Getting your Trinity Audio player ready... |
Dr.Mustafa Torun
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı, TTB Merkez Konseyi Delegesi.
mtorun3@gmail.com
Konuya girmeden önce “Korona Pandemisi Sürecinde” meslek örgütümüz Türk Tabipler Birliğinin( TTB) halktan ve ezilenden yana olan tavırları ile sağlık çalışanlarının üstün ve fedekarca çabalarını unutmak mümkün mü?Adeta tarihe iz bırakmışlardır.Çok değerli ve saygın TTB eski başkanlarından, “224 Sayılı Sağlıkta Sosyalizasyon Yasasının” mimarı, Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı bölümü(eski adı ile Toplum Hekimliği) hocalarımızdan “PROF.DR. NUSRET FİŞEK HOCAMIZI” 3 KASIM 1990’DA sonsuzluğa uğurladık. Buradan bir defa daha saygı ve minnetle anıyorum. Özellikle idamlara karşı olması ve idamlarda hekim bulunmasına karşı yaptığı mücadeleyi unutmamak gerekir.Bu konuda yargılanmış olup, daha sonrada aklanmıştır.Bilindiği gibi 2004 yılında da idam cezası resmen kaldırılmıştır.
*
Korona sürecine gelmeden önceki periyotta dünyada ve ülkemizde sağlığın özelleştirilmesinin önündeki tüm engeller kaldırılmaya başlanmış olup, bu süreç bizde hızla tamamlanmıştır.Bunu özellikle vurgulamak isterim.
*
Peki bizler ne yaptık da “Sağlıkta Sosyalizasyonu(Toplumsallaşma)” resmen ortadan kaldırıp, hemde göz göre bu işi engelsiz ve tepkisiz becerip,sağlıkta piyasa düzenini kurduk?
*
Bilindiği gibi “Günümüzdeki Küresel Kapitalizm başlangıçta “Piyasa Sistemi” rekabetçi niteliğini kaybettikten sonra, gericileşmeye başlamıştir. Giderek dev tekeller yolu ile sınır tanımadan dünyayı paylaşmaya, sömürüsünü yaymaya başlamıştır. Sağlık da bundan nasibini alarak birer üst yapı olan eğitim gibi tekellerin çıkarlarına uygun olarak evrilmeye başlamıştır. Küreselleşen Anamalcı sistemde; Dev İlaç Firmaları,Sağlık Tüccarları ile Holding Hastaneleri;Sağlığı metalaştırarak, alınır satılır bir mal haline getirmişlerdir. Giderek SAĞLIK birçok tekelci küresel kapitalist sömürü alanını hızla geçerek, çok tatlı para kazandıran bir ticaret sahası haline dönüşmüştür.
*
Hacettepe Tıp Fakültesinde 1980 öncesi öğrencilik dönemimizde”Toplum Hekimliği” derslerine giren çok değerli ve saygın hocamız Prof.Dr. Nusret Fişek bizlere sağlığın meta olamayacağını, doğuştan kazanılan bir hak olduğunu, bunun asla devredilemeyip,sömürü sahası olamayacağını anlatır, bizlerden bu ilkeyi korumamızı ve mücadele etmemizi, pes etmememizi ısrarla isterdi.Hastalıklardan korunmanın tedaviden her zaman üstün olduğunu, daha masrafsız ve kolay olduğunu, tedavinin pahalı ve zor olduğunu, bunun sağlık tüccarları ve tekellerin işlerine yaradığını belirtirdi. O zamanlar tıp fakültelerinde “Toplum Hekimliği” saygın bir bölümdü.Tıp eğitiminde önemli bir yer tutardı.
*
Fişek Hocamız 1960 sonrası Sağlık Bakanlığında Müsteşarken, ünlü 224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi yasasının çıkartılmasına ön ayak olmuştur. Dünyada ve Türkiye´de bu yasa ve sağlığın doğuştan kazanılmış bir hak olduğu ilkesi çok yankı bulmuştu. Hatta Dünya Sağlık Örgütünün (WHO)1978´de yayınladığı Alma Ata(Almatı) Bildirgesinde; “Temel Sağlık Hizmetleri ilk defa siyasi olarak toplumların gündemine girerek, sağlığın doğuştan kazanılmış bir hak olduğu vurgulanmıştı.1961 yılında çıkarılan 224 sayılı yasaya başta çok itiraz gelmesine ve genel anlamda birçok çıkar grubunca engellenmesine rağmen, bazı maddeleri eksik de olsa çıkarılmıştı. Fişek Hocamız “Sosyalizasyon Sözcüğünü” istemesine rağmen, buna da itiraz edilerek” Sosyalleştirme” olarak değiştirilip,ilk defa 1963´de Muş´ta uygulanmıştır.
*
Bu yasanın temel özellikleri en uçtan merkeze doğru kısaca şu şekildeydi.
✓Sağlık Evleri,
✓Sağlık Ocakları (5-10 bin nüfusa bir sağlık ocağı olacak şekilde planlanmış olup, sağlık evi ve ocağı ilk başvurulacak birinci basamak merkezlerdir),
✓Hastaneler (ikinci veya üçüncü basamak olarak planlanmıştır),
*
Çalışma düzeni nasıl olacaktı?
✓Çalışma tam gün esasına göre ekip hizmeti ve sürekli eğitimli sözleşmeli personel ile verilecekti.
✓Altyapı donanımları tamamlanmadan sosyalizasyon yapılamayacaktı,
✓Her şeyden önce Toplum Hekimliği kavramı ön plana geçerek, sağlıkta çağdaşlaşmanın önü açılacaktı.
✓Sağlık sadece doktorların işi olmayıp, çeşitli mesleklerden oluşan bir ekip işi şeklinde planlanacaktı.
✓İnsanın sadece fiziki çevresi değil, biyolojik ve toplumsal çevresi olduğu gerçeği kabul edilecekti.
✓Hastayı önce hastalıklardan korumak, bu olanak olmazsa sağaltmak (tedavi etmek), bu da olmazsa onu onarmak (Rehabilite etmek) amaçlanacaktı.
✓Hiç kimseye ayırım yapmadan, herkesin sağlık hizmetlerinden eşit şekilde yararlanması sağlanacaktı.
✓Sağlık Hizmetlerini nesnel olarak değerlendirip, planlı bir şekilde ileriye götürmek gerekecekti.
✓Sağlık bedensel, ruhsal ve toplumsal olarak iyilik halidir” ilkesinden hareket edilerek, planlamalar buna göre yapılacaktı.
✓Tüm Sağlık ekipleri birbirini bütünleyerek, ülke çapında hizmet verecekti.
✓Sağlık hizmetleri bütünleşik (Entegre) olacaktı.
✓En çok öldüren, sakat bırakan ve en sık görülen hastalıklara öncelik tanınacaktı.
✓Sağlık Ocakları aynı zamanda kırsal kalkınma odakları olarak planlanacak,en ücra köşedekine bile sağlık hizmeti talep edilmesine gerek kalmadan gidecekti.
*
Bu yasa halen yürürlükte olmasına rağmen maalesef işlevini tamamen yitirmiştir.
*
✓Neden uygulan(a)madı?
✓Yasa ile kimlerin çıkarları bozuldu?
Gelin bu soruları serinkanlı olarak yanıtlamaya çalışalım.
Bilindiği gibi yasa çıktığında bazı maddeleri eksikti. Dolayısı ile uygulamada sorunlar olsa da, yinede 40 ilde sağlık ocaklarının kurulması, bulaşıcı hastalıklarda görülen başarı, aşılamada ilerleme önemli kilometre taşlarıdır.
Gerekli finansman ve yeterli kadro konamaması, siyasi olarak engellenmesi, çeşitli gerici çevrelerin baskılarına rağmen yine de başarılı olmuş diyebiliriz.
*
Hocamızın bizlere verdiği önemli noktaları belirtmek gerekirse;
✓Hastalık yok, hasta vardır.Her hasta ayrı değerlendirilmelidir.
✓Sağlıkta yerel değerler çok önemli olup, hastanın kültürü, yaşadığı çevre, işi, kurduğu ilişkileri gözetmeden karar vermek bizleri her zaman yanılgıya götürür.
✓Sağlık Hizmeti Hastanın ayağına götürülmelidir.
*
224 Sayılı Sosyalizasyon Yasası; 1 Nisan 1965 yılında 557 sayılı Nüfus Planlaması Yasasını doğurarak, ülkemizde nüfus planlamasının önünü açmıştır. Bu günlerde bu nüfus planlamasının ne hale geldiğini hepimiz ibretle izliyoruz.
*
YORUM VE ÖNERiLERiMiZ
Korona sürecinde ve buna paralel aşılamadaki kaosta, sağlık sistemimizi irdelerken;sağlığın da diğer sistemlerden soyutlanamayacağını, ülkemizin içinde bulunduğu sosyoekonomik, kültürel gerileme ve yozlaşmadan nasibini aldığını unutmamak gerekir. Aksi kanıtlanana kadar ustaların bundan önce koyduğu nesnel bilimsel gerçeklerden yola çıkarak olayların sınıfsal özünü kaybetmeden çözüm getirmek, yol haritamız olmalıdır.Sağlıkta özelleşmenin yerine kamusal çıkarları ön plana alan bir yapılanmayı önermeliyiz. Tedavi Hekimliği yerine koruyucu hekimliği (çağdaş yöntemler uygulayarak) daha öncelikli kılmak, bu konuda yatırımlar yapmak, doğumdan ölüme kadar sağlığı topluma yaymak gerekir.
✓KORUYUCU HEKİMLİK TEDAVİ HEKİMLİĞİNDEN DAHA ÖNCELİKLİDİR.
✓SAĞLIK DOĞUŞTAN KAZANILMIŞ HAKTIR.
✓SAĞLIK ÇALIŞANLARI EMEKLERİNİN KARŞILIĞINI MUTLAKA ALMALIDIR.