Getting your Trinity Audio player ready... |
İnsan yaşamı boyunca birçok şeyi sever…
Âşık olur…
Bezende tutulup kalır bir insana.
Tabiatıyla yaşamın gereği tanıdığımız veya daha sonra tanıyacağımız insanlarla da görünmez bağlarla bağlanırız birbirimize…
Çocukluktan başlamak üzere yaşamın her döneminde yeni dostluklar, yeni arkadaşlıklar kurmaya başlarız… Bazen de kısmetin nereden geleceği belli olmaz, bir bakmışsın evlenmişsin. Ve yeni bir bağ kurmuşsun hayatına aldığın insanla…
Yaşamın gerçekleriyle hayatımızı sürdürürken her kim varsa yanımızda onunla sonsuz bir bağlılıkla yaşamımıza devam ederiz. Sevdiklerimiz yanımızda olmadığı durumlarda ise aklımız kalır hep onlarda…
Ve ansızın insanın ruhunu sarıp sarmalar karanlık düşünceler.
Acaba tanımadığı, bilmediği ortamlarda canı acıyorsa, kendini yalnız hissediyorsa, kafası rahat değilse diye düşünerek merak eder, acılarını iliklerine kadar duyumsamaya başlarsın.
Rahat olamıyorsun onun çektiği acıyı, sıkıntıyı hissettikçe, o güçlü bağın en büyük halkası olmuşsundur artık…
Hayatımızın odağına koyduğumuz bu kişilere sevdiğimizi söylemekten çoğu zaman imtina ederiz.
Belki çok onurlu ve gururlu olmamız, büyütülme tarzımız, travmalarımız bizleri alıkoyabilir. Duyguları gasp etmeden alacağımız sevgi, vereceğimiz aşka eşit olmalıdır. Çoğu insanlardan duyarız “babam sevgisini göstermez, çok serttir” veya çevremizde evli olan arkadaşlarımızın bazıları da ”eşim sevgisini söyleyemez” derler. Neden?
Çoğunun altında yetiştirme tarzı ve psikolojik sebepler yatsa da hepimizin bildiği bir gerçek, korkularımızdır. Böylesi duygular diğer insani duygular gibi gerçektir ve çok fazla yalan göremez. Neden mi çünkü insanlar diğer duyguları zamanla içini boşaltıp yozlaştırsa da korku duygusunda pek yer yoktur. İçine sıkıştıkları dünyalarından kaçamayacakları için ayna gibi karşılarına dikilir korkuları, vicdanlarıyla baş başa kalırlar… Sevginin ne olduğunu insan gerçekten kaybetme korkusunu yaşayınca anlar.
Her sevgi buna dâhildir ve tanrısaldır.
İnsanın karşılıksız yaşadığı ve yaşattığı her duygu bedeninin her hücresinde hissetse de elini uzattığında tutamıyorsan, biçare kalmış gibi hissediyorsan anlamı kalmamış demektir. O yüzden insanların bedeni yok olmadan sevgilerini elindekini kaybetmeden anlatmaları, söylemeleri yaşamın her anında büyük önem arz eder. Hayatınıza aldığınız o güçlü aşkın adı baba olur, kardeşiniz olur, arkadaşınız olur, yâriniz olur.
Bende bu yazımı babama hitaben yazmak istedim.
Karşılıksız sevgimin adıdır çünkü…
Bana bu dünyada yaşamamın sebebi. Her daim yanımda olduğunu hissettiğim. Onu sevdiğimi söylemekten biran bile bıkmadığım, bıkmayacağım aşkın adıdır.
Yanında olduğu sürece her zaman güçlü olduğunu hissedersin, varsa benliğindeki kara delikleri birlikte kapatırsın…
Ulaşmak istediğin el, bazen ev, bazen yürek, bazen ses sana dinlemekten vazgeçmeyeceğin. Umudunun adı kalbindeki gülümseme sebebini kaybetmeden büyürken ya ayakta durmayı öğreneceksin ya ayakta durmana sebep olacak kişileri hayatında var edeceksin…
Her durumda yanlışlarından ders alıp doğruların peşinden koşacaksın. Değişken davranış biçimlerinin kişiliğinde hasarlar bıraktığını biliyorsun. Benliğinden bu izleri yok edip, süpürmen gerekir.
Tüm dost ve arkadaşlara tavsiyem böyle kişileri hayatınıza almayın ve varsa biran önce kurtulmanız yönünde, çaba gösterin…
Hayattan zevk almaya, mutlu olmaya bakın, zaman her şeyin ilacıdır.
Saygılarımla…