Getting your Trinity Audio player ready...
|
Balıkesir’den Balya’ya doğru giderken, sizi önce Cumhuriyet döneminin ilk köy okullarından birine sahip olmanın gururunu yaşayan Akbaş Köyü selamlar. Günümüzde tarihi okulun etnografya müzesi olarak kazandırılan binasına, veda ederken eğitimin bir ülkenin geleceği için ne kadar önemli olduğunu düşünürsünüz.
Daha sonra Balya’nın her biri doğa harikası olan köyleri ile tanışırsınız. Kadıköy’ün her mevsim bambaşka bir güzelliğe bürünen köprüsü içinizi ferahlatıverir. Tarlalarda çalışan yöre insanının sıcaklığı, en vefalı yol arkadaşınız oluverir. Danişment Köyü’nde görmüş olduğunuz Atatürk büstü, bir Türk genci olarak size birinci vazifenizi hatırlatıverir: ‘’ Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. ‘’ (Mustafa Kemal Atatürk)
Yolcuğunuz sırasında doğa ile iç içe olmak, en büyük mutluluktur. Ne yazık ki, bu mutluluğa gölge düşüren koskoca maden gerçeği kendini hatırlatıverir. Eczacıbaşı’na ait Esan maden ocağının bulunduğu devasa alan da sanki bir korku filmi oynanıyormuş gibi gelir insana. Geçmişteki olumsuz gelişmeler, zihninizde canlanıverir. Fransa’nın kurşun ve çinko işlettiği 1930’lu yıllardan kalma ağır metal atıklarının, geçtiğimiz yıllarda yol çalışmalarında kullanıldığı ve içme suyuna karıştığı basında yer almıştı. Bu kara izler yetmezmiş gibi, Orhanlar Köyü’ndeki Bahar Madencilik’in imzasını taşıyan maden projesi de hortlayıverir.
Madenin soğuk yüzüyle karşılaşmak, insanı derinden etkiliyor. Neyse ki, imdadınıza seyretmeye doyamadığınız uçsuz bucaksız yeşillikler yetişiverir. En az doğa ana kadar güçlü, kararlı ve inatçı olan Orhanlar Köyü’nün genç delikanlıları da karamsarlık bulutlarını anında dağıtıverir. Köylerinin dimdik ayakta duran çınar ağaçlarına öylesine sahip çıkıyorlar ki, her birinin yüreğinde taşıdığı yurt ve doğa sevgisi insanın gözlerini yaşartıyor. Kurtuluş Savaşı yıllarında, dedelerinin işgalci Yunan askerleri ile mücadele ettiği toprakları, işte bugün onlar canla başla koruyorlar. Her birinin nefesi, Bahar Madencilik’in ensesinde. Şirketin attığı her adımdan ilk önce onların haberi oluyor. Yasal olmayan bir gelişme mi yaşanıyor, hemen bunun hesabını soruyorlar.
Köy meydanındaki o ulu çınar ağaçları, bu amansız mücadelenin en canlı tanığıdır. Karşılıklı sevgi ve saygı çerçevesinde gerçekleşen sohbetler, geçmişin güzel anıları derken, kendinizi birden el değmemiş bir ormanda bulursanız hiç şaşırmayın. Çünkü Orhanların efeleri için, yıllardır gözü gibi baktıkları Yarımca Tepe Ormanı çok ama çok kıymetlidir. Burada geçtiğimiz haftalarda ne yazık ki birden fazla ağaç kesilmiş. Yerinden sarsılmaz denilen o köklü meşe ağaçlarını yerde görmek çok üzücü bir durum.
Yıllardır bakir kalabilmeyi başaran ormanda yaşanılan bu olumsuz gelişmeyi, fark eden köy sakinlerinden Sabahattin Altınparmak, bilgi alabilmek için Balya Orman İşletme Şefliği’ne dilekçe vermiş. Köyüne ve doğaya sahip çıkma isteğiyle bir dilekçe de Balıkesir Orman İşletme Müdürlüğü’ne iletmiş. Bu süre içerisinde, köy halkı ağaç kesimlerinin durduğunu gözlemlemiş. Sevgili okurlarım, kesilen ağaçların hemen yanındaki diğer meşe ağaçları da beyaz şeritler ile işaretlenmiş. Bu durum kaygı verici ve bir o kadar da düşündürücü. Çünkü verilen her iki dilekçeye hiçbir yanıt gelmemiş. Ağaçların kesildiğini köy halkı fark etmesiydi belki de daha çok ağaç kesilecekti. Hiçbir hastalığı olmayan, kuruma belirtisi göstermeyen ağaçlar durduk yere neden kesilir ki? İnanın bunu anlamak mümkün değil. Ormanın içinde ilerlemek, nerdeyse insan boyunu aşan çalılar, dikenli bitkiler ve yıllara meydan okuyan ağaçlar ile oldukça zorken, kimler rahatlıkla korunması gereken bu alana girebiliyor? Ve kesimleri gerçekleştiriyor?
Orhanlar’dan, diğer köylere giderken yol üzerinde bulunan su kuyuları da insanın dikkatini çekiyor. Birçok noktada açılan bu kuyuların da akıbeti belli değil. Maden şirketinin çalışanları, başkaları tarafından açmış olduğunu söylemiş. Orhanlar halkı, DSİ yetkilileri ile yapılan görüşmelerde köylerinde böyle bir çalışmanın söz konusu olmadığını öğrenmiş. Bu nedenle, kuyuların maden şirketi tarafından açıldığını düşünmek, bir delinin işi değil. Bu düşünceyi güçlendiren bazı durumlarda var. Örneğin, su kuyuları şirketin geçmiş yıllarda yapmış olduğu sondaj çalışma alanlarına çok yakın. Ağaç kesiminin yaşandığı orman da çok uzak değil. Maden şirketi, köyde bazı özel arazileri satın almış. Çalışma alanını genişletmek isteyen şirket, Orhanlar Göleti’ne doğru da yakınlaşmayı hedefliyor gibi. Bahar Madencilik, hayata geçirmek istediği altın madeni için gelecekte suya gerek duyacak. 24 saat çalışan bir işletme, günde ortalama 5 milyon litre su kullanıyor. Bu genel hesaplamayı baz alırsak su kuyularının varlığı ve tanık olunan diğer gelişmeler Orhanlar için tehlike arz etmiyor da ne yapıyor?
Orhanlar köyündeki üzülerek gördüğüm ağaç kesimleri, umarım başka bir kötü haberi beraberinde getirmez. En kısa zamanda yetkililer, konuya bir açıklık getirir. Maden şirketine göz açtırmayan, dedelerinden kalan topraklarını torunlarına bırakmak isteyen ve bu istekleri doğrultusunda emin adımlarla ilerleyen köy halkı zaten bu olayın unutulmasına izin vermez. Bütün köy halkı gibi en ufak gelişmeyi gözünden kaçırmayan Sabahattin ağabey, kendisine ait bir tarım arazisinin de şirket tarafından kullanıldığını tespit etmiş. Ve hiç gecikmeden konuyu yargıya taşınmış. Sevgili okurlarım, sizler bu yazımı okurken kendisi açmış olduğu dava da köyü Orhanlar’ın hakkını savunuyor olacak. Kararın doğadan yana olmasını diliyorum.
Ve son sözü, size dilim döndüğünce anlatmaya çalıştığım doğa tahribatının tanıklarından biri olan Sabahattin ağabeye bırakıyorum: “Orhanlar Yarımca Tepede’ki tahribat, Bahar Madencilik tarafından yapılmış bulunmaktadır. Yakınlarda özel bir araziyi satın aldılar. Oraya geçebilmek adına, orada sondaj vurabilmek adına çok yaşlı meşe ağaçlarını, ormanlık alanı tahrip etmiş durumdalar. Söz konusu alan için Sabahattin Altıparmak olarak Balya Orman İşletme’ye dilekçe vermiş olmama rağmen, halen cevap almış değilim. Balya Kaymakamlığı’na ve Balıkesir Orman İşletme Müdürlüğü’ne dilekçeme cevap alamadığıma dair dilekçe verdim. Onların sonucunu bekliyorum. Ondan sonra duruma göre hareket edeceğiz. “
İlgilenenler için Sabahattin Altınparmak’ın konuşması : https://www.youtube.com/watch?v=CHYGkl0NSLs&t=41s