Getting your Trinity Audio player ready...
|
– Son 5 yılda Türkiye’de yoksul sayısı 18 milyonu geçti. Tüketici Hakları Derneği’ne göre ise 16 milyon aç, 50 milyon yoksul var. Kişi başı gelir 2013 yılında 12 bin 500 dolar iken bugün 8 bin 500 dolara düştü.
– Derin Yoksulluk Ağı’nın araştırmasına göre gıdaya ulaşamayan ailelerin sayısı pandemi ile patladı. Bebeklere mama, bez bulunamadı. Beyaz yakalı çalışanlar yani plaza emekçileri ise yeni dönemin yeni yoksulları oldu.
“Milli gelirimiz TL olarak yaklaşık 11 kat, asgari ücret ise 16 kat arttı…” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta Beştepe’de işçilerle buluşma programındaki konuşmasında bu sözlerle çalışanların gelir seviyesini katbekat yükselttiklerini açıklıyordu. Oysa son 5 yılda Türkiye’de yoksul sayısı TÜİK’in rakamlarıyla bile 18 milyonu geçti. Dünya Bankası’na göre günlük 5.5 doların altında gelire sahip mutlak yoksulların sayısı 2020 sonunda 10 milyon. Tüketici Hakları Derneği’nin TÜİK ve Türk-İş verileriyle yaptığı araştırmaya göre ise Türkiye’de 16 milyon aç, 50 milyon yoksul var.
Türkiye, tarihinin en zor ekonomik krizlerinden birini yaşıyor. 2013’den bugüne kişi başı gelir 12 bin 500 dolardan 8 bin 500 dolara düştü, 4 bin dolar uçtu. Derinleşen yoksullukta aileler bebeklere mama, bez bulamıyor. Dün yayımladığımız bölümde Türkiye’nin yoksullaşmasını ortaya koyan tüm istatistik verilerini yayınladık.
Türkiye neden yoksullaştı? Bu yoksulluk hayatın içinde insanları nasıl etkiliyor?
Türkiye halkının hızlı yoksullaşmasında en önemli neden iktidarın öncelikleri oldu. İşte birkaç neden:
– Kamu- özel işbirliği yoluyla yapılan şehir hastaneleri, köprüler, havaalanları gibi yüksek maliyetli yatırımlar. Bu projelere geçmesek de kullanmasak da talep garantisinin verilmesi.
– Kamu bankalarının yandaşa kasa gibi kullandırılması. O çok övünülen büyümelerin ara malı ve hammadde ithalatı nedeniyle cari açığa yol açması…
– Emirle yönetilen ekonomide sık sık döviz artışı. Bunun da gıdadan imalata her sektörü zora sokup hayat pahalılığını patlatması.
– Milyonlarca göçmenle birlikte çalışma hayatının bozulması. 2003 yılında işçilerin yüzde 57.9’u sendikalıyken, 2021’de bu oranın yüzde 14.4’e gerilemesi.
Bugün Türkiye ekonomisini israf ekonomisi haline getiren, işsizliği patlatan, maliyet artışlarıyla enerjiden gıdaya tutulamayan bir enflasyonun önünü açan politikaların neden olduğu yoksulluğu yaşayanlardan manzaları vermek istedik…
YOKSULLUK DERİNLEŞTİ ÇOCUKLARA MAMA YOK
Türkiye uzun yıllardır biriken bir yoksullukla karşı karşıyayken üzerine bir de dünyayı krize sokan pandemi geldi. Sokağa çıkma yasakları, duran hayat en çok gündelik işlerde çalışan, zaten güvencesiz olan yoksulları vurdu. Derinleşen yoksullukla işte o günlerde tanıştırdı bizi kent yoksulluğu alanında çalışmalar ve araştırmalar yapan Hacer Foggo.
“Derin Yoksulluk Ağı 18 Mart 2020’de kuruldu. İlk günler eğitim desteği için, ayrımcılığa uğradıkları için ya da danışmak için arayanlar ilk kez gıda yok diye aradılar” diye anlatıyor pandeminin getirdiği değişimi. Ve o günden itibaren kentin en lüks semtlerinin çeperlerinde yaşanan ve hâlâ yaşanmakta olan akıl almaz yoksulluğu şöyle anlatıyor:
“Yoksulluk açlıkla mücadeleye dönüştü. Bu durum insanlarda depresif davranışlar geliştirdi. Anne ve babalar çocuklarına oyuncak değil gıda alamadı.”
Ve o günlerde durumu saptayabilmek için bir araştırma yapıyorlar. “Pandemi Döneminde Derin Yoksulluk ve Haklara Erişim Araştırması.” İstanbul’da ikamet eden, düzenli geliri olmayan, günlük ve güvencesiz işlerde çalışan 103 haneyle görüşüyorlar ve sonuçlar çok çarpıcı:
– Ailelerin yüzde 74’ü bebek maması ve bezi almakta zorlanıyor, yüzde 21’i hiç alamıyor.
– Aileler 0-3 yaş çocuklarını hazır çorba, şekerli su, pirinç lapası gibi besin değeri bu yaş grubu için yeterli olmayan besinlerle beslemek zorunda kalıyor. Hanelerin yüzde 38,7’sinde neredeyse her gün öğün atlanıyor.
Yoksulluğun yeniden tanımlanmasının gerektiğini söyleyen Foggo, önemli bir vurgu yapıyor: “Yoksulluk artık bir haneye giren gelir üzerinden ortaya çıkmıyor, depresyona neden olan boyutu ve utanç durumu da tartışılmalı. Yoksulluğu yeniden tanımlayıp var olan sosyal politikaların tartışılması gerekiyor. Çocuklar büyük hayaller kuramıyor çünkü geleceğini göremiyor. Bu devredilen yoksulluk.”