Getting your Trinity Audio player ready... |
Yazı arşivimi karıştırırken 2004 yılında ve o günlerde çalıştığım HÜRSES Gazetesi’ndeki Olayların İçinden adlı köşemde yazdığım bir yazıya takıldı gözlerim.
Eski bir yazı ama konusu yarınlarda da canlılığını korumaya devam edecek olan, Atatürkçülüğün şahlanan sesi Sayın Nurten Arslan’ın yazdığı her Türk’ün başucu kitabı olması gereken ve eşsiz önderimiz hakkında bu güne kadar yazılmış en değerli kitapların başında gelen nefis bir kitap dizisi…
18 yıl önce yazılmış o yazıyı noktasına, virgülüne dokunmadan Atatürkçü dostlarıma sunmak istedim
*****
“KÜÇÜK ANILARDA BÜYÜK SIRLAR”
ANKARA’DA bürokrasi ortamında yaşayanlar, belirli gün ve dönemlerde Anıtkabir’i ziyaret ederler. Yüreklerinde o büyük insana sevgi, saygı ve minnettarlık duyguları taşıyanların dışında, bu ziyaretler kimileri için siyasi şov, kimileri için de sadece protokol gereği yerine getirilmesi gereken bir prosedürdür.
Zaman zaman hastalık bahane edip, kendi ideolojik ve siyasi tabanına o prosedürü uygulamaya başkaldırdığı mesajını gönderen politika rantiyeleri de görülür.
Türk ulusunun, kurtarıcısına karşı duyduğu minnettarlığı, sevgiyi, özlemi göstermek için gelenekselleştirdiği saygı duruşunun yapılmasını bile engellemiş, seçim meydanlarında Atatürk ve onun devrimleri için “Yolumuzun üstünde ölü bir inek var; Bu yüzden ilerleyemiyoruz” diye feryatlar atan birisi de dâhil olmak üzere, siyaset heveslileri Anıtkabir defterine, “Onun gösterdiği yolda ilerlemekte kararlı olduklarını” yazar.
Bu yetmezmiş gibi Milli Eğitim Bakanlığı gibi stratejik bir makamın alt kadrolarını devrim düşmanı şeriatçılarla doldurmuş bir başkası, emanete ihanetini unutmuşçasına, “Emanetin, emin ellerde” diye yazmakta hiçbir sakınca görmez. Çünkü onlar ve onlar gibiler, nasıl olsa kendi bildikleri yolda ilerlemeye devam etmeye kararlılıklarını sürdüreceklerdir…
Bu topraklarda yaşayan, bu toprakların ekmeğini yiyen, suyunu içen herkesin “Atatürkçülük nedir”, “Atatürk olmak hangi mertebede bir kişiliktir”, “Kemalizm nedir” “Atatürk devrimlerinin anlamı ve hedefi nedir” konularında doğru fikir sahibi olması, hem insanlık, hem de vatan borcudur.
Zaman zaman özellikle de Atatürk devrimleriyle kavgalı olan, kafalarının içi sarıklılar takımı dolaylı yoldan göndermeler yapıp, ironik bir üslupla “Şu laiklik nedir, bir anlatsanız da biz de anlasak…” benzeri, üstü örtülü saldırılarda bulunurlar.
Bu gibilerinin Atatürk karşıtlığı ortak paydasında doğal müttefiki haline gelen ve emperyalizmin yenilenen adı olan uluslararasıcılığı “Atatürk ulusalcılığı”na yeğleyen İkinci Cumhuriyetçi takımı, Atatürkçü düşüncenin çağdışı kaldığını öne sürer. Hatta daha ileriye gidip, Mustafa Kemal’in kişiliğine, düşüncelerine, devrimlerine pervasızca saldırılarda, hakaretlerde bulunanlar çıkar.
Yanısıra, Atatürkçülüğü ve Atatürk’ü şu veya bu şekilde kendi çıkarları için kullanan Makyavelistler için, “Sahte Atatürkçü”, Atatürkçülüğü gösteri malzemesi olarak kullandığı düşünülenler için “Rozet Atatürkçüsü” diye tanımlamalara da tanık oluruz.
Özellikle son dönemlerde artan Atatürk ve laiklik karşıtlığına koşut, yüce önderimizle ilgili olarak onun yaşamına, yaptıklarına ilişkin belgeseller, kitaplar hazırlanıyor. Roman tarzında yazılmış “Küçük Anılarda Büyük Sırlar” adlı eser, işte onlardan birisi….
“Küçük Anılarda Büyük Sırlar”ın yazarı, kitaba giriş yazısını yazan Fikret Otyam’ın deyimi ile bir Atatürk kızı olan Atatürk’ün, Atatürkçülüğün ne olduğunu kavramış bir aydın Türk kadını, Nurten Arslan…
Titiz bir araştırmacılık örneği veren Sayın Arslan, dünyanın belki de en gerçekçi, en sürükleyici romanını yazmış…
On cilt hacimli olarak tasarlanan ve halen ilk iki cildi yayınlanan “Küçük Anılarda Büyük Sırlar”ın ilk bölümünde, 1881-1915 yılları süreci, yani Atatürk’ümüzün Selanik’teki Ahmet Subaşı mahallesindeki iki katlı bir evde yaşama merhaba demesinden, Çanakkale’de yaratılan destan kahramanlığına uzanan yaşam öyküsü anlatılıyor.
1916-1918 döneminin yaşatıldığı ikinci ciltte, büyük savaşın kana buladığı dünyaya ve o zaman kesiti içinde, büyük imparatorlukların çöküşüne, çöken imparatorluklardan birisi olan Osmanlı ordusunun genç Sarı Paşa’sının üç yıllık ama onlarca yıla zor sığdırılabilecek destanımsı yaşamına tanık oluyorsunuz.
Hem de kendi yarattıkları fantazyaların esiri olmuş, İttihat ve Terakki liderleri Enver, Cemal, Talat Paşa gibi devlet yönetimine zorbaca yön verenlerin, saray jurnalcilerinin, emperyalizmin işbirlikçilerinin, saltanat ve hilafet kavgası yapanların akıl almaz engellemelerine rağmen, eylemlerini akla, gerçeklere dayandıran, gücünü yüreğindeki insan ve vatan sevgisinden alan bir özgürlük savaşçısının soylu kavgası yüreğinizi ısıtıyor.
Hiç bitmese dedirtecesince, okumak isteği duyuran “Küçük Anılarda Büyük Sırlar’da “Atatürk Kişiliği”nin ne olduğunun sırrını çözebiliyorsunuz.
Dünyanın uzak bir köşesindeki bir ulusun, Norveçlilerin diline bir deyim olarak yerleşmiş olan ve baş edemeyeceğini düşündüğü bir sorun karşısında bunalmış kişileri yüreklendirmek için kullanılan “Mustafa Kemal gibi düşün” sözcüklerini bir de siz beyninizde, yüreğinizde keşfediyorsunuz…
Anlıyorsunuz ki, her çağda ve her koşulda, Atatürk’ün düşünce sistemi geçerliliğinden hiçbir şey kaybetmeden ezilen uluslara ışık olacak, zorbalara, bağnazlara da gittikleri yolun çıkar yol olmadığını hatırlatacaktır.
Anlıyorsunuz ki, Atatürkçülük demek, Atatürk gibi düşünmenin ne olduğunu kavramak, onun düşüncelerini rehber edinmek demektir…
Teşekkürler Sayın Nurten Arslan…