Getting your Trinity Audio player ready...
|
“Orman yangınları, sel baskınları, COVİT 19 ve döviz hareketleriyle belirsizliğin hakim kılınmak istendiği ekonomi, dıştan kuşatma gayretleriyle geçen ağır bir yılı geride bıraktık. 2021’i ağırlaştıran bir diğer etken de, kutuplaştırıcı siyasetin çözüm üretmekten uzaklaşmış olmasıdır.
Türkiye, Dünyanın stratejik bir bölgesinde yer almaktadır. Fiziki olarak yerkürenin merkezinde, siyasi olarak demokrasi ile otoriter yönetimlerin arasında sınır oluşturmaktadır. Batı’sında demokrasi, Kuzey, Doğu ve Güney’inde otokrasi egemendir. 2022’de dış politikada, siyasette, ekonomide, yenilik ve değişimin hayata geçirilmesi Türkiye açısından yaşamsal bir ihtiyaçtır. İktidar kadar, muhalefete, özel sektöre, emek örgütlerine de görev ve sorumluluk düşmektedir. Balkan, Ege, Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Suriye ve Irak’ın başını çektiği dış sorunlarımızda, savunmada, terörle mücadele yönteminde, demokratik haklarda uzlaşmak durumundayız. Bu sorunların NATO müttefiklerimiz kaynaklı ve besleniyor olması, muhalefet partilerimizin suskun ve safını gizlemesi, ‘orada, burada ne işimiz var’ söylemini anlamakta zorluk çekiyoruz.
Kamu ve özel sektör, üretim, istihdam, verimlilik, hakça bölüşüm, sosyal adalet, fırsat eşitliği, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, tarım, hayvancılık, yeni teknolojileri üretme-uygulama politikalarında uzlaşma sağlamalıdır. Katma değeri yüksek üretime bir an önce geçmek durumundayız. Devlet öncülüğü ve desteğiyle özel sektör işbirliğiyle yeni hedef sektörler tespit edilip hayata geçirilmelidir.
İkinci Dünya Savaşı sonrası koşullarda Türkiye’yi reel ekonomiden koparan dışa bağımlı, borç-faiz, finansa dayalı sistemin, 19 yıllık uygulamadan sonra bu iktidar tarafından da sürdürülemez olduğu görülmüştür. Dış operasyonlara açık bu sistem ve politikalara bir an önce son verilmelidir.
Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı ‘yeni ekonomik modeli’ Çin veya Güney Kore diye adlandırmak haksızlıktır. Kararlılıkla uygulanır, alt yapısı oluşturulursa Türkiye’yi kuruluşun fabrika ayarlarına döndürecek modeldir. Türkiye bu modeli 1923-1938 yılları arasında başarıyla uygulayarak, tarımda, sanayileşme ve kalkınmada büyük başarı sağladı. Kağıt, çimento, tekstil, tekel, cam, demir-çelik, demiryolları, Makine Kimya, silah, uçak, araba, motor fabrikaları, aşı, Etibank, Sümerbank, Halk Bank, İş Bankası başta olmak üzere bir çok kurum ve sanayi kuruluşları bu dönemin eserleridir. Aynı dönemde Türkiye yüzde 105 büyüme sağladı.
Yaşanmakta olan ekonomik kriz karşısında muhalefetin yerli ve milli Türkiye modelini hatırlamaması, daha da ileri giderek karşı çıkması tarihi bir çelişkidir. ‘Öğrenilmiş çaresizlik’, felaket sözcülüğü Türkiye’nin geleceği olarak sunulması kabul edilemez.
Borç, faiz ve üretim kısırlığı sarmalından Türkiye, israfın, savurganlığın, yolsuzlukların üzerine giderek ulusal ve amaç birliğini sağlayıp, bu mücadeleye halkı inandırmakla kurtulabilir. Halkı inandırmanın yolu Cumhurbaşkanlığı, TBMM, bakanlıklar, belediyeler, sendikalar, meslek odaları, sivil toplum örgütlerinin etkili bir tasarrufa girmesinden geçer. Makam ve ulaşım araçları, milletvekili sayısı, şatafatlı törenler asgariye indirilip kamuya açıklanmalıdır. Yönetenler iğneyi kendine batırmadan halktan özveri istememelidir.
Türkiye, 2019 yerel seçimlerinden sonra enerjisini erken seçim, ‘muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı kim olacak’ kısır tartışmalarıyla harcamaktadır. Şov siyasetin, 2022’ye taşınmaması, yerini çözüm programlarına bırakması dileğiyle ulusumuzun yeni yılını kutluyoruz.”
(02.01.2022)