Getting your Trinity Audio player ready... |
Her nesil kendi çocukluğundan dem vurur ama özellikle 70’lerin ortalarından başlayıp , 80’lerin ortalarına kadar olan nesilin çocukluğu bir başkadır gözümde….
Bir kere şimdilerdeki gibi elinin altında her an internet yoktu…Ne bilgisayar oyunu, ne de 1000’lerce kanal…Tek elektronik eğlence o da evinde Televizyon var ise TRT’nin Pazar Sinema’sıydı…Şimdilerde çocukalrın ebeveynlerinin gözetiminde olmadan çıkamadığı sokaklar ise olabildiğine bizimdi. Taa ki akşam ezanı okunasıya kadar…
İşte bu çocukluk yıllarının en büyük eğlencelerinden birisi de İzmir Fuarı’ydı…
Bir yıl fuarın açılışını dört gözle bekler, açıldığı gün kapısında kuyrukta beklerdik…
O zamanlar böyle vesait yok…
Ne metro, ne belediye otobüsü ne de servis…Akşam üstü saat 17:-17:30 gibi dibek alanından iki bilemedin 3 özel servis aracı kalkardı…Çünkü fuarın esas gezilecek yerleri akşam 4’ten sonra açılırdı…Haliyle gündüz erkenden gitmek istemeyen ebeveynlere göre düzenlenirdi servis aracları…Yoksa bize kalsa sabahın köründe giderdik fuara…Bizim için esas eğlence alanı tabi ki lunaparktı…
O yıllarda ilçelerden gelen araçlar ve minibüslerin son durağı şu anki devlet demiryolları ile Fuar’ın basmane tarafı arasında kalan arada bir yerdi…Adı da CİNCİ BİRLİK… Araçlar buraya gelir herkes indikten sonra muavin son kez bağırırdı…
”Gece 12:15’de araç kalkar”
Fuar’ın ihtişamına kapılan konuklardan mutlaka bir kaçı bu son aracı kaçırır ve mecburi fuarda sabahlardı…
Dönüşte de fırsat bu fırsat kaskatlı havuzda foto çekilmeden dönülmezdi…Bu talihsizlerden birisi de ben olmuştum elbette :)
Fuar şimdilerdeki gibi beton yığını değildi…Holler daha toplu ve yeşil alan daha çoktu…Elektronikten, arabaya ; hırdavattan, defter kitaba ne ararsan fuarda sergilenirdi…Baştan sona tek tek gezmeye kalksan aracın bekleme süresine yetmezdi…
İlla her yeri görece diyorsan da hizmette sınır yoktu :) Minyatür trene atlar fuarı turlardık…Paraşüt atlama kulesine bakıp da boynu tutulmayan da yoktur bu arada :)
En çok hoşlandığımız yer lunaparktı tabii…Ailemizden aldığımız en çok 3-4 oyuncak kotasını öyle bir değerlendiriyorduk ki benim diyen muhasebeci halt etmişti… Çarpışan otolar, radar, gülen aynalar,
atlı karınca bir çırpıda aklıma gelenler…
Tabi ki olmazsa olmaz uçan balon…
O zamanlar daha mı kalitelilerdi ya da hava daha mı müsaitti bilmem :) Köyde bağ bahçede çalışırken uçan balonlar düşerdi tarlalara…Taaa oradan nasıl buralara geldi diye fikirden fikire bürünürdük…
Hayvanat Bahçesi her yıl en çok merak ettiğimiz mekandı…Aslanların ve İzmir’in simgesi haline gelmiş Pak Bahadır’ın yanına uğramadan fuara gittim denmezdi…
Sanatçıların yaz geldiğinde kendilerini Çeşme’ye, Bodrum’a atmadığı dönemlerdi…Ferdi Tayfur, Bülent Ersoy, Zeki Müren, Ateş Böceği, Komedi Dans üçlüsü ve daha onlarca ünlü isim…
Fuar Göl Gazinosu ve Palmiyeler’de çıkardı sanatçılar…Aradan ,kıyıdan, köşeden iyi bir açı bulabilirsek izlerdik…Cebimizde kalan son parayı da Kuğu’ya binmek için harcar, aracın yolunu tutardık…
Araçta hep biz bize olurduk…Kimi yakın akrabamız, kimi komşumuz…Güle oynaya gelirdik o güzelim köyümüze…
Şimdilerde bir hoş sedası kaldı
gönlümüzde , zihnimizde…