Getting your Trinity Audio player ready... |
Günlerden pazar. Müslümanların ibadetine açılmış Ayasofya Müzesi’nin önündeyim. Epeydir bu meydana gelmedim. Kalabalığı çok değişmiş. Hemen arkamdaki dünyanın en güzel camilerinden biri olan Sultanahmet Camiisi boş dururken Ayasofya’nın önünde çarşaflı kadınlar ve takkeli amcaların çoğunlukta olduğu bir kalabalık ezan saatinde içeri girmek için itişiyor. Konumuz bu değil, ama ilk izlenimim bu. Hemen karşısındaki küçük büfenin önünde genç bir topluluk var. Burada ilk sergilerini gerçekleştiren genç sanatçılar! Doğru yer mi, bilemedim. Konusu “From İstanbul with love”. Nesnesi, epeydir unuttuğumuz kartpostallar. Evet, bir gezginin en büyük keyfiydi bir zamanlar, gittiği, gezdiği her yerden dostlarına o kentin kartpostallarıyla merhaba demek. Şimdi herkes selfi çekip sosyal medya hesaplarına yüklüyor. Ama genç sanatçılar İstanbul denince akıllarına gelen görüntünün fotoğrafını çekmişler, Alara Villa, küratörlüğünü yapmış, fotoğrafları özenle hazırlamış, kartpostal olarak bastırmış ve ikna ettiği büfede 24 saatliğine sergiliyor, isteyen alabilir, ücretsiz diyerek. Üzerine SPAM yazmış.
TURİSTİK İMAJ YERİNE
Diyor ki, “Kartpostal, sıradan ve zararsız bu nesne, birçok hayalimizi etkiledi, Görkemli Ayasofya’yı, Boğaz’dan zarif bir şekilde geçen tekneyi veya hareketli Kapalıçarşı’yı. Turist kartpostallarının yaygın kullanımı, zihnimize bu imajları kazıyarak kent olgusunu, gündelik yaşamdan kopuk bir şekilde tarihi eserlere ve turistik cazibe merkezlerine indirgedi.” Bu gerçekten hareket ederek Alara, herkesin kendi hikâyesini yeniden yazmasını istiyor, kendi gözünden gördüğü İstanbul’u fotoğraflamasını ve kartpostala döndürmesini. Bunu daha sonra başka kentlerde de yapmaya hazırlanıyor. Katılanlar İstanbul’un kedilerini görmüş, bazıları camileri, mısırcıları, taksileri çekmiş; hepsi genç ve gençlerin kartpostala özlem duymaları bana ilginç geldi, onlar telefonlarının dışında da bir dünya olduğunu unutmamışlar demek? Alara Villa, İtalyan baba, Türk anneden olma, sanat ve fotoğraf eğitimini Fransa’da yapmış, Türkçe dahil pek çok dili konuşan, evrensel bir sanatçı. Bir süre yaşadığı İstanbul’u da sadece kendi gözünden değil, başkalarının gözünden görüp göstermek istemesi, bunu nostaljik kartpostallarla yapması anlamlı. Ama bence daha çok kişiye ulaşabilmesi için daha uzun sergileyebileceği ve daha çok görülebileceği bir yerde olmalı, büfenin Muhteşem kedisi Süleyman kadar ilgi çekebilmeliydi. Girişte yazdığım meydanın değişen insan profilinin nedeni buydu, orada artık çok farklı bir popülasyon var, Batılı turist yok, Arap turistler ve Araplaşmış Türklerin de kartpostaldaki İstanbul’u gördükleri, görecekleri yok. Pazar günkü ayazda gençlerin kendi kendilerine durmaklarına içim acıdı. Meraklısı http://spamcollective.com ve (IG_spamcollective adreslerinden bakabilir.