Getting your Trinity Audio player ready... |
NATO üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanları, Letonya’nın başkenti Riga’da başta Rusya olmak üzere ittifakın gündemindeki yakıcı başlıkları ele almak üzere toplanıyor.
Türkiye’yi, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun temsil edeceği iki günlük toplantıya ittifaka dahil olmayan, ancak Karadeniz’e kıyısı bulunan Ukrayna ve Gürcistan dışişleri bakanları da katılıyor.
Riga’daki toplantının ana gündem maddelerinden pek çoğu Rusya ile ilişkili konular. ‘Rus ordusu tarafından, Ukrayna sınırında yapıldığı öne sürülen yoğun askeri tahkimat; Kırım gibi Ukrayna’nın bir bölümünün de Rusya tarafından ilhak edileceğine yönelik iddialar ve Belarus-Polonya sınırındaki göçmen krizi’ toplantının ana gündem maddeleri arasında çoktan yerini aldı.
Moskova merkezli savunma ve güvenlik dergisi Arsenal Oteçestva’nın Genel Yayın Yönetmeni, emekli albay ve uluslararası ilişkiler uzmanı Viktor Murakhovski, Cumhuriyet.com.tr’nin ‘Karadeniz’deki NATO varlığı, Montrö Sözleşmesi, ABD’nin Yunanistan’daki askeri konuşlanması ve Türk-Rus ilişkilerinin genel seyrine’ ilişkin sorularını yanıtladı.
İki ülke liderleri arasında resmi olmayan anlaşmalar olduğunu vurgulayan Murakhovski, söz konusu anlaşmaların kamuoyuna ifşa edilmediğini, ancak tarafların Suriye’deki eylemlerinden bazı sonuçlar çıkarılabileceğini belirtti.
‘NATO TATBİKATLARI ENDİŞE SEBEBİ’
– ABD savaş gemisi USS Mount Whitney’in 10 günlük Karadeniz ziyareti Rus diplomasi ve güvenlik çevrelerinde oldukça sert bir tepkiyle karşılandı. Genel anlamda, ABD donanmasının Karadeniz’deki faaliyetlerine ilişkin görüşleriniz neler?
Rusya’nın tepkisi sert görünebilir. Ancak şu bilinmelidir ki Rusya, ABD ve NATO’nun Karadeniz’deki mevcut eylemlerine yanıt olarak bölgeye takviye unsurlar göndermediği gibi mevcut olanlar dışında hava savunma ve kıyı gemi-savar füze sistemleri de konuşlandırmıyor.
Rusya Savunma Bakanlığı’nın tepkisinin oldukça yeterli olduğunu düşünüyorum. Amerika Birleşik Devletleri ve NATO, önemsiz kuvvetlerle (iki gemi, iki stratejik bombardıman uçağı, birkaç keşif uçağı) Karadeniz’de gösteriş amaçlı eylemler gerçekleştirdi. Rusya da gösteriyi izlediğini ve kışkırtıcı bulduğunu ifade etti. Söz konusu tatbikatlarda NATO ile bağlantısı olmayan Ukrayna ve Gürcistan gibi ülkeler de yer alıyor. Rusya, NATO tatbikatlarının Ukrayna’nın güneydoğusundaki olaylarla bağlantılı olmasından endişe duyuyor.
‘MONTRÖ KUSURLU VE YETERSİZ’
– Bu tartışmalar ışığında Montrö sözleşmesi Rusya için ne ifade ediyor?
Birinci Dünya Savaşı sonrası güç dengelerini belirleyen Montrö Konvansiyonu, modası geçmiş ve kusurlu bir anlaşmadır. Sözleşmenin bazı ifadeleri kesinlik arz etmiyor ve teknik parametreler de oldukça eski. Ancak bugün, Boğazlar ve Karadeniz rejimi konusunda karşılıklı olarak kabul edilebilir yeni bir anlaşmaya varma şansına sahip olmadığımız da bir gerçek. Bu nedenle Montrö Sözleşmesi, Rusya tarafından tek taraflı veya blok biçiminde revize edilemeyen temel bir anlaşma olarak kabul ediliyor.
‘YUNANİSTAN’IN BAĞIMSIZ POLİTİKA İZLEME YETENEĞİ YOK’
– ABD’nin Yunanistan’daki askeri konuşlanması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yunanistan’daki askeri tahkimatını artıran ABD, NATO’daki müttefikleriyle bile bir ‘güç dengesi stratejisi’ dahilinde hareket ediyor. ABD, Türkiye politikasındaki egemen tutumlara karşı aşırı hassastır. ABD’nin, Irak ve Suriye’deki Kürt askeri oluşumlarını desteklediğini görüyoruz. Aynı ABD’nin, Rus hava savunma sistemleri alma kararıyla ilgili olarak Türkiye’ye baskı yaptığına şahit oluyoruz.
Yunanistan’da yeni ABD üslerinin oluşturulması, NATO kuvvetleri için açıkça gereksizdir. Örneğin Karadeniz’deki uçuşlar, mevcut durumda Girit ve Kıbrıs’taki hava üslerinden yapılıyor. Yunanistan’ın bağımsız politika izleme yeteneği yok, tamamen ABD’nin izinden gidiyor.
TÜRKİYE VE RUSYA: NE DÜŞMAN NE DE MÜTTEFİK
– Türk-Rus ilişkilerinin kısa ve orta vadedeki seyrine ilişkin öngörüleriniz neler?
Yakın gelecekte Türk-Rus ilişkilerini etkileyecek köklü bir değişiklik göremiyorum. Rusya ve Türkiye ne düşman ne de müttefikler. Pek çok açıdan duruma bağlı şekilde ortak ve bazı alanlarda da rakipler. Türkiye ile Rusya arasında birtakım resmi anlaşmalar var, ancak iki ülkenin liderleri arasında resmi olmayan anlaşmalar da var. Rusya ve Türkiye cumhurbaşkanları gayri resmi anlaşmaları ifşa etmiyorlar, bunlara ilişkin tebliğ de yayımlanmıyor; ancak tarafların Suriye’deki eylemlerinden bazı sonuçlar çıkarılabilir.
Pragmatizm ve gerçekçiliğin uzun vadeli ilişkiler için en güvenilir temel olduğunu düşünüyorum. Bu durumda, ideoloji, enformasyon ve medya alanlarında karşı karşıya gelme olasılığı asla dışlanamaz. Temel amaç, bu tür çatışmaların ticaret ve güvenlik alanlarında olumsuz eylemlere dönüşmesini engellemek olmalı.