|
Getting your Trinity Audio player ready... |
Malum, aldığımız hemen hemen her ne varsa bunların bir süreliğine garantileri vardır. Bir süre sonra da bozulmaya ya da arızalanmaya başlarlar. Zaten üretici firmalar da bunu bildikleri için garanti sürelerini çok uzun tutmazlar. Sonrasında neler olur? Satılan ürünler garanti süreleri içerisinde neredeyse -istisnaları hariç- hiç bozulmaz veya arıza yapmazlar. Tam garantiler biter, dökülmeler başlar. Siz de doğal olarak daha sağlıklı ve daha garantili olsun diye hemen yetkili servisleri ararsınız. Önce randevu verirler, sonra hiç beklenmedik bir anda kapınız çalar ve onarım başlar. Zaten siz daha önceden arızayı belirlemiş olduğunuz için servis hazırlı gelir. Hemen o parçayı söker atar ve kendi getirdiği parçayı takar. İyi de bir fiyat söyler ve alır parasını gider.
Başka bir yetkisiz ya da sıradan bir tamirci çağırsanız belki o parçayı komple değiştirmek yerine ufak tefek dokunuşlarla onarır ve çalışır hale getirir çok da fahiş fiyat istemeden alır parasını gider. Hatta o vatandaşla yetkilide yapamadığınız pazarlıkları da yapmaya başlarsınız. Neyse durum böyle bir hal içerisinde sürüp gitmektedir. Şimdi gelelim asıl meseleye!
Yaklaşık bir ay önce bir hayırlı iş için Ankara’ya gitmek durumunda kaldık. Neyse işimiz bitti, ertesi gün biraz da Ankara’yı gezelim sonra İstanbul’a dönelim diye planlamamızı yaptık. Arabada ben hariç dört te bayan var. Hedef Gölbaşı dedik ve tam caddeye çıkmıştık ki trafik ışıkları belirdi. Doğal olarak tüm diğer araçlarla birlikte kalabalık bir trafikte ışık yandı ilerlemeye başlamıştık ki bir ses duyduk. Sanki lastik patladı da bir anda hava boşaldı gibi hissettik. Aracı uygun bir ortama çektikten sonra indim ve çevresini dolaştım. Lastiklerde bir sorun yok, gayet iyi durumda. “Demek ki o ses diğer araçlardan geldi” diyerek başladık yola devam etmeye. Boş bir yol. Biraz hızlanayım dedim ve vites büyütmeye başladım. Vites büyüyor ama araç gaz yemiyor. Yani arabamız hızlanmıyor. Bir de baktım ki ekranda “en yakın servise başvurun” ibaresi belirdi. Derken sağ olsun Google amcadan aradık ve yaklaşık bir kilometre uzaklıkta bir yetkili servis bulduk. Aradım ve gittim.
Aldılar aracı, baktılar ve turbo hortumunun patladığını söylediler. İyi onarın yolumuza gidelim, dedik. Tam da öğle yemek saatine denk gelmişiz. Bir buçuk saat boş beklemeyle geçti. Neyse mesaileri başladı. Ne oldu yapılıyor mu? Evet yapılacak ama parça yok parça arıyoruz. Saatler geçiyor parça bulunamıyor. İstanbul servisimi aradım onlarda da yok. İzmir merkez servisi arıyorlar, orada da yok. E ne olacak? Araç yaklaşık bir buçuk ay yatacak, yurt dışından sipariş edeceğiz oradan gelince yapılacak. Ya arkadaş bunun başka bir yolu yok mu piyasadan bulalım vs. Neyse birkaç yer verdiler aradık yok. Meğer yetkili servis arızalanan parçanın bağlı olduğu tüm sistemi bir arada istiyor ve tümden sistemi değiştireceklermiş. Fiyatını öğreniyoruz üç bin beş yüz lira. Yani parça tümden bulunsa alacaklar bizden o parayı.
Derken anladım ki bu iş Ankara’da olmayacak. İstanbul’a gidelim dedim. Dediler ki bu şekilde gidemezsiniz. Kaza yaparsınız, motor yakarsınız vs. Neyse bir çekici ile anlaştık bin liraya İstanbul’a taşıttık aracı. Bizler de perişan bir halde otobüsle döndük. O sırada İstanbul’a da haber vermiştim bizim ofise. Mahir bey bir yedek parçacıdan yüz liraya temin ettiği lastik hortumu aldı. Yani tümden sistemi değiştirmek yerine aradan vidalarla bağlı olan hortumu söktüler Kartal Sanayide ve yerine aldığımız yarım metre uzunluğunda ki yüz liralık parçayı taktılar ve aracımız sorunsuz bir şekilde yoluna devam etti.
Şimdi soruyorum bu OPEL YETKİLİ SERVİSLERİNE yahu siz de hiç mi vicdan, ahlak yok? Basit ve en fazla yarım saatlik bir onarım ve yüz liralık bir parça varken ve sorun çözülebilecekken neden vatandaştan fahiş fiyatlarla iş yapıyorsunuz? Ben bunun adına YETKİLİ SOYGUN dedim. Siz ne derseniz deyin. Ama yetkili servislerle iş yaparken lütfen dikkatli olun.
Yaşar GELER
