Getting your Trinity Audio player ready... |
Kazdağı’nın en önemli dağ silselerinden biri olan Eybek Dağı eteğindeki Hacıarslanlar, 19. yüzyılda bir Yörük köyü olarak kurulmuştur. İlk adı Hacıasanlar’dır. O dönem köyde bazı olaylar yaşanmıştır. Bir hacı asılmıştır. Bu olay nedeniyle köy dağılmıştır. Köy dağılınca Çamcı’lı Türkmen köylülerinden buraya yerleşenler olmuştur. Böylelikle köy bir Türkmen köyü haline gelmiştir. Bir süre sonra da köyün adı Hacıhasanlar olarak değiştirilmiştir. Günümüzde ise Hacıarslanlar ya da Hacıaslanlar olarak bilinip söylenmektedir.
Hacıarsanlar, batısında yer alan Yaşyer ile Edremit’in en yüksek köylerindendir. Doğusunda Havran’a bağlı Tepeoba Köyü yer alır. Bir orman köyü olmasına rağmen Hacıarslanlar’ın orman içi hududu çok azdır. Başlıca geçim kaynağı orman işçiliği ve zeytinciliktir. Köyün gençleri, Edremit ilçe merkezinde kereste sanayi (bıçkıcılık) başta olmak üzere diğer iş kollarında çalışmaktadır. Aile büyüklerinin emekli maaşı da ev ekonomisine katkı olarak görülmektedir. Bölgede istihdam yaratacak yatırımlar ne yazık ki yapılmamaktadır. Bundan dolayı mali sıkıntılar yaşanmaktadır. Birçok aile, yaşadığı bu zorluğu tarlasını, arazisini satarak aşmaya çalışıyor. Hacıarsanlar’a dışarıdan gelip yerleşenlerin sayısı da bu satışlara bağlı olarak artmaktadır.
Sevgili okurlarım, bu satışların kalıcı bir çözüm olmadığını düşünmekteyim. Sizlerin huzurunda yetkililere şu soruyu sormak istiyorum. Köyün doğal ve kültürel varlıklarının korunarak değerlendirildiği yatırımlar hayata geçirilse de köylümüz atalarından kendilerine miras kalan topraklarını satmasa daha iyi olmaz mı? Umarım bu sorum havada asılı kalmaz. Doğa harikası köyümüzde, dört mevsim turizm nasıl yapılabilir bunun yolları düşünülür. Birbirinden marifetli Hacıarslanlı kadınlarımızın söz sahibi olduğu bir kooperatif kurulur. Açıldığı günden beri bütün hayırların, düğün ve törenlerin gerçekleştiği çok amaçlı kültür evinde, köye gelir sağlayacak çalışmalar gerçekleşir.
Kendi yağı ile kavrulan, birlik ve beraberliğine gölge düşürmeyen, binlerce yıldır süre gelen geleneklerini yaşatan Hacıarslan halkının yaşadığı bu sorunlar yetmezmiş gibi köyümüzün başında bir de Duygu Rüzgâr Enerjisi Santrali projesi daha doğrusu belası var. Köyümüze 3900 metre gibi çok yakın bir mesafeye rüzgâr türbinleri yerleştirilmek isteniyor. Proje alanı, korunan Kazdağı Göknarı Tabiat Koruma alanına sadece 1,1 km. uzaklıktadır. Kazdağı Milli Parkı’na da 1, 5 km. uzaklıktadır. Ön lisans sınırı içerisinde yer alan meralar, tarım ve orman arazileri kamulaştırılacaktır. Proje ile ne kadar ağaç kesilecek, kaç km. yol yapılacak hiç bilmiyoruz. Sanırım proje sahipleri de Hacıarslanlar Köyü’nün yer aldığı Eybek Dağı’nın kuşların göç yolu olduğunu bilmiyor. Acaba işlerine böyle mi geliyor? Ormanda yaşayan diğer hayvanların ve bütün eko sistemin yok olup gitmesini istiyorlar olamazlar. Eybek yöresinin geleceği için bu projenin tamamen iptal edilmesini diliyorum. Bu dileğimin ardından bütün zorluklara göğüs geren, evinin kapısını köylerine gelen herkese ardına kadar açan, tanımaktan çok mutlu olduğum kadınlarımız ile sizleri buluşturmak istiyorum.
Evi köyün hemen girişinde olan Bahar nine, kapısının önünde oturuyordu. Sonbahar güneşi vuran yüzünde, yılların yorgunluğa dair hiçbir belirti yoktu. Kendisiyle keyifli bir sohbetimiz oldu. Bizi duyan Fatma teyze de yanımıza oturdu. Onlardan hiç ayrılmak istemedim. Ama köyün her köşesini gezmek istiyordum. Benim bu isteğimi onlar da anlayışla karşıladılar. Zaten Fatma teyzenin de evine dönmesi gerekiyordu. Gelini Sabır abla biber salçası yapıyormuş. Bakkaldan birlikte tuz aldık. Yarım kalan sohbetimize, köy yaşantısının bütün güzelliğini anlatan avlularında devam ettik. Daha kazan kaynayacaktı. Benim de yolum vardı. Yine bir veda vaktiydi. Çok sevdiğim Biçer ailesinden ayrıldıktan sonra bahçesine hayran kaldığım bir evin önündeydim. Bu evin sahibi oğlu, gelini ve iki torunu ile beraber yaşayan Yazgülü ablaymış. Sağ olsun, kendisi beni içeri davet etti. Torunu Aras bahçelerinde oynuyordu. Çocukların masum dünyasına ortak olunmalı dedim. Soluğu hemen yanında aldım. O ara Yazgülü abla, hiç üşenmeden masayı hazırladı. Köylerinin geleneksel bir yemeği olan düğün çorbasını ikram etti. Eybek’in şifası, tadına doyamadığım çorba için kendisine çok teşekkür ediyorum. Düğün çorbasından aldığım enerji ile yoluma devam ettim.
Hacıarslanlar Köyü’nde, yol aralarında özellikle yaşlıların oturup dinlenmesi için banklar bulunuyor. Bunların birinde, ellerinde dört mevsim yeşil olmasından dolayı hayat ağacı olarak kabul edilen defnenin dalları olan teyzeler oturmaktaydı. Defne yapraklarını, incirleri kuruturken daha uzun süre dayanması için kullandıklarını söylediler. Kekik, sarıkız çayı ve kantaron gibi Kazdağı’nın diğer endemik bitkilerini anlattılar. Onlardan edindiğim kadim bilgilerin ardından, Yıldır ailesinin cana yakın kadınlarıyla tanıştım. Daha sonra da köyümüzün muhtarı Ali Tuzlu’nun değerli eşiyle birlikte köydeki yatırı ziyaret ettik. Kendisi en genel hatlarıyla Tahtacı Türkmenleri’nin geleneklerinden bahsetti.
Artık Yenice-Edremit karayoluna çıkmıştım. Gelen ilk Yenice Birlik otobüsüne binip Edremit’e geri dönecektim. Tam da o an bedenen seksen yaşında olan ama ruhen hepimizden genç olduğunu hayat dolu o güzel varlığıyla kanıtlayan, köyümüzün bir başka Bahar ninesi ile karşılaştık. Tatlı diliyle herkesin çok sevdiği ninemiz de dolaşmaya çıkmış. Biz iki seyyah, bir araya gelir de hemen ayrılmak olur mu? Elbette olmaz. Bahar nine, beni kendisinin gelin geldiği evin bulunduğu Çıtırık mevkiine götürdü. Kızlarının doğumlarını, kayınvalidesi ve eltisiyle birlikte bir arada geçen yıllarını anlattı. Köyün yeşillikler içinde bulunan Konmaşlık, Bük ve Orta mahalle denilen diğer mevkililerine de gittik. Bahar ninem, istediği zaman banklarda oturup dinlendik. Bahar ninem, kimi görsek ‘’Çiğdem, artık benim kızım.’’ oldu dedi. Sağ olsun, var olsun. Beni ilk gördüğü halde kendi kızı gibi benimsemesinden dolayı çok mutlu oldum.
Bahar ninem, son olarak bana sinemamızın sultanı Türkan Şoray’ın başrol oyuncusu olarak yer aldığı, 2007 yılında bölgemizde çekilen Suna filminin bazı sahnelerine tanık olan evi gösterdi. Ardından kendi eliyle beni otobüse bindirdi. Kendisini de köyü de yine ziyaret edeceğim için vedalaşmadık. Bahar ninem, geçtiğimiz günlerde bir göz ameliyatı geçirdi. Buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Gönül gözüyle bütün olup biteni hepimizden çok daha net gören ninemin, çok kısa bir sürede sağlığına kavuşacağına inanıyorum. Onun gibi köyümüzün bütün kadınları öyle güzel bir kalbe sahip ki… Onlar sayesinde Hacıarslanlar’da unutamayacağım bir gün geçirdim. Defne kokulu kadınlarımızın her birine sonsuz teşekkürler. Yollarında, böğürtlenlerin umudu yarınlara taşıdığı Eybek Dağı’na da bin selam olsun.
İzlemek isteyenler için, Kadim Türkmen Geleneklerini Yaşatan Hacıarslanlı Kadınlar: https://youtu.be/mRPL8BRbdGk