Getting your Trinity Audio player ready... |
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri içinde en yüksek gıda enflasyonu Türkiye’de. Aralık 2020’den Aralık 2021’e, OECD ülkelerinde ortalama gıda enflasyonu yüzde 6,8. ABD’de yüzde 6,5. İngiltere’de yüzde 4,2. Almanya’da yüzde 5,9. Türkiye’deki gıda enflasyonu ise yüzde 43,8. Hani enflasyon dışarıdandı? Ülkemizdeki gıda enflasyonu, Erdoğan’ın ağıtlar yaktığı ABD, İngiltere ve Almanya’daki toplam gıda enflasyonunun, neredeyse üç katı… Bizdeki enflasyon, hayat pahalılığı dışarıdan falan değil, düpedüz kaçak saray mamulü. Yani sorun dışarıda değil, bizzat içeride. Ustası da Erdoğan” dedi.
Öztrak ayrıca, “Adaletin kaybolduğu, zulmün ve despotizmin hüküm sürdüğü yerde, suç örgütleri de karanlık ilişkiler de yer altı dünyası da sahne alır. At izi, it izine karışır. Susurluk’tan 26 yıl sonra mafya-ticaret-siyaset bermuda şeytan üçgeninde sarsıntı yeniden başladı. Mafyadan para alan siyasetçilerle ilgili iddialar ortaya döküldü. Bu ülkenin atanmış İçişleri Bakanı, mafyadan 10 bin dolar aylık alan siyasetçi olduğunu, kameralar önünde itiraf etti. Aynı İçişleri Bakanı’nın pek çok suçluyla fotoğrafları, ortalığa döküldü” ifadelerine yer verdi.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Öztrak’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“MEMLEKETTE BEREKET KALMADI”
İktidar bazen yozlaştırır. Ama mutlak iktidar, mutlaka yozlaştırır. Türkiye, 2014’ten bu yana bu gerçeği en acı biçimde öğrendi. Tek kişilik saray rejimi; memlekette bereket, milletimizde ağız tadı bırakmadı. Tencereler boşaldı. Cepler boşaldı. Elektrik faturaları, milleti çarptı. Akaryakıt, doğal gaz fiyatları yurttaşlarımızı yaktı. Vatandaş saray mamulü pahalılığın altında ezildi, gitti. Çünkü ülkemizde istişare bitti. Memleket tek bir kişinin talimatıyla yönetilir sanıldı. Yasama, yürütme ve yargı erkleri, tek kişinin elinde toplandı. Adalet çöktü. Demokrasi bitti. Milletin sesi duyulmaz, sözü de dinlenmez oldu. Dünyaca meşhur ‘The Economist’ dergisi dün 2021 Küresel Demokrasi Endeksi’ni açıkladı. Bu endekste Türkiye 167 ülke arasında 103. sırada. Oysa 2013’te aynı listede 93. sıradaydık. Demokrasi liginde son 8 yılda, 10 basamak birden düştük. Türkiye, sorunlu demokrasiler ile otoriter rejimler arasında, melez rejimler liginde. Otoriter rejimler ligine düşmeye beş sıra kaldı. Ne yazık ki aynı coğrafyada yer aldığımız Avrupa ülkeleri içinde ucube, melez rejimle yönetilen tek ülke biziz. Beraberce anıldığımız ülkeler Uganda, Gambia, Nepal… 100 yıllık Cumhuriyetimiz bunu asla hak etmiyor. Güçsüz adalet aciz, adaletsiz güç ise zalimdir. Milletimizin sesini duyan yok. Beceriksizlik arttıkça, zulüm de artıyor.
“ÜLKEYİ YÖNETENLER RAMAZAN NAZLI’NIN CANINA SAHİP ÇIKAMADI”
Geçtiğimiz hafta, 9. Cumhurbaşkanı’mız barajlar kralı Demirel’in memleketi Isparta’nın elektrikleri, dört gün boyunca kesildi. Isparta karda, kışta ışıksız bırakıldı. Isparta’yı zulmet sardı. Yalvaç ilçesinde 70 yaşında bir vatandaşımız, Ramazan Nazlı, evinde, yatağında donarak can verdi… 2022 Türkiye’sinde ülkeyi yönetenler, Ramazan Nazlı’nın canına sahip çıkamadı, Buna karşılık ölüm nedenini ört bas etmeye kalktı. Yönetimin millete karşı ört basa, gizlemeye başvurması, otokrat rejimlerin alameti farikasıdır. Ama hala bu ülkede bütün baskılara rağmen, meslek namusuna sahip çıkan doktorlar ve gazeteciler var. Ramazan Nazlı’nın vefat belgesinin yayınlanmasıyla, Ramazan Nazlı’nın ölüm nedeninin birden fazla vücut bölgesinde donma olduğu ortaya çıktı. Resmi makamların gizleme, saklama, üzerini örtme teşebbüsü akim kaldı. Ramazan Nazlı’nın hesabını kim verecek? Isparta’da yaşanan felaket ile ilgili dört başı mamur bir soruşturma derhal açılmalıdır.
“EDİSON BU KADAR ZULME NEDEN OLACAĞINI BİLSE AMPULÜ İCAT ETMEZDİ”
‘Doları düşürdük’ diye caka satan saray, elektriğe bu kadar zammı neden yaptığını bir türlü açıklayamadı. Buradan bir kere daha soruyoruz: Neden bu kadar zam yaptınız? Sarayın hangi ihtiyacını karşılamak, hangi saray beslemelerini abat etmek, hangi yandaşı doyurmak için bu fahiş zamları milletin sırtına yüklediniz? Böyle bir zulmü bu millet ne gördü, ne de yaşadı… Esnafın elektrik faturası, ödediği kirayı aştı. Hatay’da telefon aksesuarı satan bir esnaf, ‘iş yerimin kirası 4 bin 400 lira, gelen elektrik faturası 5 bin 658 lira’ diye isyan ediyor. Esnafımız, ‘buna sessiz kalan, ses çıkarmayan herkes de suçludur’ diyerek, soygunu ihbar ediyor. Mersin’de bir ayakkabı tamircisi, ‘50-100 lira gelen elektrik faturası, bu ay 355 lira geldi. 12 metrekarelik dükkânımın faturası, belimi büküyor, bu gidişle aydınlanmayı mumla, ısınmayı da ateş yakarak sağlayacağız’ diyor. Yine Eskişehir’de emekli bir yurttaşımız, ‘geçen ay 160 lira gelen elektrik faturası, şimdi 419 lira geldi, elektrik ve doğalgaza bin liradan fazla ödüyorum, aldığım emekli aylığı 3 bin lira bile değil insaf” diye haykırıyor. Amblemine ampul takıp iş başına gelen siyasi parti, 20 yılın sonunda, milletimizi evde ampulün düğmesine dokunamaz hale getirdi. Vatandaşı muma, ateşe, gaz lambasına muhtaç etti. Edison bu kadar zulme, neden olacağını bilse ampulü icat etmezdi.
“DOLAR ARTMAZKEN BU ZAMLARI NİYE YAPTINIZ?”
Milletimiz çok zorda. Genel Başkanımız, halkımıza da bir çağrı yaptı: ‘Şimdi de siz elektrik faturalarınıza, IBAN numaranızı yazın, ‘#sırasende’ diyerek, etiketlediğiniz faturalarınızı, sosyal medya aracılığıyla Erdoğan’a gönderin, belki milletin sesini duymayan, milletin halini görmeyen, milleti unutan sarayın kibirli başı bu defa milleti hatırlar” dedi. Genel Başkanımız bir de tıpkı Adalet Yürüyüşü’nde olduğu gibi, bireysel bir kararla, 31 Aralık gecesi yapılan zamlar geri alınana kadar, elektrik faturalarını ödemeyeceğini açıkladı. Zalime hasım, mazluma hısım olacağını bir kere daha gösterdi. Bizim anlayışımızda zulme rıza göstermek, zalime karşı çıkmamak da zulümdür. Elektrik gibi, akaryakıt zamları da zulüm oldu. Milleti ezdi geçti. Son bir yılda benzine yüzde 109, mazota yüzde 132 zam geldi. Hem benzinin hem mazotun litresi 15 lirayı aştı. Millet arabasına binemez oldu. Çiftçi traktörünü tarlasına götüremez oldu. Çok değil daha iki ay önce, aralık başlarında dolar kuru 13,5 lira civarındayken, benzinin litresi 9 lira 63 kuruş, mazotun litresi ise 9 lira 44 kuruştu. Bugün dolar kuru yine 13,5 lira ama benzinin litresi 15 lira 27 kuruş. Mazotun litresi ise 15 lira 54 kuruş. Dolar kuru aynı ama son iki ayda benzine yüzde 59, mazota yüzde 65 zam geldi. Bir kere daha soruyorum. Dolar artmazken, bu zamları neden yaptınız? Kimleri abat etmek, kimleri doyurmak için?
“BİZDEKİ ENFLASYON, HAYAT PAHALILIĞI DIŞARIDAN FALAN DEĞİL, DÜPEDÜZ KAÇAK SARAY MAMULÜ”
Saray ve şurekası; bahane üretmekten, iş üretemiyor. Sarayın kibirlisi, millete ABD’deki, Almanya’daki enflasyonu gösterip, ‘enflasyon bizden kaynaklanmıyor, dışarıdan geliyor’ diyor. Ama Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri içinde en yüksek gıda enflasyonu Türkiye’de. Aralık 2020’den Aralık 2021’e, OECD ülkelerinde ortalama gıda enflasyonu yüzde 6,8. ABD’de yüzde 6,5. İngiltere’de yüzde 4,2. Almanya’da yüzde 5,9. Türkiye’deki gıda enflasyonu ise yüzde 43,8. O da TÜİK’in makyajlı rakamları ile… Hani enflasyon dışarıdandı? Ülkemizdeki gıda enflasyonu, Erdoğan’ın ağıtlar yaktığı, ABD, İngiltere ve Almanya’daki toplam gıda enflasyonunun, neredeyse üç katı. Yine 31 Aralık gecesi yapılan fahiş enerji zamları olmadan bile, OECD içinde, en yüksek enerji enflasyonuna sahip dördüncü ekonomiyiz. OECD’de ortalama enerji enflasyonu yüzde 25,6, ABD’de yüzde 29,3, İngiltere’de yüzde 24,5, bizi sürekli kıskanan Almanya’da yüzde 18,3, ülkemizdeki enerji enflasyonu ise yüzde 48,8. OECD bu sıralamayı Ocak verileriyle yaptığında, muhtemelen enerji enflasyonunda da şampiyonluğa yükselmiş olacağız. Bir defa daha söylüyoruz: Bizdeki enflasyon, hayat pahalılığı dışarıdan falan değil, düpedüz kaçak saray mamulü… Yani sorun dışarıda değil, bizzat içeride… Ustası da Erdoğan. OECD enflasyon rakamlarını artık, ‘Türkiye dahil’ – ‘Türkiye hariç’ diye açıklamaya başladı. Esas OECD saray imalatı yüksek enflasyonun etkisinden kurtulmaya çalışıyor.
“BU KAÇIŞI TETİKLEYEN SERMAYE KONTROLÜNÜN BEKLENTİSİ Mİ”
2021 aralık ayına ait ödemeler dengesi yayınlandı. Türk lirasındaki olağanüstü değer kaybına rağmen, cari açık düşmek bir yana, 2021’in son üç ayında artmış. 2021 aralık ayında da 3,8 milyar dolarla, 2017’den bu yana en yüksek aralık ayı cari açığı verildi. Aralıkta tek bir ayda, bilinen kanallardan 1,2 milyar dolar ülkeden kaçmış. Bilmediğimiz kanallardan, yani net hata ve noksan kaleminden çıkan para ise 8,7 milyar dolar. Bu, tarihimizde tek bir ayda ülkeden kaçan en yüksek para miktarı… Bu kaçışı tetikleyen, sermaye kontrolü beklentisi mi? Yoksa başka bir hikaye mi var? Yine aralık ayında, 13,8 milyar dolar döviz rezervi tüketilmiş. Bu da damadın, ‘pandemiyi fırsata çevirip’ dövizleri buharlaştırmaya başladığı 2020 mart ayında tüketilen 16,6 milyar dolarlık rezervin ardından, tek bir ayda harcanan en yüksek rezerv miktarı… Döviz şahlandıkça, ‘rekabet gücü artıyor’ dediler. ‘Faiz sebep enflasyon sonuç’ diye masallar anlattılar. Bu ülkenin önce 128+9 milyar dolar rezervini yiyip bitirdiler. Sonuç: İtibarı sıfırlanmış Türk lirası. Artan dolarizasyon, şahlanan enflasyon, düşmeyen cari açık, artan piyasa faizleri… Kamu mali dengelerine eklenen ilave yükler. Bir beceriksizlik anıtı oldu.
“İNFAZLAR, ÇATIŞMALAR BİR DÖNEMİN SUSURLUK HADİSELERİNİ ANIMSATIYOR”
Adaletin kaybolduğu, zulmün ve despotizmin hüküm sürdüğü yerde, suç örgütleri de karanlık ilişkiler de yer altı dünyası da sahne alır. At izi, it izine karışır. Susurluk’tan 26 yıl sonra mafya-ticaret-siyaset bermuda şeytan üçgeninde sarsıntı yeniden başladı. Mafyadan para alan siyasetçilerle ilgili iddialar ortaya döküldü. Bu ülkenin atanmış İçişleri Bakanı, mafyadan 10 bin dolar aylık alan siyasetçi olduğunu, kameralar önünde itiraf etti. Aynı İçişleri Bakanı’nın pek çok suçluyla fotoğrafları, ortalığa döküldü. Sezgin Baran Korkmaz’ın ülkeden kaçmadan hemen önce bu atanmış İçişleri Bakanı’yla görüştüğü ortaya çıktı. İçişleri Bakanı bu işe yukarılarda karar verdiklerini, Meclis’te itiraf etti ama yargı, İçişleri Bakanı’nı çağırıp da bunları sormadı. Tüm bu karanlık ilişki ağlarında adı geçen bir isim, Kıbrıs’ta profesyonel bir suikastla öldürüldü.
Rum mezalimine direnen, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kahraman sancaktarları Ağrılarla, Toroslarla anılan, Beşparmak Dağlarında destan yazan şehitlerimizin, kanlarıyla sulanan güzel Kıbrıs’ın adı, ne yazık ki kumar, uyuşturucu ve kara parayla, mafya hesaplaşmalarıyla anıldı. Bu yer altı dünyasındaki aktörlerin, yer üstünde kimlerle ilişkisi var, hangi siyasilerle bağlantısı var, bu işin Türkiye bacağında kimler var, bu suikastın tüm yönleriyle aydınlatılıp aydınlatılamayacağı, bu kirli ilişki ağının derinliğini de gösterecek. Ama şu da bir gerçek, mafya-siyaset-ticaret ekseninde, zemberek, bir süredir boşalıyor. İnfazlar, çatışmalar bir dönemin Susurluk hadiselerini hatırlatıyor. O dönemde de ekonomik kriz ve devlette yönetim krizi iç içe geçmişti. Millete ağır bedeller ödetilmişti. Ülkenin huzuru, iyiden iyiye kaçtı. Zulmün olduğu yerde, huzur elbette olmaz.”