Getting your Trinity Audio player ready...
|
Sevgili okurlarım, merhaba.
Öncelikle sizlerin yeni yılını en içten dileklerimle kutluyorum. Yeni yılın bütün dünyaya ve ülkemize sağlık, barış, huzur, adalet ve mutluluk getirmesini diliyorum. Atatürk ilke ve devrimlerinin, aydınlık yarınların teminatı olduğunu bir kez daha anladığımız günlerden geçiyoruz. Umarım, 2022 yılı Türk milleti olarak bizlerin Türkiye Cumhuriyeti’nin yılmaz koruyucusu olduğumuzu bütün dünyaya gösterdiğimiz bir yıl olur. Böylelikle 100. yılımızı, ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e layık bir ulus olarak kutlayabiliriz.
İyi dileklerimin ardından, yeni yılın ilk yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu yazımda olumlu gelişmelerden bahsedebilmeyi çok isterdim. Ne yazık ki, bu mümkün değil. Malum, 2006-2008 yıllarında, iktidar yerli ve yabancı birçok şirkete yüzde 2 vergi karşılığında 40 bini aşkın maden arama ruhsatı verdi. 4 bin maden sahası satıldı. Yerli şirketler, uluslararası dev şirketler karşısında şans bulamadı. Bu düşündürücü ve ürkütücü durum, bugün de devam etmektedir. Balıkesir ve ilçeleri de tarım ve hayvancılığı olumsuz yönde etkilediğini birçok örnekte gördüğümüz, kırsalda yaşayan halkımızın geleceğini yakından ilgilendiren bu duruma maruz kalmaktadır.
Geçtiğimiz 21 Aralık 2021 Salı günü, Balıkesir’in Altıeylül ilçesine bağlı Sarıalan Köyü’nde, hukuksal süreç tamamlanmadan ÇED toplantısı gerçekleştirildi. Tepkilere yol açan toplantının konusu; CVK Maden İşletmeleri San. ve Tic. A.Ş tarafından, Balıkesir’in Altıeylül ilçesine bağlı Sarıalan, Kirazköy, Çamköy ve İvrindi ilçesine bağlı Gökçeyazı, Sofular köylerini kapsayan geniş bir alanda hayata geçirilmek istenen Altın, Bakır Maden Ocağı Kapasite Artışı, Cevher Zenginleştirme Tesisi ve Atık Depolama Tesisi.
Dava sürerken halkın katılım toplantısının yapılmasına, başta projeye dair Balıkesir 2. İdari Mahkemesi’ne dava açan Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi olmak üzere, Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, TEMA Vakfı Balıkesir İl Temsilciliği, Balya- Orhanlar Dayanışması, Balıkesir Çevre Platformu temsilcileri itiraz etti.
Vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğu da, 17 Temmuz 2020 tarihinde yine Sarıalan Köyü’nde gerçekleşen ÇED toplantısında olduğu gibi bir kez daha köylerinde maden ocağı istemediğini belirtti. Attıkları imzaların yer aldığı itiraz dilekçesini, Balıkesir Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün bilgisine sundular.
Çevre dernekleri, geçen yılki toplantıda şirketin zenginleştirme işlemi yapmayacağını söylediğini, bugün ise bu sözüyle tamamen ters düşen bir tutum sergileyerek halkı resmen aldattığını belirtti. Proje sınırları içerisinde yer alan Gökçeyazı’nın, fay hattı üzerinde yer aldığı vurgulandı. Bu bağlamda maden arama işlemlerinin doğurabileceği tehlikeye işaret edildi.
Doğayı ve yaşamı savunanların tepkisi karşısında, şirket söyleyecek bir söz bulamadı. Karşılaştıkları kararlı duruşu, maddi olanaklarını kullanarak aşmak isteyen şirket, Sarıalanlı işsiz gençleri etkilemek için birçok yolu denemiş. Bunu toplantı sırasında köylüler arasında geçen konuşmalardan anlayabiliyoruz.
Sevgili okurlarım, toplantı günü Sarıalan’da bulunan biri olarak köylülerimizin geçim derdi kaygısıyla şirketten yana tavır aldığını üzülerek gözlemledim. Bölgeye, tarım ve hayvancılık sektörleriyle ilgili yatırım yapılması gerekirken, neden halkımız maden şirketlerine mahkûm bırakılıyor? Biz değil miyiz; milletin efendisi olan, üreten, kendi kendine yetebilen, atalarından miras kalan topraklara gözü gibi sahip çıkan? Hangi arada özümüzden koparıldık? Maden şirketlerinin geçici vaatlerine aldanacak kadar aciz bir duruma düşürülmek istendiğimizi kabul etmek istemiyorum. Toprağını işleyen, birlik ve beraberliğine gölge düşürmeyen millet olduğumuz gerçeğini, yeniden hep birlikte geçerli kılarız değil mi?
Daha sondaj işlemleri gerçekleşirken köylerimizde su sıkıntısı yaşanıyor. Şirketin açtığı çukurlar, hem köylümüzün hem de sahip olduğu hayvanların can güvenliğini tehdit etmektedir. Yapılan işlemlerin etkileri, verimli tarım arazileri üzerinde yıllar boyu sürecek. Bu proje sadece söz konusu köylerimizi değil, Altıeylül ve İvrindi ilçe merkezlerini de tehdit etmektedir. Madenciler neredeyse kapımıza geldi desek hiç de abartmış olmayız. Madenin yaratacağı toz ve duman bulutları ile kanser vakalarında artış kaçınılmaz bir son. Solunum yolu hastalıkları da hepimizin sağlığının baş düşmanı olarak kapıda bekliyor.
Böylesine ciddi bir durum söz konusuyken; ÇED toplantısında insanın gözü, Altıeylül ve İvrindi’de faaliyet gösteren bütün siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerini aradı. 2020 yılındaki toplantıda, ‘’Bu halk enayi değil’’ çıkışıyla toprağını ve halkını savunan Gökçeyazı muhtarının bu kez toplantıya katılmaması dikkat çekiciydi.
Özellikle bir ağaç kesilmesin diye köşkün yerini değiştiren Atatürk’ün emaneti Cumhuriyet Halk Partisi’nin Altıeylül ve İvrindi ilçe örgütlerinin, toplantıda neden yer almadığını merak ediyorum. Erken seçim isteğini sıkça dile getiren, halkın bütün sorunlarına son vereceğini söyleyen ana muhalefet partisi; çevre ve enerji politikalarının köylüden, meralardan doğadan yana olduğunu anlatan bir duruş sergilemesi gerekmez mi? Sarıalan ve diğer köylerimiz, maden şirketlerine teslim edilemez demek bu kadar zor mu?
Ata’mızın ziyareti ile şereflendirdiği Gökçeyazı da diğer köyler gibi, maden talanıyla boğuşmaktadır. Yıllardır bu onurlu günü büyük bir coşku ile kutlayan Chp örgütleri, Atatürk’ün hayatı boyunca sahip olduğu doğa sevgisine umarım çok geçmeden sahip çıkar. Bu bilinçle görev ve sorumluluklarını yerine getirir. Elbette, sadece CHP değil, birinci vazifesinin, Türk istiklali , Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek olduğunu unutmayan bütün Atatürk gençliği!..