Getting your Trinity Audio player ready... |
Öğretmen, insan aklıyla insan yetiştiren, geleceğe hazırlayan ve sadece ama sadece mesleğini para kazanmak için uygulamayan tek meslek ve tek çalışandır.
Öğretmen, mesleğini icra etmek için evden çıkarken işe gidiyorum demeyen, okula gidiyorum diyen tek meslek sahibidir.
Öğretmen, işini yaparken başka bir şey düşünmeyen, para hesabı yapmayan tek meslek erbabıdır.
Öğretmen, birilerinin dediği gibi yan gelip yatmaya ortamı müsait olmayan tek meslek sahibidir.
Öğretmen, koşulsuz sevgi üreten ve sevgisini karşısında parlayan gözlerle kendisine bakan o minik yavrulara aktarabilen tek mesleğin temsilcisidir.
Öğretmen, vicdanıyla hareket edebilen, kendisini kendi vicdanıyla yargılayabilen, öz eleştiri yapabilen tek ve özel bir mesleğin sahibidir.
Öğretmen, yıllardır değersizleştirilen ve ayaklar altına mahkûm edilen mesleki değerini ve onurunu korumaya çalışan tek meslek grubudur.
Öğretmen, maddi kaygılarla uğraşmayan sadece görevini en iyi şeklide icra etme mücadelesi veren yegâne meslek mensubudur.
Öğretmen, içi boşaltılmış programlardan öğrencilerini en az zararla kurtarma yolunda öğrenci yetiştirmeye gayret eden bir mesleğin temsilcisidir.
Öğretmen, yıllardır boş vaatlerle ekonomini düzelteceğiz, 3600 ü vereceğiz vs vs boş laflarla geçiştirmeye çalışan yetkililerine ve devletine küsmeden; yine de mesleğini en iyi şekilde yapmaya çalışan tek meslek erbabıdır.
Öğretmen, kendilerini mesleki olarak yetersiz gören yetiştirme yolunda adımlar atmaya çalışan birçok yetkiliden daha iyi donanıma sahip bir meslek mensubudur.
Öğretmen, öğrencisinin derdiyle dertlenen, velisinin sorunuyla uğraşan, zaman zaman amirinin etkisiyle gerilen, kurumunun baskısıyla bunalan, ekonomik kaygılarla yaşamı zorlaşan, ailesinin sorunlarını dahi en ufak bir şekilde işine yansıtmayan ve bunların hepsini vicdanında mahkûm edebilen bir mesleği yapmaktadır.
Hz. Ali’nin “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” dediği gibi, öğretmenlik asil bir meslek olmasının gururu öğretmene yeter de artar bile.
Öğretmenler, görevleri başındayken şiddet görmek, tacize, tecavüze uğramak istemiyorlar.
Öğretmenler, bilmem “neli/kaçlı hatlardan” aranmak suretiyle haksız şikayetlere maruz kalmak istemiyorlar.
Öğretmenler, artık boş vaatler istemiyor.
Öğretmenler, artık hem maddi hem manevi anlamda hak ettiklerini almak istiyorlar.
Öğretmenler, rahat bırakılmak, huzurlu olmak ve eşit koşullarda görev yapmak istiyorlar.
Öğretmenler ne veli ne idari ne de bakanlık nezdinde baskı altında kalmadan vicdanlarıyla baş başa kalarak görevlerini yapmak istiyorlar.
Öğretmenler, Öğretmenler Günü’nde kimseden bir tek kuruşluk hediye vs almak istemiyor, hak ettikleri 3600 ek göstergeyi almak istiyorlar. Kaybettikleri meslek onurunun yeniden tesis edilmesini istiyorlar.
Öğretmenler, polislik, garsonluk, komilik ya da herhangi başka bir mesleği yapmak değil atanarak öğretmenlik yapmak istiyorlar.
Hadi gelin bu taleplere cevap verelim öğretmeni öğretmen olarak görelim.
Sonuç olarak kısa bir anekdotu da paylaşarak bitirmek istiyorum:
Bir grup öğretmen bir restorana yemeğe giderler.
Garson bey masada öğretmenler olduğunu fark edince;
“Ben de öğretmenim ama 85 puanla atanamadım. Mecburen garsonluk yapıyorum.” der.
Öğretmenler o andan itibaren “Suçlu bizmişiz gibi yemek siparişi bile vermeye utandık.” Diyorlar.
Öğretmenlere restoranlar değil sınıflar yakışır!
Büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Değerli öğretmenler, gelin bu yeni nesilleri bilim ve bilgi çağına uygun olarak yetiştirelim.
Bu anlamda, ülkemin tüm eğitim çalışanı öğretmenlerimizin Mustafa Kemal Atatürk’ün Anadolu’nun aydınlanması için başlattığı Millet Mektepleri ve onun başöğretmenliğini kabul ettiği gün olan 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyoruz.
Yaşar GELER