Balbay, Saray’ın ‘asgari ücret ve seçim’ hesabını açıkladı

Getting your Trinity Audio player ready...

Cumhuriyet Gazetesi  yazarı Mustafa Balbay, milyonlarca yurttaşın sonucunu beklediği asgari ücret görüşmeleriyle ilgili dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

 

“Kriz üretme sanatı!” başlıklı yazısında Balbay, ülkenin adı ‘ekonomi’ olan ancak özünde yönetim krizi, sistem krizi, siyasi kriz, devlet krizi denilebilecek bir “salkım kriz”in içinde bulunduğunu belirtirken asgari ücret görüşmelerinde iktidarın yaptığı hesapları aktardı.

“Günlerce asgari ücret üzerinde “bayram” havası estirmeyi denediler” diyen Balbay, “Görüyoruz ki hesaplar ayrı. 4 bin 500’ün üstü olursa yılın ortasında seçim var. 4 bin civarında kalırsa biraz daha bekleyecekler. Ankara’da yapılan hesaplar böyle. Sorun, millet hangi parayla geçinir değil, seçime hangi iklimde gidilir!” ifadelerini kullandı.

Balbay’ın yazısının tamamı şöyle:

“Üretim üzerine bir dizi çeşitleme yapılıyor ya; üretim maliyetleri arttı… Üretici enflasyonu fırladı… Tedarik zinciri zayıfladı… İthalata dayalı tarım çöktü…

Bütün bunlar bir yana, iktidarın üretim deyince anladığı tek şey var:

Kriz üretimi!

Bunda da üstlerine yok…

 

Her alanda kriz üretimi itina ile yapılıyor. Buna ceza gelir mi bilinmez ama stokta da var. Ola ki kriz zamanından önce tüketilirse hemen yenisini koymak mümkün.

Sağ olsunlar, memleketi bugüne kadar hiç krizsiz bırakmadılar. Eskiden yaz avcılar ukrayna escort aylarında, yılbaşı, bayram gibi günlerde bir sakinlik olurdu, o da bitti. Şimdi kesintisiz yıl 365 gün, 7/24 kriz var.

 

***

Gündemde ekonomik kriz var.

Adı ekonomi ama özü yönetim krizi, sistem krizi, siyasi kriz, devlet krizi…

Ne ad verirseniz; tümünü kapsayan bir salkım krizin içindeyiz.

Bu da bir sanat!

Hem kriz üstüne kriz çıkaracaksınız hem size hiç bulaşmayacak.

Kriz halka heyet geçecek. Toplu halde, heyet halinde, çarşı-pazar, okul-sağlık her taraftan heyet geçecek…

Ama iktidara teğet geçecek!

Hiç dokunmadan… Deprem gibi! Merkez üssü milletin cebi, iktidar sadece artçı sarsıntı gibi hafifçe hissediyor.

Halkın krizler karşısında sesini yükseltememesi, bunun nedenlerini sorgulayamaması için şu tedirginlik yerleşti:

Daha kötüsü olabilir!

Ekmek için saatlerce kuyruk var.

Daha kötüsü olabilir!

Dolar almış başını gidiyor, bütün tahminler çökmüş.

Daha kötüsü olabilir!

İşsizlik kalıcı. Eğitimli işsiz, yüzde 40’a dayanmış.

Daha kötüsü olabilir!

Enflasyon tek haneye inecekti. Her haneye indi.

Daha kötüsü olabilir!

Hastanelerde ameliyatlar tehlikede. Malzeme eksikliği çekiliyor.

Daha kötüsü olabilir!

İnsanlar daha kötüsü olabilir endişesinin pençesinde durumunu koruma kaygısında.

Bu da bir sanat!

Günlerce asgari ücret üzerinde “bayram” havası estirmeyi denediler. Görüyoruz ki hesaplar ayrı. 4 bin 500’ün üstü olursa yılın ortasında seçim var. 4 bin civarında kalırsa biraz daha bekleyecekler. Ankara’da yapılan hesaplar böyle. Sorun, millet hangi parayla geçinir değil, seçime hangi iklimde gidilir!

Millet “en kötüye” yakalanmamak için “mevcut kötüye” katlanmaya çalışıyor.

***

Aslında daha kötüsü olursa endişe edecek bir şey yok. Bir tek şu olacak:

Nebati Bey üzülecek!

Sayın Bakan’a sordular:

– Tuttuğunuz yol olumlu sonuç vermezse ne yaparsınız?

Yanıt muhteşem:

– Üzülürüm!

Bakan Bey’e tek yaptırım var: Üzülmek!

Şimdi bu sözcük üzerinden içinde bulunduğumuz durumu anlatacak çok sözcük var ama bize yakışmaz!

Şimdi milletçe görevimiz, Bakan Bey’i üzmemek!

Hakkını teslim edelim…

Krizmatik bir durum!”

Exit mobile version