Getting your Trinity Audio player ready... |
Erdal Eren’in ailesine yazdığı mektuplar! Bugün 13 Aralık 1980 tarihinde idam edilen Erdal Eren’in ölüm yıl dönümü. Vatandaşlar Erdal Eren’i unutmadı ve Twitter’da yaptığı paylaşımlarla onu trende taşıdı. İnternette Erdal Eren’in ailesine yazdığı mektuplar, Erdal Eren şiirleri ve sözleri aranıyor. Biz de bu konuyu sizler için inceledik ve haberimize ekledik. İşte Erdal Eren’in mektupları! Ailesine yazdığı mektuplar! Erdal Eren’in son mektubu! Detaylar haberimizde….
Erdal Eren’in ailesine yazdığı mektuplar! 12 Eylül 1980 darbesinin ardından tutuklanarak cezaevine yerleştirilen, 13 Aralık 1980 tarihinde de idam edilen Erdal Eren, ölümünün yıl dönümünde anılıyor. Vatandaşlar internette Erdal Eren’in ailesine yazdığı mektupları, Erdal Eren’in son mektubunu ve hakkında yazılmış şiirleri ve sözleri araştırıyor. Biz de bu konuyu sizler için inceledik ve detayları haberimize ekledik. İşte Erdal Eren’in son mektubu…
ERDAL EREN’İN AİLESİNE YAZDIĞI SON MEKTUP!
“Ana!…
Neden mi burdayım? Neden mi evimde değilim? Neden istediğim zaman yatıp kalkamıyorum? Niye istediğim kitabı, evdeki kanepeye oturup okuyamıyorum, düşünemiyorum, yazamıyorum? Ne mi arıyorum dört duvar arasında?
“O sözler ki kalbimizin üstünde dolu bir tabanca gibi ölüp ölesiye taşırız. O sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan, uğruna asılırız.”
Baharın, karın altından fışkırdığı bugünlerde içeride olmak, çiçek kokusunu alamamak, geniş yeşilliklerin güzelliğini görememek insanda anlatılması zor bir duyguyu yaratıyor. Ama bu duygu öyle karamsarlığın, yılgınlığın, bitkinliğin ve vazgeçmişliğin bir belirtisi olmuyor. Aksine, bu duygu beni daha biliyor, daha hırçınlaştırıyor, bir yerlerden uzaklaştırıyor, bir yerlere yakınlaştırıyor. “Ne yapmalı?” “Nasıl savaşmalı?” sorusuna cevaplar arıyorum günlerce.
Sizi de düşünüyorum. İçeriye düşmeden önce anlatmak istediklerimi ama anlatamadıklarımı herhalde şimdi daha iyi anlayacaksınız. Bizi anlamayan analara, babalara, bacılara, eşe, dosta, herkese ama herkese anlatın daha vakit varken. Henüz geç kalmamışken. Vaktim az da olsa var ve eğer biz değerlendirmesini bilirsek yeter de artar bile. Bu işi hep beraber yürütürsek ancak kazanabiliriz.
Omuz, omuza, bir birinden güç alarak, bir birine güç vererek. Ve anam, bu savaşı ne pahasına olursa olsun kazanmalıyız, kazanacağız. Kazanacağız ki çiçekli, mutlu günleri hep beraber görelim, senin torunların görsün ve torunlarının çocukları görsün.
Biz karşımızdakiler gibi bir avuç değiliz. Biz halkız. Bak sana bizden olanları iyiyi, güzeli, haklarını isteyenleri sayayım. Ben varım, babam var, sen varsın, kardeşlerim var, ablam bacım var, sonra köydeki dayılarım, şehirdeki amcalarım ve onların akrabaları, komşuları var, onların arkadaşları, onların oğulları, kızları, benim okul arkadaşlarım, onların arkadaşları, onların akrabaları, amcaları, dayıları var ve yine onların… saymakla bitiremeyeceğim kadarız biz.
Gördün mü ak saçlı boncuk gözlü anacığım saymakla bitiremiyorum. Yeter ki omuz verelim birbirimize. Yeter ki destek olalım ortak mücadelemizde.
Gelecek görüşte bana özgürlüğü, özgürlüğün tohumlarını getir. Ve demir parmaklıklara bütün bu yazdıklarımı düşünerek gözyaşlarını, mahzun bakışlarını bırakmadan git. Boynun bükük olmasın. Giderken gözün arkada kalmasın. Arkana bakma. Dışarıda da hep öyle ol.
Sana ve soranlara devrimci selamlar.”
Anne. Benim anlatmak istediklerimin hemen, hemen hepsi bu mektupta var. Bu da cezaevindeki tüm devrimcilerin düşüncelerinin, yaşamlarının ve mücadelelerinin aynı olduğunu gösterir.
Bu yazdıklarımın yanı sıra sağlığınıza da dikkat edin ki yaşamın zorluklarına göğüs gerebilesiniz.
Size, akrabalara ve tüm arkadaşlara devrimci selamlar. Ellerinizden öperim. Erdal”
ERDAL EREN’E SEVTAP ÖZKAHRAMAN’IN YAZDIĞI ŞİİRİ!
Seni Çocuktan Saymadılar – Erdal Eren’e
Ankara
Aralık ayı
Aralığın 13. günü
Ve yürekleri donduran bir soğuk
Ah be çocuğum daha yaşın 17…
Doğmakta ölmekte insanlar için ama sen daha ne yaşadın ki?
Arkadaşların o gün kartopu oynarken, kardan adam yapıp elleri donarken, senin yaşama hakkını seni sevenlerin de yüreklerini dondurdular!
Öylesine çabuk gittin ölüme
Öylesine çabuk gönderildin ölüme…
Bu zayıf bedeninden mi korktular?
Bu masum kara gözlerinden mi ürktüler?
Bu incecik boynunla mı baş edemediler?
Anacığının dizinde yatıp saçlarının okşanılası yaşındaydın…
Sakalların çıksın diye gizli gizli günde 3 kez yüzünü traş etme yaşındaydın…
İlk kez sevdalanıp Kuğulu’da elini sevgilinin eline değdirme yaşındaydın…
Mahallenin toprak arsasında top koşturup penaltıydı değildi diye arkadaşlarınla kavga etme yaşındaydın…
Sınıfın kızlarını koruyup, gizliden sıra altından kopya çekip, tenefüste tuvalette iki fırt sigara çekip, hocalara dayılanıp sonrada okul koridorlarında ‘büyüdüm ben ya ‘ diye hava atma yaşındaydın…
Yalnızken karanlıktan, köpeklerden, gölgelerden korkup ‘ KORKMUYORUM’
Soğuktan donsan da ‘ ÜŞÜMÜYORUM’
Canının acısından dudaklarını kanatsan da ‘ ACIMIYOR’ deme yaşındaydın…
Sevdiğin artistleri, abilerini taklit etme yaşındaydın…
Yani büyüme çağındaydın
Büyük değildin ki! Hele öldürülme yaşında hiç değil!
Ah be çocuğum…
Seni çocuktan saymadılar,
Seni evlattan saymadılar,
Seni kardeşten saymadılar…
Yani seni SAYMADILAR!
Ama ben seni SAYIYORUM…
Ve
Her sene saygıyla, acıyla öldürülen bütün çocuklar adına seni anıyorum…
Artık ana olan yanımla, yıllardır seni öpemeyen koklayamayan anan için her yıl 13 Aralık’ta delikanlımı öperken ‘ bu da ERDAL için olsun’ diyorum…
Ah be çocuğum!
Sevtap Özkahraman
ERDAL EREN KİMDİR?
Erdal Eren, 25 Eylül 1964 tarihinde Giresun’da dünyaya geldi. 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkum edilen Eren, Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisiydi. Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisi Sinan Suner, 30 Ocak 1980 tarihinde Milliyetçi Hareket Parti’li Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürüldü.
Erdal Eren, Suner’in öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 tarihinde gerçekleştirilen gösteride gözaltına alınan 24 kişiden biriydi. Gösteri esnasında çıkan çatışmada ölen er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklandı ve yargılanarak 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkûm edildi. Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 13 Aralık 1980′de Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde idam edildi.
Erdal Eren idam edilmeden 16 saat önce kendisini ziyaret eden gazeteciler Savaş Ay ve Emin Çölaşan’a, “avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşının altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18′den küçük olduğunu tespit edecek olan kemik testi yapılması talebinin kabul edilmediğini, vurduğu söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açtığını ama otopside yakın atışla öldüğünün kanıtlandığını, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını söyledi. İdam kararı verilen Erdal Eren’in 17 olan yaşı bir gün içinde 18 olarak büyütüldü ve sonrasında hemen idam edildi.
Ağabeyi Erkan Eren, Erdal’ın Mamak Askeri Cezaevi’nde tutuklu kaldığı dönemde gördüğü ağır işkencenin izlerine tanık olduğunu dile getirdi. Erdal Eren’in idam edildiği tarihte yaşının 18′den küçük olduğunu belirten Erkan Eren, infazı radyodan öğrendiklerini ve Erdal Eren’in kimsesizler mezarına gömülmek istendiğini söyledi.