Getting your Trinity Audio player ready...
|
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Habertürk TV’de gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Davutoğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“4 partiden ekonomiden sorumlu genel başkanlarımızın katıldığı bir toplantı gerçekleşti. Bugün de sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ile bir görüşme gerçekleştirdik. Uzun bir süre görüştük. Türkiye’de bugün ekonomik, demokrasi krizi var. Siyasal zihniyette problem olduğu için bir krizle karşı karşıyayız. Dış odaklar vs. gibi bunların hepsi krizi örtme çabasıdır. Bunu aşabilmek için de ekonomi politik bir bağlamda hareket etmek lazım.
“CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI İLE İLGİLİ BİR KONU GÜNDEME GELMEDİ”
Sayın Gül’le genel olarak son zamanlarda yaşanan gelişmelerin devlette ortaya çıktığı tahribat, elde edilen kazanımların bugün kaybediliyor olması, giderek fazlalaşan yoksullaşma, demokratik haklar konusundaki kaygıları paylaştık hem de hasret giderdik. Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili herhangi bir konu gündeme gelmedi. Esasen ziyaretimizin sebebi buydu. TOBB Başkanı’ndan İTO ve İSO başkanlarına, TÜRKİŞ, DİSK, HAKİŞ, TÜSİAD, MÜSİAD’dan görüşme için yazılı randevu talebi ettim.
“BİZ HERKESLE GÖRÜŞÜRÜZ, SAYIN ERDOĞAN DA DAHİL”
Biz herkesle görüşürüz. Siyasi olarak yakışmayacak sözleri etse de sayın Bahçeli ile görüşebilirim. Buna sayın Erdoğan da dahil. Görüşmemizin fayda mülahaza edilebileceğine inandığım konusunda herkes ile görüşürüm. Nihayet önümüzdeki süreçte ülkeyi yeni bir kadro yönetecek. Bu kadroların birbirlerini tanımaları önemli. İttifak seçim ortamına girdiğimiz anda konuşulacak bir şey. Şu anda konuştuğumuz ilkesel işbirliğini temsil etmek. STK’lara buradan sesleniyorum. Bu bir sınamadır. Şimdiye kadar bir talepte bulunmadım. Buradan TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD iş dünyası yetkililerimizden yazılı görüş talebinde bulunduk. Görüşmekten imtina ederlerse o zaman kriz daha da derinleşir.
“ERBAKAN’LA ÜÇÜNCÜ İTTİFAKI KONUŞTUK, BENİM TALEBİM DEĞİLDİ”
Seçim ufukta görünene kadar ilkeler bazında herkesin herkesle görüşmesi lazım. Sayın Fatih Erbakan’la görüştüğümüzde üçüncü ittifakı konuştuk, bu benim talebim değildi. Farklı görüşler ortaya atıldı. Şu anda bizim yapmamız gereken bir vizyon ortaya konmak, milletin önüne güçlü bir alternatif vizyonu ortaya koymak lazım. İkinci, üçüncü ittifakları konuşmak için erken. Siyasal mühendislik yerine, vizyon koymak lazım. Şu anda bizim partimizde gurur duyduğum, ümit beslediğim çok önemli süreç yaşıyoruz. Türkiye’de yeni bir çift kutup oluşturulmaya çalışıyor. 21. yüzyılın konseptlerini, kavramlarını zihinlerimizden çıkarmak zorundayız. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kutupları ortaya çıkardı. Sayın Erdoğan koalisyon dönemini hep söyledi, eleştirdi ama bugün gördüğümüz en kötü koalisyon sistemi var önümüzde.
Seçim matematiği partileri ittifaka, koalisyona zorluyor. Sayın Kılıçdaroğlu, sayın Akşener, Sayın Karamollaoğlu ve Sayın Babacan’a önce ilkesel zemini hazırlamamız gerektiğini söylüyorum. Bugünkü iktidarın hiçbir ilkesi kalmadı, sadece iktidarda kalmak için ittifak oluşturdu. Sayın Cumhurbaşkanımız ekonomiyle ilgili ne yaptığımızı biliyoruz. Ortada ağır yaralı var, sayın Cumhurbaşkanı ‘bunu ben yaraladım’ diyor. Peki bunu niye yapıyor? Seçime giderken bunu yapmak zorunda. Yeni bir iletişim ve ilişki modeli geliştirmemiz lazım.
“BEŞTEPE İLE AK PARTİ GENEL MERKEZİ ARASINDA GERGİNLİK VAR”
Seçim ortamına girmeden, seçim yasasını görmeden herhangi bir ittifak angajmanına girmeyiz. Bugünkü Cumhur İttifakı’nın içinde çok ciddi bir iç itilaf var bir çok konuda. AK Parti kitlesi, yöneticileri MHP’nin çok küçük bir oy oranıyla sistem üzerinde bu kadar etkili olmasından son derece büyük bir rahatsızlık duyuyor. Bugün AK Parti içinde Beştepe ekolü ile Genel Merkez arasında bir gerilim var. Bunu herkes biliyor. AK Parti Genel Merkezi fiilen bütün kurumları ile bypass edildi. Ben güçlü bir danışmandım. Ama siyasal hiçbir konuda bakanları aşan müdahalem olmamıştır. Bugün Beştepe’deki bürokratların hepsi siyaset yapıyor. Bürokrasi ile siyasetin iç içe geçmişliğinden kaynaklanan bir çürüme var. Bugün Beştepe’de oturan bürokratlar muhalefeti fiilen tehdit ediyor.
“MHP İÇİNDE DE AK PARTİ’DEN RAHATSIZLIK VAR”
AK Parti Genel Merkezi’nde halka hesap verirken o bürokratlar sokağa inmiyor. Bürokrat halka hesap vermeyecek AK Parti Genel Merkezi’ndeki siyasiler verecek. Öte yandan MHP içinde de AK Parti’den rahatsızlık var. Yolsuzluklar vs. Sayın Bahçeli ‘bizim rolümüz muhalefet rolüdür’ dedi. Niye böyle dedi? Çünkü kendi tabanından ciddi tepkiler geliyor. Sayın Cumhurbaşkanı bize her türlü baskıyı yapıyor ama CHP diyerek hedef gösteriyor. İlk defa burada söyleyeceğim, gerçekten demokrasi adına utanç verici. 12 Aralık’ta partimizin ikinci kuruluşumuzu kutlayacaktık. Haliç Kongre merkezinde. 12 Aralık’ta bu kutlamayı yapabilirsiniz dendi. Ona göre hazırlıklar, düzenlemeler yaptık. Anadolu’dan arkadaşlarımız geldi. Dün bize bildirildi ki, Cumhurbaşkanlığı 12 Aralık’ta orada bir faaliyet yapacakmış. Hiçbir partiye çıkarmadıkları engeli bize çıkardılar.
Oradaki işletme sayın Erdoğan’la ilişkisi olan bir yapı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi 2 hafta kala, orada Cumhurbaşkanlığı’nın etkinliğini söylüyor. Oradaki yetkililerin ‘Biz burayı daha önce bir yere verdik’ demesi lazım. Gelecek Parti’nin yükselmesi onların iktidarının sonu demek. Dış mihraklar diyor, içeride CHP’ye yükleniyor. İstiyor ki eski sol-sağ denklemi olsun, AK Parti MHP ittifakı olarak diğer oyları almak. Ben bu oyuna düşer miyim? Birileri Türkiye’yi kutuplaştırarak kendi iktidarlarını sürdürmek istiyorlarsa buna asla izin vermeyiz. Bütün il başkanlarımızla görüşüyoruz. Olabilecek her seçime hazır hale geliyoruz.
En iyi ölçüm sahada bizzat gördüğünüz ölçüdür. Van Erciş mesela. Ağrı’dan Van’a geçerken bildirmişlerdi bize, hiçbir gösteri yapılmayacak diye. Arkadaşlara dedim ki, ‘Ben bu ülkede Başbakanlık yaptım, toplantı gösteri kanunlarını biliyorum, isterlerse engellesinler’ dedim. Erciş’e geldik. Binlerce kişi sokakta bizi karşıladı. Çıktım konuştum. Türkiye’nin psikolojisi değişmiş, herkes bunu böyle bilsin. Bazen sayın Erdoğan’ın ‘kazanımlarınızı kaybedersiniz’ diye muhafazakar kesime tehditleri var. Ama bir dönem kapanıyor. Kapanma sebebi iktidarın çelişkiye düşmesi ve yolsuzlukları. Yeni dönemi inşa etmek bizim üstümüzdeki sorumluluktur.
Geçen sene Kars, Susuz’da halkla beraberiz. Sokakta birisi tepki gösterdi. Bizim korumalar tecrübelidir, dokunmazlar. Birisini yerel polis uzaklaştırmış. Bir hanım geldi, sizin emniyet orada birini iteledi dedi. Onu AK Parti ilçe merkezine götürmüşler. Beni AK Parti ilçe merkezine götürdü. ‘Ben sizin misafiriniz değil miyim, Başbakanımız değil miyim, getirin bir çay bakalım’ dedim. Sohbet ederek ayrıldık. Kızmadan anlatacağız. Bize gelmemek için iş bulan çok kişi var. Ya da işinizi kaybedersiniz. Biz işini kaybetmek pahasına yeni bir Türkiye inşa etmek için yola çıkıyoruz. Bir yere gittiğimizde yanımızdaki arkadaşlara söylüyorum, ‘hiç tepki vermeyin, ben anlatacağım’.
“SİZİN ONURUNUZU KURTARMAK İÇİN SOKAKLARDAYIZ”
AK Parti seçmenlerine sesleniyorum, sizin onurunuzu kurtarmak için sokaklardayız. Bir ilim adamı olarak köşemde herkesin ‘hocam’ dediği konforu yaşıyor olurdum. AK Parti’de geçmiş dönem görev yapmış bir dostumuz geldi. ‘Hocam haklısınız, ama biraz güçlenmeniz lazım, nasıl olsa kitleler buraya gelecek, kitleler çözülüyor’ dedi. Şu anda 1 saatlik çalışma 1 dolar 10 sente düştü. Biz böylesi dönemde yola çıktık.
“HDP İLE DE GÖRÜŞÜYORUZ, GÖRÜŞÜRÜZ DE”
HDP ile de görüşüyoruz, görüşürüz de. Sayın Mithat Sancar partimize ziyarete geldi. Benim hayatımda gri alan yoktur. İlkesel düşünürüm, parti kapatmaya karşıyım. Sayın Erdoğan da karşıydı. Sayın Erdoğan’ın olduğu siyasal çizgisinde 5-6 parti kapatıldı. Sayın Bahçeli’nin partisi de kapatıldı, MÇP niye kuruldu? Siyasal alanda görüşürüz HDP ile. İttifak, oluşum ayrı bir şey. Şu anda herhangi partiyle girmiş olduğumuz bir angajman yok. Türkiye’de en kapsamlı terörle mücadele veren talimatı veren Başbakanım. Ama herkes herkesle konuşur. MHP ile HDP Meclis’te yanyana oturduğunda sayın Bahçeli de gidip HDP’lilerle konuşmuştu. Siyasetin doğası içinde siyaseti meşru zeminde tutmak lazım. Teröre karşı herkesin ortak mücadelesi vermesi gereken bir zemin.
Osman Öcalan’ı TRT kanalına çıkaracaksınız. Bir taraftan İstanbul seçimlerini kazandırmak için İmralı’dan mektup getireceksiniz. Onun için ilkeye dönmüyor. Bakıyor ki HDP oylarına ihtiyaç var, Osman Öcalan’dan mektup getiriyor. Sonra gelip muhalefeti terörle suçluyor. İsteniyor ki, Doğu, Güneydoğu bir partiye, İç Anadolu Karadeniz bir partiye, sahiller bir başka partiye versin. AK Parti MHP’lileşti, onun için Kürt seçmenden korkuyor. Sayın Bahçeli bana onun için ‘serok Ahmet diyor’. Ben yörük Ahmet olarak Diyarbakır’da ‘serok Ahmet’ olarak karşılanırım. İç Anadolu’da kitlelerin ‘yörük Ahmet’in bağrına bastığı, Doğu Anadolu’da ‘serok Ahmet’ olarak saygı duyulan bir isimdir.
Türkiye birleştiren Kürtlerin sevdiği Türkler, Türklerin sevdiği Kürtlerdir. Turgut Özal’dan Gafran Okkan’a kadar bu böyle. Türkiye’de üç fay hattı var. Bir etnik, birisi mezhebi, birisi hayat tarzı vs. Bütün fay hatlarını rehabilite etmek lazım. Biz Gelecek Partisi’ni bu rehabilitasyon üzerine kurduk. Fatih’te de konuşurum, entelektüel birikimimle Kadıköy’de de konuşurum. Sünniyim, Alevilerin haklarını her zaman savunurum. Sayın Kılıçdaroğlu ile son görüşmemizde samimiyetle helalleşmeyi doğru yapıyorsunuz dedim. Bundan sonra Türkiye’yi birleştirecek olanlar Konya’da yörük Ahmet, Diyarbakır’da serok Ahmet’lerdir. Sayın Bahçeli’nin dönemi bitti artık. Kendisi bana ya Konya’da yörük Ahmet ol, ya da Diyarbakır’a serok Ahmet ol, diyor. Ancak o dönemler bitti.
“DİBİN DE DİBİ VAR DEMEKTİR”
Sayın Erdoğan bundan sonra konuşmazsa toparlayabiliriz. Ama sayın Erdoğan bu şekilde konuşmaya devam ederse dibin de dibi var demektir. Büyümenin ölçüsü kişi başına düşen milli gelirdir. Gelir dağılımıyla insanların refah seviyelerin yükselmesi. Hiçbir şeyde böyle bir reel böyüme sözkonusu değildir. Şu anda ülkede yaşanan ekonomi, politik ve kurumsal bir krizle karşı karşıyayız. Çözüm kapsamlı olmak zorunda. TL’nin değer kaybının ortaya çıkardığı dış borç, özel sektörün dış borcu, kamu özel işbirliği harcamaları, kamu borçları 2.7 trilyon TL ekonomiye yük bindi. Şu anda gördüğüm esas tehlike; bunun otoriterleşme eğilimi ile bütünleşmeye başlamış olması. ‘Yeni bir yöntem deniyoruz’ dediler.
Geçen sene bu vakitler o kaçıp giden bakan gittiği zaman. Sayın Elvan ve Ağbal göreve geldiğinde sayın Erdoğan ‘acı reçeteyi içmeye hazırız’ diyorlardı. Şimdi aynı şeyi söylüyor. Korktuğum yer şurası. Dibin dibi dediğim yer burası. Bir kere olağanüstü bir fakirleşme yaşanıyor. Şu anda 5 bin 100 lira civarında olması lazım asgari ücretin. 4 bin lira vereceğiz diye planlama yapılıyorsa, geçmiş yılların kayıplarını telafi edecek bir asgari ücret düzenlemesi değil. Dünyada şu anda en yüksek faiz uygulayanlardan biri Türkiye. Kredi faizlerinin ucuzlaması sözkonusu değil. Türkiye’de 31 milyon insanın kredi borcu var? Nasıl geldiler buraya? Sokağa indiğinizde her esnafın birinci sıkıntısı kredinin geri ödenmesi, kira, elektrik, doğalgaz artışları.”