Getting your Trinity Audio player ready... |
Harika bir sözdür bu atasözü.” İnsanoğlu çiğ süt emmiş.” Aslında çok gerçekçi bir durumu ifade ediyor. İnsanlar ve diğer birçok canlılar dünyaya ilk geldiklerinde anne sütü ile beslenmeye başlarlar. Bu sütler de doğal olarak çiy olurlar. Yani almadan, pişirmeden, kaynatmadan direkt olarak ağız yoluyla alınır. İşte bunun adına da “insanoğlu çiğ süt emmiş” denir. Yani aslında işin özü budur. Ancak bu atasözü çok farklı anlamlara getirilerek, bazı özel durumlar için kullanılmıştır. Şimdi biraz da bu tarafını irdeleyelim.
Aslında süt çiğ olarak içilmez. Yani anne sütü dışında alınmış olan sütler mutlak surette kaynatılıp, pişirilerek tüketilir. İşin doğası budur. Çünkü içerisinde var olan zararlı bakteri ya da mikropları arındırmak için pişirilmesi esastır. Aksi halde çiğ süt karın ağırtır ve insanın kimyasını bozar ve rahatsız eder. Bu nedenle de çeşitli deneyimler sonucunda genellikle olumsuzluklar ve olumsuz durumlar yaşayan ve yaşatan insanlar için kullanılır bu atasözü.
İnsan öyle bir varlık ki verilmiş olan aklını mutlak bir surette yaşamı boyunca bir kez de olsa olumsuza kullanmaya odaklanmıştır. Yaşanılan ve yaşatılan durumlardan hareketle mutlaka olumsuz ve yaşamı kötü etkileyecek bir duruma yönelme eğilimindedir. Bu yönelim, uzun soluklu olmasa da hani bazen derler ya -aklına şeytan girmiş- tam da o misal kayma yaşar. Bunun adına da –şeytana uydu- denir. Yaşamımız boyunca ister yakınımızda ister çevremizde ister uzaklarda olsun insanların bazen kendi ailelerine karşı bile olumsuz davranış sergilediklerini görüyor ya da gözlemliyoruz. Yani her insanın özünde ya da bir yerinde bir eksiklik vardır. Bundan kaynaklı da çevresine veya ilişkide olduklarına karşı farklı davranışlar sergiler.
Para için anne, baba, kardeş ya da çok yakını katleden haberleri neredeyse her gün görmekte ve duymaktayız. Ya da insanların duygularını sömürerek onları dolandırdıklarına şahit oluyoruz. Bu durum bazen evlat, bazen yakınlar, bazen bir kamu görevlisi, bazen bir devlet yöneticisi şeklinde karşımızda vücut buluyor.
Bu durumdan şunu çıkarabiliriz: Kim olursan ol, kimle ne yaşarsan yaşa, nerede ve hangi görevde olursan ol, illa ki dünya malına tamah edermişsin. Aklından geçirdiğin bir iyilikten bile bir çıkar sağlamaya bile yeltenebilirsin. Ortağını bile kazıklamaya çalışırsın. Çıkar sağlamaya yönelik bir işe girdiğin zaman bile başkalarını devre dışı bırakacak argümanları devreye sokmaya çalışırsın. Oysaki hayat, her an son bulacakmış kadar kısa. Bu hayatta dünya kadar malın olsa bile her an birkaç metre bez ile yolcu olacaksın.
O halde neden bu kadar hırs,
Neden bu kadar acımasızlık,
Neden bu kadar insan satmalar,
Neden bu kadar tamahkârlık,
Neden bu kadar acımasızlık,
Neden bu kadar kayırmacılık…
Tamam, anladık çiğ süt emdin de hiç değilse içinde kaynatabilirsin. Sindirebilmek için ısıtabilirsin. Böylece insanlara, çevrene ve evrene de zarar vermeden, kabine kötülüğü koymadan yaşayabilirsin. Hadi bakalım insanoğlu ha gayret!
Yaşar GELER