ilgili birimlere yönlendirir. Hasta ilgili birimlerde istenen laboratuvar tetkikleri ve görüntülemeler için, bu birimlerde çalışan emekçilere başvurup, sonuçları çıktıktan sonra, tekrar ilk muayenesini yapan hekime gelir. Görüldüğü gibi sağlık sorunu yaşayan kişi, sorunun tanısı için sağlık kurumunun poliklinik biriminde farklı meslek grubuna dahil çalışanların birlikte verdikleri hizmeti almak suretiyle, rahatsızlığına tanı koydurmaktadır Hekim hastanın rahatsızlığının derece ve önemine göre, ayakta ilaç tedavisini ön görürse, hasta hekimin uygun gördüğü ilaçları temin ederek, ayakta tedavi olabilir. Hekim bireyin hastalığının yatırılarak tedavi edilmesi, rehabilitasyonu veya ameliyatla giderilmesi gerektiğine karar verirse, sağlık kurumunun ikinci birimi devreye girer. Kişi yatış işlemlerini yaptırıp, hastanede yatmak suretiyle sağlık hizmeti alır. Bu hizmet de aynı şekilde, doktorundan hemşiresine, hastabakıcısından temizlik çalışanına, gerekli tahlilleri yapan laborantından, tıbbı görüntüleme teknisyenine, ameliyat gerekiyorsa, ameliyathane çalışanlarından oluşan farklı meslek gruplarını içeren insanların, emeklerini birleştirmek suretiyle ürettikleri bütünsel bir hizmettir. Yani dememiz o ki sağlık hizmeti, bir tek meslek grubunun emeği ile verilmesi mümkün olmayan tam bir ekip hizmetidir. Zaman zaman bu hizmetin tüm aşamaları aynı kurumun içinde verilemeyebilir. Bu durumda hasta ilgili tanı ve tedavi için, başka bir üst sağlık kurumuna yönlendirilebilir.
*
Kuşkusuz bu sadece sağlık hizmeti için geçerli bir durum değil. Diğer birçok mal ve hizmetin üretimi ile sunumunda da aynı yöntem geçerlidir.
*
Tüm bunlara bakıldığında; Üretim yapılanması, farklı meslek grubuna mensup emekçilerin emeklerinin birleşmesine dayanan bir sistemde, bu meslek gruplarının ayrı ayrı örgütlenmeleri, emeklerinin karşılığı olan, insani yaşam ve çalışma olanaklarına ulaşmalarının önünde engeldir.Bir başka deyişle, bir bütün olan hizmetin parçalarının her birinin ayrı ayrı vereceği mücadele ile sonuç alması olası değildir. Unutmamalıyız ki vahşi kapitalizm, emekçilerin emeklerini sömürürken maalesef meslek ayrımı yapmaktadır. Çünkü üretilen mal veya hizmeti paraya çevirerek bütününden kâr elde etmektedir.
*
Öte yandan meslek esaslı örgütlenme, sistemin, bazı meslek guruplarına sağlayacağı daha iyi ekonomik ve sosyal haklarla, bu meslek grubunun kendisini diğer meslek gruplarından üstün görmesine ve birlikte çalıştığı insanların verecekleri mücadelelere yabancılaşmasına, hâtta yer yer bu mücadelelere karşı tutum almasına yol açacaktır. Kuşkusuz bu durum; Kapitalist biçiminin yeni versiyonu olan “Neo Liberalizm’de”, herkesin üretimin eşit parçası haline getirildiği, eskinin beyaz yakalı ile mavi yakalı çalışan farkının yok olduğu bir süreçte, ortak mücadeleyi parçalamanın yeni biçimidir diyebiliriz.
*
Halbuki küresel sermayenin, sadece emeği sömürmekle kalmadığı, yaptığı doğa tahribatı, yol açtığı çevre felaketi ve iklim değişikliği ile bütün bir canlı yaşamı tehdit ettiği günümüzde, sendikal hareketin, sendikaların üyelerine ekonomik ve sosyal çıkarlar sağlayan örgütlenmeler olmaktan çıkmaları ve toplumun tüm katmanlarını bu sorunlar etrafında örgütleyecek “Toplumsal Hareket Sendikacılığına” evirilmesi gerektiğinin tartışıldığı bir süreçte, sendikaların ortaya çıkışının temeli olan sınıf mücadelesini reddederek, örgütlenmeyi daraltmak ve meslek esaslı bir örgütlenmeye sevk etmek, olsa olsa bazı meslek gruplarının kendilerine layık gördükleri seçkincilige savrulmak olur derim.

✓TTB’nin bölünme amaçlarına kesinlikle dur diyelim!
✓TTB ekseninde örgütlenip sakın oyuna gelmeyelim!
✓Sağlık emekçilerini kimse ayırıp, bölemez!
✓Toplumsal Hareket Sendikacılığına doğru mesafe alalım!

“Gökte uçan kuşlarda bile ayrılık olmasın” diye sözümüzü tamamlıyoruz.

Sevgilerimle..

Exit mobile version