Cumhuriyete Sahip Çıkmak!..

Getting your Trinity Audio player ready...
Prof. Dr. Süleyman Çelik (scelik44@gmail.com)

 

Türk kadınlarına, 3 Nisan 1930’da yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı verildi.

5 Aralık 1934’de genel seçimlerde de seçme ve seçilme hakkı verilen Türk kadınları, yasalar önünde, Avrupalı kadınlardan önce eşit yurttaş oldular!..

Bu hakkı kadınlar örneğin, Fransa’da 1945’de, İtalya’da 1946’da, İsviçre’de ise 1971’de elde ettiler…

Dün bu konuda birçok bildiri yayımladı ve bazılarında “temsilde de eşitlik isteği” dile getirildi…

***

Acaba kadınlarımız, Laik Atatürk Cumhuriyetinin kendilerine sağladığı kazanımların farkında mı?

Laik Atatürk Cumhuriyetini yıkmak isteyenlerin, Türk kadınının geleneksel başörtüsü ile ilgisi olmayan türbanlı kadınları koçbaşı olarak kullandıklarını ve AKP’nin iktidara gelmesinde, ev ev dolaşan partili kadınların rolünü düşünecek olursak, en azından bir kesimin farkında olmadığını öne sürebiliriz!..

Diğer kesimdekilerin ise AKP’li kadınlar kadar çalışmayarak, ne kaybedeceklerinin farkında olmadıklarını öne sürebiliriz!..

Ne kaybedeceklerini bilmediklerine göre, demek ki onlar da kazanımların değerinin farkında değillermiş!..

***

Dün sosyal medyada dolaşan aşağıdaki videoda, bir emekli kadın öğretmenle yapılan sokak röportajı dikkatimi çekti:

“Cumhuriyet bitti yavrum. Cumhuriyet değeri diye hiçbir şey kalmadı. Pahalılığı bir tarafa bırakıyoruz, değerlerimizi kaybettik. Türkiye değerlerini kaybetti. Pahalılıkla, açlıkla baş edilir ama çöken değerlerle baş edilmez” diye konuşmaya başlayınca, “işte Cumhuriyetin kazanımlarını ve AKP döneminde kaybettiklerimizin farkında, bilinçli bir kadın/ bir Cumhuriyet öğretmeni/ bir yurttaş” diye düşündüm ve heyecanla dinlemeye başladım. Ancak dinlemeye devam edince hayal kırıklığına uğradım…

Kadın öğretmenimiz, çıkışı seçimde buluyor ve “Kılıçdaroğlu, Akşener, Karamollaoğlu, Davutoğlu ve Babacan’ı ülkeyi, Cumhuriyeti yıkanlardan kurtaracak kahramanlar” olarak niteliyor. Kurtuluşun da çok kolay olacağını öne sürüyor. “Çünkü, çok daha kötü koşullarda olmamıza karşın Kurtuluş Savaşını kazandık” diyor ve yukarıda saydığı parti liderlerini, Atatürk’ün yanında yer alan İsmet Paşa, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Rıfat Börekçi, Kara Fatma vd. benzeterek, “o zaman başardığımız gibi, şimdi de başaracağımızı” öne sürüyor!..

Bu konuda özellikle partiyi şeriatçılarla dolduran Kılıçdaroğlu ve Akşener de çok güvenilir değiller; ama Karamollaoğlu, Davutoğlu ve Babacan’ın renkleri çoktan belli değil mi?

Karamollaoğlu, AKP’nin içinden çıktığı Saadet Partisi’nin lideri. Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi’nden, Saadet Partisi’nin ileri gelenlerinden Oğuzhan Asiltürk ile görüştükten sonra çekildi ve istemin Asiltiürk’ten geldiği konuşuldu…

Diğer ikisi daha düne kadar AKP’nin önde gelenleri arasındaydılar ve Cumhuriyet değerlerinin kaybedilmesinden onlar da sorumludur…

***

Örneğin, kaybedilen değerlerimizin başında öğretim birliği yasasının uygulanmaması gelmektedir.

Bugün, akıl ve bilimi kılavuz edinerek “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” kuşaklar yetiştiren laik eğitim sisteminin yerini, çocukların beynini körelten ezberci/ dogmatik, “dindar ve kindar” kuşaklar yetiştirmek isteyen eğitim sistemi almıştır…

Cumhuriyetimizin geleceği bakımından bunun en önemli kayıp olduğunu, bir eğitimci olarak öğretmenimiz de kabul eder, sanırım…

Cumhuriyeti Kuran partinin genel başkanı dahil, yukarıda anılan kahramanlardan buna karşı bir ses duyduk mu?

O halde bunlar Cumhuriyeti kurtarma girişiminde bulunmayacak, becerebilirlerse sadece Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidardan düşürebileceklerdir…

Erdoğan iktidardan düşünce sorunlar çözülecek mi?

Geçmişte Menderes, Demirel ya da Özal’dan kurtulunca ülkenin kurtulacağını sandık ama olmadı, tersine, çoğu kez gelen gideni arattı ve sonunda başımıza Erdoğan geldi!..

Çünkü sorun Menderes, Demirel ya da Özal olmadığı gibi, Erdoğan, Bahçeli, Kılıçdaroğlu da değil; sorun bunların arkalarına takılıp, hiç sorgulamadan tıpış tıpış peşlerinden giden bizleriz!..

Eğer bilinçlenmez ve Cumhuriyet değerlerini biz sahiplenmezsek Erdoğan’ın yerine gelen de Erdoğan’ı aratacaktır…

Bilinçlenmek okumakla olur; oysa kitap okumadığımız gibi, sosyal medyadaki bir paragraflık yazıları bile okumuyor, sadece resimlere bakıp geçiyoruz…

Erkekler kahve kültürüyle ahkam kesmeyi seviyor, kadınlar politika konuşulmasından bile hoşlanmıyor; pembe diziler, fasa fiso yapımları izleyerek vakit öldürüyorlar…

Karşıdakiler ise kendi görüşlerindeki kitap, gazete, dergi ve benzerlerini okuyor, videolarını dinleyerek daha da militanlaşıyorlar…

***

Durum böyle olunca temsilde eşitlik sağlansa ne olacak?

Meclise giren kadın milletvekilleri de erkekler gibi genel başkanına bakıp parmak kaldırmıyor mu?

AKP’li kadın milletvekilleri, aynen erkek milletvekilleri gibi, hepsi birden kürsüdeki muhalif bir kadın milletvekiline saldırmadılar mı?

Sonuç olarak “Cumhuriyet Kadın Devrimi” değil, “Aydınlanma Devrimi”dir; insanlar Aydınlanmayı özümseyip kendi akıllarını kullanmadıktan sonra kadın ya da erkek olmaları fark etmez!..

Exit mobile version