Getting your Trinity Audio player ready...
|
Basından bir alıntı: “Eski AKP milletvekili ve Star gazetesi yazarı Resul Tosun, “İstismarı önlemek için laiklik ilkesi tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi ya anayasadan çıkarılmalı ya da istismarı engelleyecek netlikte tarif edilerek yer almalıdır.” görüşünü savundu.
Bayılıyorum bu AKP’lilerin çifte değil, on bin standartlı açıklamalarına.
Ne demiş Sayın Resul Tosun?
“Tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi laiklik ilkesi Anayasadan çıkarılmalı” demiş.
Çok gırgır bir ifade.
Sayın Tosun o gönderme yaptığı çağdaş ülkelerdeki din-devlet ilişkilerini bizim hukuk sistemimize geçirmeye yanaşır mı acaba?
Mesela bu çağdaş ülkelerin hangisinde Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) gibi anayasal bir kurum var ve böyle bir kurum her inanç ya da inançsızlıktan vatandaşın ödediği vergilerle finanse ediliyor bu çağdaş ülkelerde?
Tamam, “istismarı engelleyecek netlikte tarif edelim” ve mesela merkezi bütçeden yani vergi mükellefinin parasından herhangi bir inanç için kaynak ayırılamayacağını da Anayasaya çok net bir biçimde koyalım, laiklik bu demektir ve sadece bu demektir.
Bu tanım Diyanet’in merkezi bütçe (genel idare) dışına taşınması demek olacaktır; dikkat buyurun lütfen, DİB kapatılsın demiyorum, genel vergilerle finanse edilmesi modeli bitsin.
Osmanlı döneminde olduğu gibi (çok özlüyorlar ya) vakıflar girsin devreye ya da mesela Almanya örneğinde olduğu gibi gönüllü finansman modeli olsun
Sayın Resul Tosun ve başka AKP’liler var mıdır böyle bir düzenlemeye?
Muhalefette iken tüm AKP’liler Diyanet İşleri Başkanlığına karşı idiler.
İktidara geldiler, yetmedi, sadece yürütmeyi yönetmek değil, devleti yargısı ile beraber ele geçirdiler ve çifte değil on bin standartlı yaklaşımları ile hepsi Diyanetçi oldular.
Gerçek bir dindar için çok hazin bir tornistan.
2002 öncesi de devlet laik değildi (DİB’le laik devlet olmaz), AKP döneminde de olmadı, şimdi ise çok daha kötüye gidiyor işler.
Devlet memuru imamlar, müezzinler olmasın, imam-hatip liselerinin dinsel içerikli eğitim müfredatını iyi denetlenen vakıflar finanse etsin, öğrencilerin matematik, İngilizce gibi derslerinin maliyetini de devlet üstlensin, laik bir devlet ancak böyle kurulabilir.
Dikkat buyurursanız İmam-Hatip liseleri kapatılsın demiyorum, bu okulların bir toplumsal talep karşılığı var ama her toplumsal talebi de devlet karşılamak zorunda değil, meyhanenin de bir toplumsal talep karşılığı var, devlet bunları üretmiyor, kaynak aktarmıyor, iyi de ediyor, İmam-Hatip liselerinde dinsel içerikli bir eğitime kamu kaynağı ayrılması iyi tanımlanmış bir laiklik ilkesine taban tabana zıt.
Laiklik oldum olası yanlış tartışılıyor bizde, muhafazakarlar(!)* laikliğin “din ve vicdan özgürlüğü” olduğunu söylüyorlar, ne alakası var, “din ve vicdan özgürlüğü” bir temel hak ve özgürlüktür, laiklikle alakası yoktur.
Tıkır tıkır işleyen bir laik devletin ürünüdür “din ve vicdan özgürlüğü” derseniz, sözüm olmaz buna.
Laiklik devletle ilgili bir tanımdır, insanlar, toplum için tanımlanamaz, insanlar ancak laik bir devletten yana ya da karşı olabilirler ama laik olamazlar çünkü laiklik devletin bir özelliğidir.
Mesela Fenerbahçeli olursunuz, Fenerbahçe olamazsınız.
Erdoğan muhtemelen seçime kadar toplumu laiklik ilkesi ile oyalama peşinde diye düşünüyorum.
Laiklik ilkesini daha da ayaklar altına alan bir Anayasa hazırlanıp muhtemelen 2022’nin ilk günlerinde topluma sunulacak, “seçimlerde bize yeterli oy sağlarsanız bu Anayasayı geçiririz” denecek (erken seçim?), bu güçlü bir ihtimal, CHP ve HDP de bu taslağa muhalefet edince de “işte zındıklar” denecek.
Bu arada İYİP’den de milletvekili koparırlarsa işin kaymağı olacak.
Ya da böyle bir anayasa taslağı TBMM’ye gelecek, geçmesi hatta referanduma sunulabilmesi bile olanaksız, bu kez de “CHP, HDP engelledi” denecek.
Hazırlıklı olun, çok sert laiklik tartışmaları gündemimizde.
Diyanet İşleri Başkanını yanına siyaseten alan (Anayasa 136’nın açık ihlali yani suç işleniyor, bu suçun müeyyidesi de olacak) Erdoğan’ın amacı bu da, acaba seçmen ne yapacak?
2022 senesinde seçmen bu işe çanak tutar ise zaten yapacak bir şey yoktur.
Geçmiş ola demekten başka.
*Her muhafazakar dediğimde (yazdığımda) yanına ünlem ya da soru işareti işareti koyuyorum çünkü benim kafamdaki muhafazakar tipi mesela Yahya Kemal, mesela Ahmet Hamdi Tanpınar, bu yeni yetme muhafazakarlar nerede muhafazakarlık nerede, devleti parçaladılar, kavramları da parçalamasınlar lütfen, izin vermeyelim.
Muhafazakarlık bir değeri muhafaza etmek demektir, Yahya Kemal mesela Divan şiirini muhafaza etmek isterdi, bu yeni yetme muhafazakarlar Cengiz Holdingi, sağlanan destekleri ve ihale kanununun 21-b maddesini korumak istiyorlar sadece.