Getting your Trinity Audio player ready... |
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Marmara Denizi’nin incileri Kaşık ve Sedef adalarının doğal sit durumunu değiştirmesinin ardından tepki çeken bir karar daha alındı. Marmara Denizi ve Adalar, Cumhurbaşkanı kararı ile “özel çevre koruma bölgesi” ilan edildi. Bölgede Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkili kılındı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Gürkan Akgün, kararla İBB’nin elinden adalarda plan yapma yetkisinin alındığını belirterek “Kararı demokratik karar alma açısından olumsuz değerlendiriyorum. Adalar’ın acil planları şu anda mecliste karar almayı beklerken süreci uzattığından dolayı da olumsuz değerlendiriyorum. Uygulamayı görmedik ama sonraki süreçler arasında da Adalar’ın korunması ve yapılaşmanın önüne geçilmesi açısından da çeşitli soru işaretleri kafamızda oluşuyor” dedi. Akgün, bakanlık tarafından planları yapılan Sivriada ve Yassıada örneğini verdi.
‘YETKİ ALINDI’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, içinde İstanbul’daki Prens Adaları’nın da bulunduğu sınırlar belirlendi. Kararda bölgedeki çevrenin araştırılması, korunması ve izlenmesine ilişkin belirlenecek usul ve esaslar ile bunların yansıtıldığı planların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetkisine bırakılması dikkat çekti.
Akgün, bu kararla Adalar’da plan yapma ve onaylama yetkisinin İBB’den alındığına dikkat çekerek “Planları hazırladık. Meclise sunduk. Hazirandan beri de mecliste karar almak üzere bekliyoruz. Şimdi bu yetki tamamen bakanlığa geçti. Aynı zamanda şu anda bütün projeler de durmuş durumda. Uygulama sürecininde bakanlık yetkiyi devralmış durumda. Temel mesele plan yapmanın yerelden merkeze alınmış olması. Özel çevre koruma, isme bakınca olumlu bir şeymiş gibi görünse de imar planı yapma yetkisinin yerelde büyükşehirin sonrasında da uygulama planının ilçe belediyesinin yapması tabii ki ilgili kurumlardan geçmesi gerekirken bu tamamen alınmış olacak” dedi.
‘TEHLİKEYİ GÖREBİLİYORUZ’
Adalar’ın ciddi anlamda korunması gereken bir bölge olduğuna dikkat çeken Akgün, “Planlar hazırlığı yapılmış ve uygulama aşamasındayken ileri bir tarihe ertelenmiş durumda. Şu anda plan olmadığı sürece kontrol edememe tehlikesi var. Yassıada’da ve Sivriada’da plan yapma yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndaydı. Sonuçlarını gördük” diye konuştu. Marmara Denizi’nin öldüğünü ve eşgüdümlü olarak korunması gerektiğini söyleyen Akgün özetle şöyle konuştu: “Bütünleşik kıyı yönetimi gerekiyor. Kirleten unsurların ortadan kaldırılması gerekiyor ama Marmara’yı kirleten Adalar değil ki. İmar planıyla Marmara Denizi’nin korunması arasında bir durum yok. Salda Gölü’nün özel çevre koruma alanı ilan edildikten sonra ki durumu da irdelemek lazım. Ayrıca özel çevre korumanın 1989’daki kararnamesine baktığınız zaman orada bazı alanlarda günübirlik tesisler yapılabileceği, çeşitli konaklama ve turizm izinlerinin verilebileceği gibi maddeler var. Bu böyle olur olmaz mı, onu şuan bilemem ama bu tehlikeleri en azından görebiliyoruz.”
‘BİLİMSEL GEREKÇELER SAKLANIYOR’
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Esin Köymen de Boğaz kıyılarında ve adalarda bakanlık tarafından yapılan sit değişikliklerini anımsatarak “Değişiklikleri incelediğimizde, sürekli olarak yapılaşmanın önünü açan derece düşürmelerin yapıldığını görüyoruz. Üstelik yeni sit derecelendirmelerine esas teşkil eden ‘Ekolojik Temelli Bilimsel Raporlar’ kamuoyuyla ve bilim çevresiyle de paylaşılmıyor. Yani derece değişikliklerinin ‘bilimsel’ gerekçeleri saklanıyor. Bakanlık şimdiye dek yapılan Kanal İstanbul, Yassı Ada, İstanbul ve Çanakkale Boğaz çevresindeki sit dereceleri değişiklikleri gibi planlama, uygulama ve karar örnekleri karşımızdayken yeni yapılan bu düzenlemelerle korunacak alanlarda yeni sorunların ve yapılaşma risklerinin yolunu açabilecek niteliktedir. Evrensel koruma ve hukuk kurallarını yok sayan bu düzenleme derhal geri çekilmeli” diye konuştu.