Hava Kurşun Gibi Ağır. Hekimler Teker Teker İş Bırakıyor! Sesimizi Duyun Lütfen!

Getting your Trinity Audio player ready...

Dr.Mustafa torun
Enfeksiyon Hastalıkları ve klinik Mikrobiyoloji Uzmanı
mtorun3@gmail.com

Özel sağlık kuruluşunda çalışan hekim ve sağlık çalışanlarının her geçen gün daha da zorlu koşullar altında çalıştırıldığını artık sağır sultan duydu. Bu konuda alınması gereken önlemleri sıralasak da, faydası olur mu bilmem?Bizler yine hipokrat yemini çerçevesinde görevimizi yapıp,tarihe not düşelim derim.
*
Hekimlerin karşı karşıya kaldıkları koşullar doğrultusunda iş bırakacak raddeye gelmiş olduklarını öncelikle vurgulamak gerekir.Özel sağlık kuruluşunda çalışan hekim ve sağlık çalışanlarının yaşadıkları sıkıntılar ve bu konuda atılması gereken adımlar saymakla bitmez.
*
2015 yılından bu yana sayıları her geçen gün katlanarak artan ‘özel sağlık kuruluşları’ hekim ve sağlık çalışanlarının hayat şartlarının giderek zorlaştırdığını görmemek için gerçekten kör ve anlayışı kıt olmak lazım.Pandemiyle birlikte artan iş yoğunluğu karşılığında kendilerine ayıracak vakti dahi bulamayan hekimler, iş bırakmak isteyecek duruma geldikleri halde ekonomik koşullar sebebiyle zorlu şartlar altında çalıştırılmaktadır. Bunu sadece bizler değil,konunun dışında olanlar bile farkediyor dersek çok mu mubelağa etmiş oluruz?
*

SÜREÇ MAALESEF HEKİMLER ALEYHİNE İŞLİYOR!

Özel sağlık kuruluşu hekimlerinin çalışma koşullarının çok ağır olduğunu,giderek daha uzun saatlerde çalıştırıldıklarını belirtmekte yarar var. Özel günlerde, resmi tatillerde, bayramlarda doktorların artık tatil yapamadığını sadece sağlıkçılar değil,hastalarımız bile görüp, her zeminde bu gerçeği belirtmeye başladılar.45 saatin üzerinde çalıştırıldıklarına şahit olduğumuz zamanlar oluyor. Mesai kavramı yok. Gecesi gündüzü yok. Hiçbir şekilde kendine ayıracağı zamanı olmayan hekim arkadaşlarımız var. Hekimleriin sözleşmeleri standart ve ayrıntılı değil. Sözleşmelere meslek örgütünün herhangi bir şekilde müdahalesine izin verilmiyor.Şeklen,adet yerini bulsun mantığı ile hatta kopyası bile özel hastaneden hastaneye elden ele dolaşıyor.Boş bırakılan yerlere formalite gereği işçi(hekim) ve işveren ismi yazılıyor.Çalışma koşulları, saatleri, tatil günlerindeki durumu ciddi ve ayrıntılı bir şekilde yazılmıyor. Bu sebeple de giderek hekimler aleyhine süreç işlemeye devam ediyor.Yazık ki ne yazık!
*
Özel kuruluşlarda çalışan hekimlerin artık dayanamayacak duruma geldiklerini haykırmak, olabildiğince bağırmak gerekir.Zorlu koşullar sebebiyle;artık bu mesleği yapmayacağım”diyen çok fazla hekim arkadaşlarımız olmuştur.”Tükenmişlik Sendromu” yaşayan hekimlerin sayısı giderek artmaktadır..Bugün şu gerçeği görüyoruz ki; Artık hekimler istifa edemiyorlar.İstifa dilekçeleri işverenler tarafından kabul edilmiyor. Emekliliği gelen birçok hekim işi bırakmak istemesine rağmen,yaşam koşulları ve ekonomik kriz nedeniyle çalışmak zorunda kalıyorlar.Çalışma koşullarının son derece ağır olduğu bilinen bir gerçek.
*

TTB’NİN DEVREYE GİRMESİ İSTENMİYOR!

Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının haklarını korumak amacıyla örgütlenen meslek odalarının bu yaşanılan olumsuzluklara müdahale etmesine izin verilmiyor.Yöneten sınıf hiçbir zaman kendi kararlarına demokratik kitle örgütlerinin,meslek odalarının ve sendikaların karışmasını istemiyor.Bu doğal hakkın maalesef çağdaş Avrupa ülkelerinde de giderek çalışanların elinden alındığını görüyoruz.Sağlık otoritesi hernedense “Türk Tabipler Birliği’nin(TTB)” devreye girmesini istemiyor. Onun yetkilerinin kısıtlı olmasını, daha çok biçimsel bir meslek örgütü olmasını istiyor.Halbuki hekimlik evrenseldir. Hekimlerin ekonomik koşullarla uğraşmak zorunda bırakılmasını anlamak mümkün değildir.Hekimlerin kafasında geçim sıkıntısı ön plandadır.Türkiye’de maalesef hekimlik giderek iş güvencesi olmayan bir duruma sokulmuştur diyebiliriz.
*
Hekim ve sağlık çalışanlarının, özel veya kamu çalışanı olarak ayrılmasının son derece yanlış olduğunu görmek gerekir.Hekimlik evrensel bir bütünlükte olmalıdır.Bu sebeple kesinlikle ayrım yapılmamalıdır. Tüm hekimler aslında bir kamu görevi yapmaktadır. Sağlık yaşamsaldır. Dolayısıyla bu alanda çalışan hiçbir emekçi kamu veya özel diye ayrılamaz. Kamuda tanınan tüm haklardan aynı şekilde özel sağlık kuruluşu çalışanları da yararlanabilmelidir.
*
Son dönemde artan özel sağlık kuruluşu sayısını dikkatle incelersek;Durumun işverenlerin lehine, hekimlerin ise aleyhine olduğunu görürüz.Üniversitelerdeki tıp fakültelerinin sayısının artması, hekimlikteki kaliteyi düşürmüştür.Bu sebeple hekimler daha da yoksullaşmaya başlamıştır.Çünkü işveren istediği şekilde yönlendirip,istediği hekimi işten çıkarabilmektedir. Bu gidişle işsiz hekimler dönemi başlayacak gibi. Kamuda o kadar açık varken,atama kuralarında hepinizin bildiği gibi özel güvenlik soruşturmasından(?) geçemeyen hekimlerin olduğu bilinen bir gerçektir. Ataması olmadığı için birçok hekim istemeye istemeye özel hastanelerde çalışmak zorunda bırakılmaktadır.
*

HEKİMLER AÇIKÇA, BİLE BİLE SÖMÜRÜLMEYE BAŞLANMIŞTIR!

Sorun ancak meslek odalarının doğrudan yetkili kılınması,imzalanan sözleşmelerin çağdaş normlara göre hazırlanması ile çözüme kavuşabilir. Yoksa saldım çayıra, mevlam kayıra bir düzen olmakta.Maalesef bu düzen de sadece işverenin işine geliyor.Bunun da var olan gerici neoliberal sistemden kaynaklandığını anlıyoruz. Türkiye’de artan özel sağlık kuruluşu sayısıyla hekim istihdamının artacağı söylenmişti.Ancak bu sistemde hekimlerin özlük hakları yönünden daha çok sömürülmeye başlandığı görülmektedir.Hekimler hiçbir şekilde parasal ve özlük sorunlarla uğraşmamaları gerekir dersek, yanlış mı söyleriz? Hekimler yoksulluğa terk edilmemelidir.Emeklerinin karşılığını alabilmeli, bunun için de tabip odalarına her türlü yetki verilmeli diyoruz.
*
Sağlık konularında alınan tüm kararların saydam olması gerekir.Tüm sağlık bileşenlerinin alınan kararlarda söz hakkı ve yetkisi olmalıdır. 6023 sayılı yasa mutlaka günün koşullarına ve çağdaş normlara göre yeniden düzenlenip, anayasal bir kurum olan TTB ve Tabip Odalarının yetkileri arttırılmalıdır. Aynı zamanda Koruyucu Hekimliği ön plana alan yeni bir sağlık yapılanmasına gidilmeli,”224 Sayılı Sağlığın Sosyalizasyon Yasası” yine ilgili bileşenlerin görüşü alınıp, günümüz koşullarına uyarlanarak, yeniden düzenlenmelidir. Sağlık ve hekimlik evrenseldir. Alınıp satılan bir meta olamaz. Muayene sürelerini 5 dakikaya indiren anlayış sağlıklı olamaz.
*
Sözlerimizi Hasan İzzettin Dinamo’dan bir dörtlükle bitirelim.

Ben o günlerin çocuğuyum işte,
Ben yaralı Hasan
Geçtim semender gibi
Ateş ormanları arasından

Sevgilerimle…

Exit mobile version