Getting your Trinity Audio player ready...
|
Son zaman deyin, isterseniz son dem deyin buna topyekun ‘’hepimizin psikolojisi ayni ‘’bozuk yani…
Sürekli tekrar etmemin gereği yok, haliyet-i durumumuzdan dünyanın başına bela olan şu Pandemi sorumlu.
*
Herkes mutlak birbirine benzer; özel ve kimi ortak genel mutsuzluklar, kayıplar, özlemler, kaygılar yaşadı bu arada…
Üç aşağı-beş yukarı tema ayniydi.
Herkesin etkeni farklı ama yüreğe sarsan acı ayniydi!
Kimi olumsuzlukları olumluya çevirip, bir kazanç elde etmemiz mümkün ama motivasyonlarımız çok düşüktü, dolmayan şarjlar da…
Zor işti, şimdi o kadar olumsuzlukların içinden sıyrılarak yolculuk etme, ahvallerimiz şimdilik fazla kabiliyet, aktivite getirmezken, büsbütün kilitlenmiştik içimize kendimize… Keyfimiz çoğu zaman bir içimlik sigara, kimimizde o da yok bizimki Marmara havası çekmek oldu.
*
Zorunlu, sosyal ve her türlü yaşamsal çevre koşulları çoğu zamanlarda aktivitelerimizi kısıtlarken bazen bırakıp gitmek istedik her şeyi…
-İşi
-Aşı
-Aşk’ı
Aşk dedim de bunu 14 Şubatı icat eden kapitalist düzenin yardakçılarına gönderiyorum…
Sevgi tek güne sığar mı hiç?
‘’Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten’’ demiş
Demiş üstat, Ataol Behramoğlu abi.
Ben de öğreninceye kadar, tıkandığım yerde ağlamanın verdiği
“Müşkülpesent’’ asalete sığındım çoğu zaman… Ama inanın yalın halinden isim çekimleri hallerine kadar kaç safha varsa oralardan geçtim.
-Sen, sana, sen de, senden derken vakit geçti.
Ana dek, güldük, mutlu olduk, coştuk, çıldırdık, sıkıldık, sinirlendik, bağırdık, ağladık, Kimi zamanlar… Dolu, dolu yaşamak bize göre buydu, Gökyüzünden yağan dolulardan başka bir doluluk göremedik, içimiz de!
.
Hayatı sevdik, sevmenin evrenselliğini bildik, umut etmenin omurgamızı dik tuttuğunu, gürleyen gök gürültüsünden sonra gökten taşların düşmediğini, tosladığımız duvarlardan kanayan yerlerimizi silip hayata devam ettik!
Ama insanlara yeniden güvenmeyi asla öğrenemedik, onun eksikliğiyle içimizin isyanlarını bastırmadık, Bu başarısızlığın hep gönlümdeki ömrümden yediğini fark ettiğimde onu korumaya alıp, ne türlü ıslahat gerekiyorsa peşinden gittim hüzünlüce. ..
.
Bu şarttı… Yüreğimin merkezi otoritesini kurmalıydım ya da sınıfta kalmalıydım hemde perişan bir vaziyette.
Zamanla eksikliğimin bir insandan ziyade özgüven eksikliği olduğunu, üzerime yapışan herkesin üzme potansiyelli olduğu hırkasını çıkarıp attım, yakın bir tarihte…
İçimin kültürünü ve uygarlığını keşfettim. Müttefiklerimi belirledim. Dersler çıkardım kendime özgü mitolojimden… Kendimi bildim… Ne benim için elzem, ne değilin farkında lığına vardım ve kendi veznimi çözdüm!
*
Bazı vedalar gerektiği içindir, çözümsüzlük önekleriyle dolu olduğundan.
Bazı vedalar olgunlaşmadan düşen meyveler gibidir, şaşırtırlar seni…
Bazı vedalar, bir veda biçimi değildir, sürgüleri ne ardından kapatılır, ne de siz içerden kilitlersiniz…
Neyse olsun, ne olacaksa olsun, dersiniz… İyi aile kızı etiketlerine yargılara da aldırmadan
Ben sonuncusunu alıyorum/ yaşamımda olmazsa olmazım dediğim insanların vakitleri gelince gideceklerini biliyorum…
Giden adidir ayrıca
Yaşayarak öğrenmek en güzel, etkili bir yol belki de…
Bunu yazamamış olsaydım, bas git kızım, derdim kendime Fakat bundan daha kötü olanı seçtim, yaşayarak öğrenmek için kalıyorum ‘’Güne başlarken selamınız SEVGİ olsun!